21 Ocak 2017 02:53

Kozasından çıkamayanlar

Kozasından çıkamayanlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Küreselleşme akımı bireyselliği kışkırtırken, isteyerek ya da amaçsızca insanı yalnızlaştırdı ve ruh aleminde açıklanamayan derin korku ve endişelerle baş başa bıraktı. Yarına güvensiz bakan insan farkında olmadan yaşadığı tatminsizliği ve korkusunu hızlı yaşam ve tüketim tutkusu ile baskılamaya çalıştı. Tüm bu süreçler insanın, yönü ve amacı belli olmayan değişim tutkusuna sarılmasına neden oldu. Böylece durumundan ve sahip olduğundan mutlu olmayan, devamlı tatminsizlik yaşayan bir insan dokusu ortaya çıktı. Devamlı yükselen toplumsal çılgınlık doymak bilmez taleplerin piyasaya çıkmasına yol açarak, sıkışık sermayenin de devamlı kışkırtması ile dizginlenemez hal aldı. Dizilerde beynimize ve ruhumuza çakılan lüks fakat tatminsiz hızlı yaşamlar toplumun yapısını yansıtırken, aynı zamanda doyumsuz toplumsal hırs dokusunu da yeniden üretmektedir. 

Yalnızlaşırken hızla değişen alemde kendini bulan insan kendi tercih ve olanakları ile sürüklenme tedirginliği karşısında, doğal olarak, bilinç körlüğünde bir tutaç ihtiyacı hissi tarafından kuşatıldı. Çünkü toplumun varsıl ve yoksul her kesimi kendi yalnızlığında farklı nedenlere bağlı olarak gizil ürküntü içinde güce sarılma ihtiyacı hissetti. İnsanın kararsız denge halini gösteren korku ve güç ihtiyacı, onu güç karşısında karanlıkta araba farı karşısında şaşkına çevirip donduran tavşana çevirir. AKP iktidarının tasarladığı anayasal değişiklikle teslim almaya çalıştığı toplumun böylesi naif yapısı örgütsel ya da kişisel çıkarını önceleyen her siyasi örgüt ya da kişi için bakir bir ortam oluşturur. Çünkü toplum bir bakıma paralize olmuştur ve yüzeysel hatta sağlanması olanaksız da olsa güvenlik adına verilen her karara koşulsuz uyma aşamasındadır. İşte Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan cumhuriyet yönetim kadrosunun zihniyeti ve yönetim biçimi ile günümüzün AKP yönetim kadrosu ve yönetim biçimi arasındaki dağlar kadar fark bu noktada yatmaktadır. Kurtuluş Savaşı sonrası topluma gösterilen istikamet ile bugün topluma giydirilmeye çalışılan gömlek arasında karşılaştırma yapmak bile cumhuriyet kadrosuna hakarettir. Birincilerin mücadelesi savaş ve yıkım sonrasında, koşullar zorlaması ve tarihsel yürüyüş süreci doğrultusunda kapitalist, fakat olabildiğince ileri bir kuşak yaratmak iken, günümüz siyasilerinin amacı, dincilik kabuğunun olgunlaşması yardımıyla toplumu kapitalizm ve emperyalizme teslim pahasına, özel çıkarları ulusal yararın önüne koymak olarak gözüküyor.

AKP toplumu sarmalayarak gütme hırsını dincilik cehaleti ile topluma yedirmeye çalışmaktadır. Dincilerin durmadan yinelediği, kainatın bu denli muntazam işleyişinin, derunî anlamını idrak edemeden ve yorumunu yapamadan yaratıcının tek olduğu görüşüne bağlama cehaletinden yararlanması da bizzat din felsefesine hakaret olarak görülmelidir. Üç çocuk önerisinde nasıl din sömürüsü yapılmış idi ise, kutsal anlayıştaki görüşe analoji yoluyla tek yönetici dayatmasında da aynı şekilde, fakat bu kez din felsefesine aykırı ve yanlış yorum dayatması ile yola çıkılmaktadır. Kısacası, “Konu kişisel çıkar olunca, kutsal konular da dahil, gerisi teferruattır.”

Her zaman söylediğimi yinelemek durumundayım. Tek adam yönetiminde, yöneticinin etrafına yerleştirilecek (Fuat Avni)lerle[RTF bookmark start: _GoBack][RTF bookmark end: _GoBack], tek adam da farkında olmadan fakat onun marifetiyle emperyalistler tarafından ülke yönetilebileceği gibi, tek merkezde alınan kararlardan emperyalistlere haber uçurmak da o denli kolaylaşacaktır. O nedenle, günümüzün zor ve çetrefil uluslararası siyasetinde gerek isabetli karar verebilmek, gerek güçlü dış baskılara karşı durabilmek için tek adam yönetimi değil, tam tersine, derinliği olan siyaset ve bürokratik kadro yönetimine ihtiyaç vardır. Batılı emperyalistlerin olduğu kadar yükselen emperyalist güç olma eğilimindeki Rusya’nın da bizdeki başkanlık hevesine demokrasi adına karşı çıkmayıp, göz kırpmalarını anlamak zorundayız. Küreselleşmenin ve emperyalizmin bizleri içine çektiği yalnızlığımızı ve derin kuşku ve korkularımızı tek adama bağlanarak yerine, birbirimize güvenip, örgütlenerek aşmalı ve emperyalizmin tek adam yönetimi ile ülkeye sızmasına dur demeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa