Trumpçılar, Godot'yu bekler gibi bekliyorlar
Fotoğraf: Envato
“Seçilmiş başkan” Donald Trump, bugün Obama’dan görevi devralıyor.
Bütün dünyada; Trump’ın ne yapacağı, nasıl bir başkan olacağı ve başkan olduktan sonra kampanya söylemlerine devam edip etmeyeceği “endişeyle” bekleniyor. Çünkü ABD büyük bir ülkedir ve ABD’nin bundan sonra hangi politikaları izleyeceği, dünyanın her yanındaki ticareti, diplomasi, çatışma ve iç savaşları da... pek yakından ilgilendiriyor.
Dünya “endişe”yle bekliyor ama Türkiye dünyadan farklı olarak “umutla” bekliyor Trump’ın başkanlığını!
GODOT’YU BEKLER GİBİ!
Belki bir yanıyla bakıldığında Türkiye, Trump’ı “Denize düşen yılana sarılır”, “Bundan kötüsü olmaz” diye “umut”la bekliyor. Ama daha çok da Türkiye’de; Trump’ın atıp tutmaları arasında Türkiye ile ilgili edilen bir iki olumlu sözü cımbızla çekip, “Godot’yu”(*) bekler gibi bir Trump beklentisi oluşturulmuş bulunuyor.
Trump’ın seçilmesiyle Türkiye’yi yönetenler ve onların propagandacıları, Trump’tan beklentilerini çok yükselttiler.
Örneğin Trump dönemiyle birlikte Erdoğan-AKP Hükümeti;
-“FETÖ konusunda ABD’nin tavrının Türkiye’nin istekleri yönünde değişeceğini,
-PYD-YPG ile ilişkilerde ABD’nin Türkiye tezine yaklaşacağını,
-AB ile ilişkilerde Trump’ın Türkiye’ye destek vereceğini, Türkiye’de demokratik normlar ve özgürlükler konusunda, AB’nin daha esnek davranmasını isteyeceğini,
-NATO’da ABD’nin AB ülkelerini sıkıştıracağını ve Türkiye’nin tutumunu taktir edeceğini,
-Rusya ile ilişkilerini iyileştirecek olan Trump’ın, Türkiye ile de bu nedenle ayrıca iyi ilişkiler geliştireceğini umut ediyor!
TRUMP DÜNYAYA NE VADETTİ?
Peki Türkiye’nin bu beklentilerini karşılayacak nesnel bir takım veriler var mı?
Kendisini; Meksika sınırına duvar örmek, Müslümanları ABD’ye sokmamak, ırkçılık, kadın hakları düşmanlığı, göçmen kabul etmeyi yasaklamak, doları ABD’ye çekmek gibi politikalarla tarif eden Trump, AB’yi göçmen kabul ettiği için eleştirmektedir.
Öyleyse, nüfusun çoğunluğunun Müslüman bir ülke olması ötesinde İslam dünyasında, Sünni İslam’ın başına geçmek için girişimler yapan bir Hükümet tarafından yönetilen Türkiye’nin Trump’a, Obama’dan daha sıcak bakması için nasıl bir neden olabilir?
Kaldı ki Trump, İran’la yapılan “Nükleer Anlaşma”ya karşı çıkarken, İsrail’e “Sık dişini geliyorum!” diye açık mesaj vermekte ve bölgedeki gerilimleri artıracağını göstermektedir. Bu yüzden de eğer Türkiye’yi yönetenler İsrail’le birlikte İran’ın girişimlerine ve tabii Rusya’nın bölgedeki pozisyonuna karşı savaşmayacaksa, Trump’ın gelişinden nasıl bir fayda umabilir ki?
Evet Trump, ABD iç politikasındaki ihtiyaçlarına göre, Obama’yı aşağılamak için “Putin Obama’dan akıllı”, “Rusya ile neden düşman olalım” diyor; AB’yi NATO’ya katkısını artırmak için sıkıştırırken AB’ye eleştiriler yönetiyor, hatta AB’yi küçümseyen açıklamalar yapıyor, Brexit’i destekliyor ama bunların hiç birisi ABD’nin dünya politikasında ciddi bir makas değiştirmesine karşılık gelmez.
Bütün bu belirtilerin ötesinde, ABD yüz yılı aşkın bir zamandan beri dünyayı yöneten başlıca güçlerden birisidir. Bu yüzden de bir başkan değişikliği ile ABD’nin dünya politikasında ciddi dönüşümler beklenemez. Dahası, güçler ayrılığının oldukça sert tarif edildiği bir ülke olarak ABD’de, başkan istedi diye, belki bazı şovvari girişimler yapılabilir ama ABD’nin başlıca politikalarında bir değişim beklenemez. Belki bazı konularda üslup farkı oluşabilir, o kadar!
DÜNYA ARTIK DAHA GÜVENSİZ BİR GEZEGEN!
Eğer bugün dünyada olup biten Trump’ın ABD başkanı olmasıyla sınırlı olsaydı, kuşkusuz ki Trump’ın dünya politikasına etkisi çok daha sınırlı olurdu. Ama 2016’da sadece Trump ABD Başkanı olmadı, İngiltere’de Trump’a yakın çizgide politikalar benimseyen Brexit’çiler kazandı. Fransa’da ırkçı, faşist odaklar ve merkez sağın en sağındakiler güçlendi. Kara Avrupa’sında ırkçılık, yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı, İslamofobi,... olağanüstü yükseldi.
Trump, başlıca gelişmiş ülkelerde yükselen bu gerici, faşizan dalganın üstünden geldiği için ayrıca etkin olacağı bir pozisyona sahip oldu.
Gerek Ortadoğu’da, gerek Asya-Pasifik bölgesinde çelişkilerin sertleştiği, ABD-Çin ilişkilerinde geriliminin arttığı, dahası kriz etkenlerinin yükselmesine bağlı olarak, uluslararası tekeller ve başlıca gelişmiş ülkeler arasındaki çelişkilerin ve çatışmaların büyüdüğü bir döneme girdi dünya. Bu yüzden de “Trump etkisini”, bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekir.
Bu yüzden de Trump’ın seçilmesinin hemen arkasından bu köşeden yapılan değerlendirmenin başlığı “Dünya artık daha güvensiz bir gezegen” biçimindeydi.
Seçildiği günden itibaren Trump, “Taç giyer baş akıllanır” diyen Trumpçı beklenticileri hayal kırklığına da uğrattı; seçim kampanyasındaki, ırkçı, kadın düşmanı, göçmen karşıtı, İslamofobist, faşizan söylemi sürdürdü.
Bu yüzden de bugün doğru olan Trump ve Trump’ı başkan yapan gelişmelerden “endişe” duymaktır. Ama sadece endişe duyarak kalınırsa, kuşkusuz bundan sadece Trumpçılık güç kazanır.
DÜNYA HALKLARI İÇİN TEK YOL MÜCADELE
Türkiye’nin beklentilerine bakınca da ister istemez, bundan sekiz yıl önce Obama seçildiğinde bugün Trumpçı olanların o gün Obama’nın siyahi, hatta dedesinin Müslüman, kendisinin de “gizli Müslüman” olduğu iddialarına, Obama’nın ilk dış ziyaretini de Türkiye’ye yapacağını da ekleyerek, “Beyaz Saray’da artık bir Türk ve Müslüman dostu başkanın oturacağı” propagandasını yapanlarla neredeyse aynı kişiler olduğu görülmektedir. Burada işin trajik yönü, Obama başkan olduğunda ona “umut bağlayanların” bugünün Trumpçılarıyla aynı çevreler, hatta çoğunun aynı kişiler olmasıdır!
“Tarih tekerrürden ibarettir” diyenler değil ama “Tarihten ders alınmazsa tekerrür eder” diyenler de doğru söylüyorlarmış demek ki!
Dünya halkları için ise “Trump’tan beklenti” sadece Trump’a ve arkasındaki büyük sermaye güçlerine yarar. Bu yüzden dünya halkları ne Trump ne de onun her ülkedeki kara propagandacılarına inanmayacak, Ekim Devrimi’nin 100. yılının uyandırdığı duygular ve düşüncelerle, dünyanın baş patronu ABD’nin başı Trump’ın politikalarına karşı da mücadeleye devam edecektir. Çünkü dünyada olan hemen her gelişme, bütün dünya işçilerinin ve ezilen halklarının birleşmekten ve kapitalizmi alt etmekten başka bir yolunun olmadığını göstermektedir.
Obama ile Trump kavgasından ya da Trump’la Putin dostluğundan insanlık için, halklar için iyi bir şey çıkacağı beklentileri ise, kapitalizmin uluslararası kara propagandanın yarattığı bir yanılsamadır.
(*) “Godot’yu Beklerken”; Samuel Beckett’in 1949’da yazdığı klasikleşmiş oyunun adı. Eylemsizliklerine yenilmiş insanların, Godot adında ne olduğu bilinmeyen bir kimse veya “şeyi” beklemelerini konu alan oyunun yaygınlaşmasıyla, “Godot’yu beklemek” bir tutumu ifade eden deyim düzeyine yükselmiştir.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44