AKPM'de CHP neden oy kullanmadı?
Strasbourg’da başlayan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) kış dönemi çalışmalarının ilk oturumunda Türkiye açısından kritik bir gündem oylandı.
Basın özgürlüğüne dair paneller nedeniyle bulunduğum Strasbourg’da bu toplantıyı izleme fırsatı da buldum.
Bu gündemin görüşülmesinden önce AKPM Başkanı Pedro Agramunt, yaptığı konuşmada, Türkiye’de başarısızlığa uğrayan 15 Temmuz darbe girişimine ve Türkiye’de yaşanan “terör saldırıları”na dikkat çekti. Agramunt, bu vurgunun ardından şu vurguyu yaptı: “Türkiye’de tutuklu parlamenterler olmasından kaygı duyuyorum. Bunun çoğulculuk açısından olumsuz etkileri olur. Umuyorum ki, Türk meslektaşlarımız HDP milletvekillerinin serbest bırakılması yönünde tutum alır.”
Ardından hem gözlemleme komitesinin hem de demokrasiyle ilgilenen komitenin, Türkiye’nin izleme altına alınacak ülkeler arasına alınıp alınmamasına ilişkin bir önergesi vardı.
Önerge, “Türkiye'deki demokratik kurumların işleyişi” üzerine Meclisin “acilen” toplantıya çağırılmasını öngörüyordu.Gerekçesinde, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında OHAL altında alınan önlemlerin kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı olduğu belirtiliyor, ve Konseyin temel ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Türkiye’nin “izlemeye” alınması isteniyordu.
Halen Konseyin denetimine alınmış olan ülkeler şunlar: Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Rusya, Sırbistan ve Ukrayna.
AKPM’deki toplantıda AKP Milletvekili Talip Küçükcan oylama öncesinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin çok sayıda zorlukla karşı karşıya olduğunu belirtip, “Tartışma için doğru zaman değil” diyerek oturumun yapılmamasını talep etti.
Yapılan oylamaya 181 parlamenter katılırken, 94’ü evet, 68’i hayır, 19’u çekimser oy kullandı. Gerekli olan üçte iki çoğunluk sağlanamadığı için, üyelerin çoğu Türkiye’nin demokratik kurumlarının içinde bulunduğu durumun burada ele alınabileceği yönünde oy vermelerine rağmen bu önerge kabul edilmedi.
Bu önerinin ele alınacağı toplantıdan hemen önce Hükümetin gözaltı süresini 30 günden 7+7 güne indirmesi ve 5 günlük avukat yasağının kaldırılması zamanlama açısından dikkat çekiciydi.
Toplantıya katılan parlamenterlerle yaptığımız görüşmeler de bu kararda etkili olan faktörler arasında, Avrupa ülkelerinin yumuşak karnı olmaya devam eden mülteci sorunu ve Kıbrıs görüşmeleri konusunda Türkiye’nin tepkisini çekmemek gibi kaygılar ifade edildi. Başka bazı ilginç iddialar da var, ancak onları spekülatif oldukları için yazmıyorum.
Alınan bu kararla birlikte Türkiye şimdilik, nisan ayına kadar Avrupa Konseyinde demokrasi açısından tartışılmayacak. Evet oyu eğer üçte iki oranında çıksaydı, Perşembe günü (yarın) hem Türkiye’deki demokratik durum tartışılacaktı, hem de Türkiye’nin belki yine demokratik haklar konusunda, bu konudaki ihlaller nedeniyle izleme sürecine alınması söz konusu olabilecekti.
Oylamada muhafazakar gruplar karşı oy kullanırken, liberal grup ise ikiye bölündü. Toplantıda bulunan, aralarında Deniz Baykal’ın da bulunduğu milletvekillerinin -CHP 4 milletvekili ile toplantıdaydı- oylamaya katılmaması ise dikkat çekiciydi. Baykal, toplantıyı birlikte izlediğimiz bir meslektaşımın neden oy kullanmadıkları sorusunu yanıtsız bıraktı.
CHP’nin bu tavrında iki temel etkenin rol oynamış olabileceğini öngörmek zor değil. Bunlardan birisi Türkiye’nin demokratik haklar konusundaki ciddi ihlallere ilişkin de olsa izleme sürecine alınmasını ‘milli çıkarlar’ açısından doğru görmemesi, diğeri de toplantıda bulunan HDP milletvekilleri ile aynı yönde oy kullanarak ortak tavır almış görüntüsü vermemek.
Bu kaygıların, Mecliste milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı değişikliğe CHP’nin oy verme gerekçesiyle aynı minvalde olduğu gözden kaçmasın.
CHP’nin AKPM’deki tavrı, HDP’nin eş genel başkanları ve milletvekillerinin şu anda cezaevlerinde olmalarına yasal dayanak sağlayan tutumuyla -ciddi eleştiriler almasına rağmen- aynı noktada durmaya devam ettiğini gösteriyor.
Kaldı ki, AKPM’deki önerge sadece tutuklu vekillere ilişkin değil, hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan 150’ye yakın gazetecinin, OHAL sürecinde kapatılan 160’ı aşkın medya organının, barış istedikleri için üniversitelerinden ihraç edilen akademisyenlerin, uydurma gerekçelerle açığa alınan, ihraç edilen on binlerce kamu emekçisinin uğratıldıkları mağduriyete ilişkindi.
İktidarın elini güçlendiren bu sonucun çıkmasına oy kullanmayarak hizmet etmiş olan CHP, acaba bunu kendi içinde gerektiği gibi tartışacak mı?
Evrensel'i Takip Et