24 Şubat 2017 01:00

Vicdansızlığa hayır!

Vicdansızlığa hayır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen gün 1 Umut Yayınları’nın yoğun emek ve özveriyle çıkardığı “İŞ CİNAYETLERİ ALMANAĞI 2016” kitabını gördüm. Sayfalarını çevirdikçe hüzün ve sıkıntı bastı. Hacminin kalınlaşmasından başka öncekilerden farkı yoktu. İçerik olarak yine “cinayetler” değişense önceki yıllara oranla cinayetlerin daha da artmış olmasıydı. 

İş cinayetlerinin belleğini oluşturmaya gayret eden Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin hazırladığı Almanak bu yıl meslek hastası işçilerin ve mülteci işçilerin çalışma öykülerini, işçi sağlığı ve güvenliği talebiyle mücadele eden işçilerin sesini duyurmaya çalışıyor. Basında çıkan haberlerden derlendiğine göre 53’ü çocuk 1924 işçi hayatını kaybetmiş. Bir çırpıda ağzımızdan çıkıyor 1924 işçi. Sanki 1924 yılından bahseder gibi. Tek tek yazmaya kalksak sayfalar alır söylemeye kalksak saatler sürer... Ama onlar öldü. Ne uğruna? Güne böldüğümüzde 5.5 insan. Kendini “işçi” tanımında bulan emekçi erkek, kadın, genç, yaşlı ve çocuk... Bugün bu yazıyı okuduğunuzda belki gazetelerin 3. sayfalarında yer bile almayacak işçiler ölüyor. Bizler bu haberleri aldıkça biraz daha üzülecek biraz daha öfkelenecek biraz daha... 

Biliyoruz ki devletin kitabında bunun adı “İş kazası” olarak geçiyor, geçecek. Tıpkı katliamların; olay”, “patlama olayı”, “terör olayı” geçtiği gibi...

Devlet aygıtını yöneten hükümetler kanunlardan bahseder. Bu kanunlar mevcut sistemin çıkarlarının korunmasında kullanılır. Dünya tarihine baktığımızda her türlü devlet yönetim biçimlerinde bolca kanun örnekleri görürüz. Hepsi de hakim olanların çıkarlarına göre tanzim edilmiştir. Bazen kendi kanunlarını da yetersiz bulurlar ve OHAL yasalarıyla KHK’ler denilen katmerli kanunlar uygularlar. Hepsinde ortak özellik “Vicdansızlıktır”.

Hapishaneler yetmez yenilerini açarlar; baskı, zulüm işkence olağanlaşır. Yaşam hızla daldan dala atlar; bir oradan bir buradan vurur toplumu. 

Fazla değil son 3 yılı bir değerlendirin. Kentsel dönüşüm, Gezi direnişleri, kalekollar, barış süreci, 17/25 yolsuzluklar, Ortadoğu, Esad/Eset, Suriye, Rusya, Silvan, Diyarbakır, Lice, Sur, Hakkari, Ankara, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. Köprü, Avrasya Tüneli, LGBT-Kadın cinayetleri, çocuk tacizleri, Ensar, Tek adam başkanlık, FETÖ, Ahmet Şık, 15 Temmuz, gazi, şehit, savaş,  OHAL/KHK, barış, akademisyenler, PKK, Meclis, medya, sansür, HDP, Demirtaş, Yüksekdağ, CHP, Kılıçdaroğlu, MHP, evet, hayır, Bahçeli, Nusaybin...

İnternetin arama motorlarına bunlardan birini yazın, sayfalarca yazı ve görsel çıkar karşınıza. Dallanan budaklanan devlet ve vatandaş ilişkisini görün. Görün kutuplaştırılmış toplum ve siyasal rant kavgasını. Ama devlet dimdik ayakta...

İşte devleti yönetenler, sorumluluktan kaçmak için kabul etmezler “işçi cinayetlerine” iş kazası derler. Kabul etmezler “katliamlara” terör olayı derler. “Devletin sorumluluğu yok” derler, “sorumsuz devlet” yani. Sorumsuzsa suçlu da yoktur ya... “Kanunlar var” derler dururlar. Doğrudur, bir gecede değiştirilebilir kanunlar. Suçların niteliği bir kanunla değiştirilebilir. Seçilmiş vekiller atılabilir, belediyelere kayyımlar atanabilir, parti başkanı tutuklanabilir hepsi kanunlarladır.  

Ama ne yazık ki “vicdan” yoktur kanunlarda. Ve vicdan değiştirilemez.  Vicdanın olmadığı yerde adalet, adaletin olmadığı yerde hukuk iflas etmiştir artık. Milyonlarca mağdur yaratan bir devlet sorumsuz olamaz! Bir gün devleti “sorumsuz” yapanlar yargılanacaklar. Tarih bunun örnekleriyle doludur. 21. yüzyılın örneği de Türkiye’den çıkacak. Ne yapıp edip bu süreci uzatmak isteyebilirler. Onun için ülkeyi referanduma götürüyorlar. Baskıya, diktatörlüğe rızası olan bir halk var demek için, vicdansızlıklarına halkı dahil etmek için onay istiyorlar. HAYIR! diyerek bu suça ortak olmamakla başlayabiliriz...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa