Biz de yapabiliriz
Fotoğraf: Envato
Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Koruköy’de yani Xeraba Bavê’de 11 Şubat’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Köyden 16 Şubat’tan bu yana da neredeyse hiç haber alınamıyor. O gün bu gündür orada neler yaşandığına ilişkin sadece “hakikat parçacıkları” öğrenebiliyoruz.
Ne var bu parçacıklarda?
Dehşet var, ölüm ve işkence var, haber alınamayan insanlar var, susuzlukla ve açlıkla terbiye edilmeye çalışılan çocuklar var, korku var.
Köyden Mardin’e getirilen son cenazeler ölüm iddialarını, haber alınamayan iki kişinin yokluğu kayıp iddialarını, tanık anlatımları ise işkence iddialarını güçlendirirken bunlara ilişkin tek bir devlet görevlisi bir tek laf etmiyor. Olan biteni anlamak için köye girmek isteyen gazetecilere, uluslararası hak örgütlerine ve siyasi partilerin temsilcilerine yasak var ama sosyal medyaya ‘askerlerin çektiği görüntüler’ adı altında yayınlanan fotoğraflarda işkence edilmiş cenazeler ve başlarında kurt işareti yapan askerler kıyafetli kişiler görünüyor.
Köyde yaşayanların telefonlarının toplanıp, hepsinin bir evde tutulduğu, köylülere toplu şekilde baskı ve işkence yapıldığı ve bazılarının işkenceyle infaz edildiğine dair iddialar var. Bir şekilde köyden çıkabilen kadınların anlattıkları ise korkunç; cinsel işkence yapıldığını, dışarı çıkartılıp saatlerce bekletildiklerini, zorla belge imzalatıldığını, çocuklarıyla tehdit edildiklerini, eşlerinin gözleri önünde dövüldüğünü, erkeklerin evlerden alınıp bilinmeyene götürüldüklerini, karargah haline getirilen evlerde askerlere hizmet etmeye zorlandıklarını anlatıyorlar. Su ve yiyecek olmadığını, çocukların aç, hayvanların telef olduğunu...
Ve seslerini duyuracak, yaşadıklarına ses çıkaracak kimsenin olmadığı hissi en kötüsü...
OHAL en çok da hakikat tüm açıklığıyla ortaya çıksın diye bir yakadan diğer yakaya ses veren kadınların birbirine verdiği gücü hedef aldı. Müzakere sürecinde filizlenen ve kadınların ortak bir gelecek umuduyla yaptıkları çalışmalarla yeşeren barış mücadelesinin üzerini örttü. Savaş politikaları, düşmanlaştırma girişimleri, korkutma siyaseti en çok kadınların birarada, özgürce ve eşitçe yaşanacak bir hayatı inşa etme hevesine, çabasına ket vurdu. Bu düşmanlaştırma girişimleri milyonlarca kadının oy vererek meclise gönderdikleri kadın vekillerin vekilliklerinin düşürülmesini “makul” gösteren bir ortam yarattı. Bugün, bu ülkede savaş olduğunu söylemek suç sayılıyor. Savaş suçuna ortak olmak istemediklerini söyleyen akademisyenler ihraç ediliyor. “Hayır” sözünün aynı zamanda “savaşa hayır” demek olduğunu söyleyenler üzerinde müthiş bir baskı var.
Savaşın kadınları, çocukları, erkekleri, bütün canlıları, doğayı, toplumsal yaşamı, ülke ekonomisini etkileyen korkunç bilançosu bu tablo içinde görünmez kılınıyor. Koruköy’de kadınların yaşadıklarını sormanın, kadınlarla dayanışmanın imkanları yok ediliyor.
Bugünler geçecek. Geriye birbirimize ve hakikatlerimize sahip çıkma mücadelemizin, olana bitene nasıl müdahale etmeye çalıştığımızın hikayesi kalacak. Mesela, OHAL koşullarında büyük bir çabayla her yerde kadınların biraraya gelip tartıştığı, konuştuğu, birbirine ses verdiği, birlikte güçlendikleri 8 Martların korku düzenine nasıl çentik attığı yazılacak.
Bunu Güneş Daşlı ve Nisan Alıcı’nın hazırladığı “Kadınların Barış Mücadelesinde Dünya Deneyimleri” başlığıyla çıkardıkları ve Sırbistan, Kosova, Sri Lanka ve Suriyeli kadınların barış mücadelesi deneyimlerini aktaran kitabını okurken bir kere daha görüyoruz. Dünya kadınları da çok benzer süreçleri birlikte yol alma sabrını ve azmini göstererek, birbirinin sesini sözünü duymaya çalışarak, yüz yüze, kol kola gelerek, yalan üzerine kurulu ülke siyasetinde kendi gerçeklerini yaratmaya çalışarak aşmışlar. Birbirlerinden öğrendikleriyle güçlenerek, aralarındaki ayrımları derinleştiren her türlü farklılığı bir sorun değil bir güç haline getirerek yapmışlar bunu. Ayrıştırmaya, düşmanlaştırmaya “hayır” diyerek, biraraya gelmenin imkanlarını zorlayarak yapmışlar... Biz de yapabiliriz.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52