Suça ortak olmamak!
Fotoğraf: Envato
Biz hangi suça ortak olmayacağımızı söylemiştik, hatırlıyor musunuz? İnsanların aylar süren “sokağa çıkma yasağı” adı altında evlerinde, sokaklarında özgürlüğünden alıkonmasına, temel gereksinimlerinden yoksun bırakılmasına, yaşam alanlarının tahrip edilmesine ve en önemlisi yaşam hakkı ihlallerine yönelik bir çığlık atmıştık bir yıl önce. Epeydir ülkede hızla yükselen kaotik ortam, bir darbe girişimi, bombalamalar, toplu katliamlarla birlikte sanki bunlar hiç olmamış, olmuşsa da hak edilmiş, şimdi de sona ermiş gibi bir belleklerden silinme hali ile karşı karşıyayız. Oysa tam da bu yazıyı yazarken Nusaybin’den gelen haberler son bir buçuk yıldır hiç hız kesmeden yaşananlara işaret ediyor yeniden. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerlerde evlerinde gözaltılar, işkence iddiaları duyuluyor durmadan. Ateşe verilen evlerin görüntüleri geçiyor sosyal medyanın zaman akışlarında. Doğrulayabileceğimiz bağımsız haber kaynakları bir elin parmaklarını geçmiyor, onlar da habere giderken özgürlüğünden ediliyor hiç zaman geçirmeksizin. Bombalamalarla katledilen insanlığın gizliden meşrulaştırdığı bir başka katliam duymazdan geliniyor kolayca.
Küçük bir hatırlatma yapalım son bir buçuk yıl içinde olanlara dair. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dokümantasyon Merkezi verilerine göre; “Sokağa çıkma yasaklarının uygulanmaya başlandığı ilk tarih olan 16 Ağustos 2015 ile 31 Ocak 2017 tarihleri arasındaki 18 aylık süre içerisinde, başta DİYARBAKIR (100 kez), MARDİN (23 kez), HAKKÂRİ (19 kez) ve ŞIRNAK (13 kez) olmak üzere BİTLİS (4 kez), BATMAN (3 kez), MUŞ (2 kez), BİNGÖL (2 kez), TUNCELİ (2 kez) ve ELAZIĞ (1 kez) toplam 10 il ve en az 39 ilçede, resmi olarak tespit edilebilen en az 169 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşmiştir. Ayrıca, yasaklar başlamadan önce yapılan 2014 nüfus sayımına göre ilgili ilçelerde yaşadığı bilinen en az 1 milyon 809 bin kişi başta en temel yaşam ve sağlık hakları ihlal edilerek bu yasaklardan etkilenmiştir.” Bu süre içerisinde bağımsız haber kaynakları kapatılana dek ulaşılan ve resmi kaynaklarla karşılaştırılarak doğrulanabilen 300’ün üzerinde sivil insanın evlerinde, evlerinin bahçesinde öldürüldüğü, yalnız 2015’in son 4 ayında güvenlik güçleri ve militanlar da dahil bu rakamın 800’ü geçtiği ve ne yazık ki 2016 ile birlikte bağımsız haber kaynaklarının ardı ardına kapatılması, basın emekçilerinin cezaevlerine gönderilmesi ile sağlıklı verilere ulaşmakta yaşanan güçlüklerle bu rakamları izlemenin olanaksızlaştığı koşullar nedeniyle yaklaşık da olsa sayı vermekte zorlandığımız ama darbe girişimi, bombalamalar, silahla taramalar da dahil çoğaldıkça çoğalan bunca ölümün acısı taşınabilir gibi değil.
OHAL ürünü onlarca KHK ile yaşanan yargısız infazlar arasında, işinden, aşından, evinden olan milyonlarla ağır bir sınavdan geçiyoruz topluca. Dört bir yanımız paramparça herkes kendi derdinin peşinden yuvarlanıyor fark etmeden.
Arendt ve Kötülüğün Sıradanlığı’ndan bir alıntı ile yeniden hatırlatmak, hangi suça ortak olmadığımızı bir kez daha duyurmakta yarar var: “Totaliter rejimlerin özü ve belki de her bürokrasinin doğası, insanları yönetim mekanizması içindeki görevlilere, sıradan dişlilere dönüştürmek, böylece insanlıktan çıkartmaktır.” Dayanışmayla yan yana duran, insanlığını koruyan ve mücadele edenlere selam olsun.
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26
- TTB Afetlerde Sağlık Hizmetleri Yönetimi Akademisi (ASHYA) 22 Ağustos 2024 04:42
- Şiddeti serbest bırakmak 15 Ağustos 2024 04:43