12 Şubat 2017 01:29

Görücü Meselesi (2)

Görücü Meselesi (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Misakımilli sınırlarımız dahilinde eskiden beri sık sık dillendirilen milli eğitim, milli savunma, milli istihbarat, milli kalkınma, milli görüş, milli hassasiyet gibi uzayıp giden bu "milli" kavramlar kervanına son zamanlarda bütün bunları sollayacak kertede cafcaflı yeni birini de alayı vala babında ekledik: Milli irade...

Aslında ne idüğü belli olmayan, sınırının nerede başlayıp nerede bittiğine dair doğru dürüst bir ipucu, en ufak bir “kerteriz” noktası bulunmayan ama dilden dile dolaşa dolaşa eninde sonunda adı “milli irade”ye dönüşen bu “muhayyel” iradenin huzurunda bugün yarın görücüye çıkacak bir anayasanın hesaplarıyla milletçe yatıp kalkıyoruz.

En az “üç çocuk” mahreçli nüfus planlamasının yanı sıra, ayrıca “saldım çayıra Mevlam kayıra” duaları sonucunda gari mevcudu resmen seksen milyonu bulan bu ülkenin “vatandaşlar”ı olarak yan yana gelip, diz dize, omuz omuza verip, böylece ana, baba, amca, dayı, enişte, kayınço, hala, teyze, elti, bacı, kardeş, hısım akraba, konu komşu takım taklavat maaile oluşturduğumuz milli birlik ve beraberliğimiz sayesinde memleketimizin ali menfaatlerini koruyup kollayıp, dolayısıyla elimizden geleni ardımıza koymadığımız halde, yine de arada bir de olsa kim bilir hangi şeytanların tufasına, hangi melunların gazabına farkında olmadan geldiğimiz için bocalıyoruz maalesef!

Mesela on beş yıldan beri ülkemizin altını üstünü neredeyse tam anlamıyla köstebek yuvasına çevirircesine, tüneller, metrolarla donatıp, keza denizlerimizin sağını solunu raylı sistemlerle döşeyip, köprü ve havaalanlarının temellerini birbirlerinin peşi sıra atarken, aynı zamanda da ecdadımızın, padişah efendilerimizin adlarıyla ölümsüzleştirdiğimiz bu eserlerle bir taraftan düşmanlarımızı çatlatırken, diğer yandan da yine kim bilir hangi gavurun döllerinin akla hayale gelmeyecek hinlikle tezgahladıkları oyunlar sonucunda bir gece ansızın kapımızı çalan, üstelik farkında olmadan yıllarca koynumuzda barındırdığımız bir “çete”nin kuyumuzu ebediyen kazmaya yönelik belasından kurtulmamızın ağır faturasıyla karşılaşınca, tanrının inayetiyle imdadımıza her zamanki gibi yine milli birlik ve beraberlik ruhumuz yetişti çok şükür!

Sınırları; yakında Tekirdağ'ı boylayıp, akabinde de neredeyse tüm Trakya'yı fırdolayı kaplamak üzereyken, diğer taraftan da İzmit, Adapazarı istikametinde de başını alıp giden koskoca İstanbul’da, halkımızın yan yana gelebileceği boş bir alan bulamayıp, bunun yerine giderek zaten hap kadar kalan Marmara’nın bir sahilini molozlarla doldurup, böylece miting alanına dönüştürdüğümüz bu meydanda daha geçenlerde bilmem kaç milyon vatandaşımızı birlik ve beraberlik nutukları eşliğinde toplayıp, dolayısıyla dosta düşmana birlik ve beraberlik “ruh”umuzun ne denli köklü olduğunu kanıtladık elhamdülillah!

Sonra?..

Sonra “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” düsturuyla bizleri kucaklayan anayasamızın çatısı altında hep beraber can ciğer kuzu sarması modunda yaşayıp giderken, sanki ülke sathında yapacak herhangi bir işimiz, düşmanlarımızı çok daha fazla çatlatacak başka bir gücümüz yokmuşçasına, durduk yere “üst akıl” kılığında tebdili kıyafetle çevremizde gezinip duran zebanilere uyup anayasamızı değiştirmeye kalkıştık!

Vee... şimdilerde hesapça cilalanmış, rugan pabuç misali pırıl pırıl bir anayasa metnini önce milletimizin yüce Meclisinde okeyletip, ardından da referandum adı altında görücüye çıkarmak için gün sayarken, kimilerimiz elindeki kahve tepsisiyle kahve dağıtmaya çalışan bu gelinlik kızımızı beğenip “evet” deyip “sevap” mı işleyeceğiz, yoksa tam aksine “hayır” deyip “hain”lik mi edeceğiz, işin bu faslı şimdilik meçhul Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa