10 Şubat 2017 00:50

10 Ekim Ankara katliamı sınırdır!

10 Ekim Ankara katliamı sınırdır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

6 Şubat’ta başlayan 10 Ekim Ankara Katliamı davasının 2. duruşmasının son günü bugün. Katliam’ın 16. ayındayız. Tarihte büyük davalar görülmüştür. Ankara Katliamı davası da bu ülkenin en büyük davalarından. Devlet bile katliamın büyüklüğünü tescillemiş üç günlük yas ilan etmişti. Ama ne hikmetse dava, “kaza”, “olay”, “gar patlaması”,” terör olayı” gibi isimlendirmelerden kurtulamadı.  Daha önceki katliam davaları da aynı biçimde değerlendirildi. Devlet ne zaman “katliam” diyebilecek bunu dava bittiğinde göreceğiz. Devlet bu dava sonunda “katliam” tanımlamasını yaparsa kendi sorumluluğunu kabul etmiş olacak... Şimdilik katliam demeyerek sorumluluğundan kaçan bir devletle baş başayız. 

Siyasi otoritenin gücü, adaletin gücünden büyük olduğunda, hukuk da ona göre şekilleniyor. Muktedirleşen siyasi otorite demokrasiden uzaklaştıkça halkı tebaa olarak görür ve kendi çıkarına göre her yolu mübah görerek (ama kanunlarla) dayatmacı, baskıcı bir diktatörlük kurar. 

Basın /medya bu alanın açılmasında ve algı yaratmada 4. kuvvet olarak toplum mühendisliğinde siyasal otoritenin can damarıdır. Ya benden olacaksın rahat edeceksin ya da çekeceksin dayatması. Ana akım medyayı biat ettirirken yandaş havuz medyalarının zenginliği ve çeşitliliği artar. Muhalif medya sansürlenir, oto sansür yapmaya zorlanır; davalar açılır, yüksek para cezaları kesilir olmadı bir gecede kapatılır. Hayatın Sesi, İMC TV, Özgür Gündem gibi.

 IŞİD adlı terör örgütü ile devlet ilişkisine ve IŞİD adlı terör örgütü neden muhalif devrimci demokrat ve yurtseverlere saldırıyor. Devlet ya da onun siyasal otoritesi başlarda “Ateşli dinci bir grup” tanımlamasıyla yola çıkmış ve sonunda IŞİD’le savaştıklarını ilan eder duruma gelmişlerdir.

Peki devlete karşı savaşmayan bir IŞİD’le devlet neden savaşıyor? Ya da şöyle soralım. IŞİD’in saldırdığı kurum ve kişiler niye başta Kürtler olmak üzere sol, sosyalist ve demokratik kurumlardır. Ankara Katliamı bu anlamda çok şey ifade ediyor. Yani devlet IŞİD’le savaşıyor ama ne hikmetse IŞİD siyasal otoriteye muhalif olan kurum ve kişilerle uğraşıyor. 

Dolayısıyla 10 Ekim Ankara Katliamı ipuçlarını ya da yukarda sorduğum soruların çözülmesinde önemli değerlere bu anlamda sahip. 

Öyle olduğu içindir ki katliam yaşandığında tam sayfa ah vah eden ana akım medya ile havuz medyası “Türkiye’ye bir saldırı” “Birlik ve beraberliğimize saldırı” şeklinde attıkları manşetleri unuttu. Bugün görülmekte olan Türkiye’nin en büyük ve acı davalarından biri olan “10 Ekim Ankara Katliamı” davasını görmezden gelip, 3. sayfa haberi olarak bile neredeyse değer görmüyorlar. Dava başladığından beri ne büyük ne de havuz medyasından basın ortalarda yok. Hani acılıydınız, hani Türkiye’nin birlik ve beraberliğine saldırıydı, hani 3 günlük yas tutulmuştu? Hatırlıyor musunuz?

Mağdurları neredeyse sanık yerine koyan iddianame açıldıkça, sanık ve müştekilerin ifadeleri ortaya çıktıkça, mağdurların gönüllü avukatlarının titiz ve itinalı çalışmaları gerçeklerin nasıl ortaya çıkarılacağını gösterdikçe; görmezden, duymazdan gelerek yok sayma yoluna gidildiğini gösteriyorsunuz. 

Yüzlerce basın emekçisi işsiz bırakıldı. Yaklaşık 140 gazeteci hapiste. Başta Evrensel gazetesi olmak üzere BirGün ve Cumhuriyet ile bir kaç muhalif internet gazetesinin sesimiz olmaları önemlidir. Özellikle Evrensel davanın başından beri an an gelişmeleri ülke ve dünya kamuoyuyla paylaşarak gerçekleri göstermeye çalışıyor. 

Medyayı kullanarak katliamları kanıksattıran, toplumu alıştırmaya çalışanlara karşı her şart altında ben ve benim gibi düşünenlerle birlikte nefes aldığımız sürece gerçekleri kaydedecek ve belgeleyeceğiz.

IŞİD ortaya çıktığı yıllarda iki insanın kafasını kesip katlettiler dendiğinde dünya ayaklanmıştı... Sonra 10.50  kişi akıl almaz yöntemlerle katledildiler denilince kanımız donuyordu. Sonra kafa kesme, kafeste yakma, kafesle suda boğma gibi yöntemlerini duyduğunda aldırmayan bir toplum yaratıldı. Yarın IŞİD 500 kişiyi gazla boğarak öldürdü diye duyarsak “Ha IŞİD mi o yapar canım” diye kanıksamış bir toplum yaratılmaya çalışıldığını görüyorum. 

“10 Ekim Ankara Katliamı” sınırdır ve bu sınır aşılacaktır. Émile Zola’nın dediği gibi “Gerçek, yürüyor ve onu hiçbir şey, durduramayacak!”  Haksızlıklara, hukuksuzluklara ve adaletsizliklere HAYIR. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa