19 Ocak 2017 00:57

'Milli güvenlik' patronların kârı mıdır?

'Milli güvenlik' patronların kârı mıdır?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Büyük sermaye sahipleri için, patron takımı için bir cennet bu ülke! Hani ülkeyi yönetenler her iktidar yenileyişlerinde “Yatırımcının önüne turkuvaz halı sereceğiz” diyorlardı ya. Tek tuttukları, tutmak için çırpındıkları tek vaatleri de budur. Eğer sermaye sahibiyseniz, eğer daha çok, daha çok sömürü yaparak “Memlekete hizmet ediyorsanız” bu ülkede sırtınız yere gelmez! Yasaların bu konularda şunu demiş, bunu yazmış olması bu gerçeği değiştirmez. Çünkü yasalarda her zaman yazılanın tam tersini yapmak için boşluklar ya da yazılıp lazım olduğunda kullanılmak üzere bir kenarda saklanan maddeler bulunur. Bulunmuyorsa da “fiili” durum yaratılır; önce yasaklanır, sonra gerekirse bu konuda bir yasal düzenlemeyle yasa fiili duruma uydurulur!“Grev yasağı”ndan söz ediyoruz. Hükümet, dün çıkardığı bir kararla Asil Çelik’te dün başlaması gereken grevi, “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu iddiasıyla yasakladı!

Asil Çelik’te üretilen çeliğin grev nedeniyle üretilmediği takdirde, patronun kârına kâr katmasına zarar vermek dışında, milli güvenliği nasıl bozacağını açıklamak da herhalde bu yasağı cansiperane savunacak olan yandaş medyaya ve sermayenin her köşeyi tutmuş sözcülerine kalmıştır.

PATRONUN CEBİNE DOKUNURSA, GREV YASAK! 

Asil Çelik’teki yasaklanan ilk grev değil. Daha 2015’in başında Birleşik Metal-İş’in 15 bin üyesinin grevi, ikinci gününde Hükümet tarafından, yine “Milli güvenliği bozucu nitelikte bulunduğu için” yasaklanmıştı. Biraz hafızasını yoklayan her işçi daha önceki yıllarda da camda, petrokimyada, metaldeki grevlerin, “Milli güvenliği bozucu nitelikte” bulunduğu için yasaklandığını hatırlayacaktır. Yine sendikal mücadeleyi az çok izleyenler hafızasını yoklarsa, Asil Çelik’te 2009 yılında yaşanan grevin 9 ay sürdüğünü ve bu grevin uzun süre sürmesi, o yıllarda bir biçimde patronun da işine geldiği için sendikayı “sıfır zamma” imza atmaya zorlamıştı. Ya da bugün Bursa Gemlik’te azot gübre fabrikasında aylardır süren bir grev vardır. Hükümet azotlu gübre üretimini yasakladığı için azot üretiminin durmasının patrona bir zararı olmadığı gibi, patron azotlu gübre üretme yasağının faturasını grev üstünden işçilere çıkarmaktadır. Yani eğer patronun cebine dokunmuyorsa, ülke ekonomisinde bir soruna yol açmıyorsa grev “serbest” ama patronun kârını azaltıyor ya da engelliyorsa grev “Milli güvenliği bozucu mahiyette” bulunarak yasaklanmaktadır!  Asil Çelik’te de olan budur. Asil Çelik’te grev nedeniyle üretimin durması patronun kârına kâr katmasına engel olacağı için Hükümet, grevi yasaklamıştır! Ötesi, “milli güvenlik” vs. lafügüzaftan ibarettir!

GREV YAPABİLMENİN ŞARTI FİİLİ VE MEŞRU MÜCADELE

Peki o zaman ne olacaktır; işçiler bu ülkede grev yapamayacak mıdır?

Bu sorunun “evet” ve “hayır” olan iki yanıtı vardır.

Eğer işçiler ve sendikaları, grevleri patronların isteği üzerine Hükümet tarafından yasaklandığında, “Ne yapalım, işimizin başına dönüp yasal prosedürün işlemesine razı olacağız” derse, işçiler bu ülkede gerçek bir grev yapamazlar. Bunu yaşayarak gördük. En son da 2015’in başında Birleşik Metal-İş üyesi işçiler ve sendikaları, Hükümetin grevi yasaklamasına boyun eğdikleri için grevlerinin ikinci gününde bitirmek zorunda kaldılar.  Sorunun ikinci yanıtını ise yine 2015’in ilk yarısında gördük! Birleşik Metal’in grev yasağına uyarak grevini bitirmesinden dört ay sonra Bursa, Kocaeli, İstanbul, Ankara, İzmir gibi başlıca sanayi merkezlerindeki en büyük metal fabrikalarında işçiler bir ay boyunca, “fiili grev” uyguladılar. İşçiler; hiçbir yasayla kendilerini sınırlamadılar. Patronlardan, emniyetten, yerel idarecilerden, işçiler içinde etkin çeşitli siyasi odaklardan, MESS’ten, Türk Metal’den gelen istek, öğüt ve tehditlere sırt dönerek eylemlerini sürdürdüler. Bütün bu görkemli eylemde dayanakları ise;

-Talepleri etrafındaki birlikleri
-Taleplerinin haklılığına (meşruiyetine) duydukları güvendi!

Bu da; eğer işçiler kendi talepleri etrafında birleşirse yasaklara rağmen fiili ve meşru bir mücadele hattına girerek, grev yapabilirler demektir.

Son yıllarda Hükümetin hemen her ciddi grevi yasakladığı dikkate alındığında, bugün artık, grevi mücadelenin bir aracı olarak kullanabilmenin tek yolunun, bu “Fiili ve meşru mücadele yoluna girmek” olduğunu söylemek sadece gerçeği açıkça ifade etmek olur.

HİÇBİR BARİKAT MÜCADELEYİ ENGELLEYEMEZ!

Bugün de Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçiler, EMİS’e bağlı çeşitli fabrikalarda grev aşamasına gelen bir mücadele sürdürmektedir. Geçen hafta içinde patronların “grev oylaması” oyunu işçiler tarafından püskürtülmüştür. İşçiler böylece greve hazır olduklarını ilan etmiştir! Asil Çelik grevinin yasaklanmasıyla bir kez daha görülmüştür ki, metal işçisinin bu girişimi de, Hükümetin “grev yasağı” ile püskürtülmek istenecektir.

Burada sorun, Hükümetin grevi yasaklamamaya ikna edilip edilememesi değildir. Hükümet, açıkça ne yapacağını getirmiştir. Bu yüzden de metal işçileri, talepleri etrafındaki birliklerini gerektiği gibi sıkılaştırırlarsa ve kararlılıkla taleplerini savunmak üzere haklılıklarından doğan meşruiyetlerini kullanırlarsa, patronların baskısı ve Hükümetin yasaklarını aşacak bir mücadeleyi hayata geçirebilirler. Sınıflar mücadelesinin yakın ve uzak geçmişinin en açık ve en önemli dersi budur.

Metal işçileri, bu dersten öğrendiklerini uyguladıklarında başardıklarını, uygulamadıklarında ise yenilgiye uğradıklarını defalarca gördüler.  Şimdi Asil Çelik işçileri ile EMİS’le kıyasıyla bir mücadeleye giren Birleşik Metal-İş üyesi işçiler ve bu yıl MESS’le bir bilek güreşine hazırlanan metal iş kolundaki 150 bin işçi, bu dersi unutmazsa önlerine kurulacak hiçbir barikat onların başarmasını engelleyemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa