26 Şubat 2017 01:00

'Pirincin taşını ayıklamak' meselesi

'Pirincin taşını ayıklamak' meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Bir zamanlar devletimizin en yüce makamının en şatafatlı koltuğunda oturan o günkü cumhurumuzun gülyüzlü başkanı muhterem Abdullah Gül, Tahran’a resmi bir ziyaret için giderken uçaktaki gazetecilere, dolayısıyla ulusumuza verdiği bir “müjde” vardı:“Kürt sorununda iyi şeyler olacak.”

Olmadı! “İyi şeyler” babında dillendirilen bu “müneccimlik” faslı tutmadığı gibi, tam aksine yıllar yılı ülkemizin en önemli meselelerinden biri olan bu sorun, tıpkı yuvarlandıkça büyüyen kartopu misali çok daha büyük boyutlara ulaşıp maalesef günümüze kadar gelip dayandı.

Milletçe sorunlarımızı çözme konusundaki belki de yetersizliğimizden mi, yoksa “Pireye kızıp yorgan yakmak”tan yana tavır almaktaki “fıtrat”ımızdan dolayı mı, irili ufaklı bir sürü meselelerimizle ha babam de babam boğuşup duruyoruz?

Başımızı ağrıtan, canımızı fazlasıyla sıkan şu ya da bu minvaldeki meselelerimizin köküne kibrit suyu döküp, yerle yeksan etmek konusunda gerçekten de beceriksiz miyiz, bunu, kendi payıma bilemiyorum ama şaşı gözlerimle izleyip görebildiğim kadarıyla durduk yere sorun yaratmakta, mesele çıkarmakta sanki fazlasıyla mahir miyiz ne!

Mesela misakımilli sınırlarımız dahilinde ağır aksak dönen demokrasi çarkınının paslarını temizleyip, bilmem kaç numara gres yağıyla yağlayıp, dolayısıyla daha düzgün çalışması için çabalamamız gerekirken, bir bakıma kendi kapımızın önünü temizlemek yerine, kapı komşumuz Suriye’ye “demok-rasi” ihraç etmeye kalkışmak acaba neyin nesi, kimin fesiydi?

Mesela, örneğin darbe anayasası diye yerden yere vurup “tu kaka” ettiğimİz anayasamızın sağını solunu budayıp halkımızın çoğunluğu tarafından benimsenen yeni bir anayasa için hesapça kollarımızı sıvadık ama döne döne gelip dayandımız şu referandum öncesinde memleket sathındaki gidişata bakılırsa, görünen o ki, “bir” derdimiz varken, bunu “bin” dert haline getirmeyi başardık elhamdülillah!

Nitekim Gezi’deki olayların hemen akabinde yekili devletlularımızın dahiyane buluşuyla “bizler” ve “onlar” diye halkımızı kesmece karpuz gibi dilimlere ayırmakla yetinmeyip, daha sonra aynı kafa yapısıyla bu kez de “milli ve yerli” vatandaşlar diye bir kavram karmaşasıyla yolumuza devam ederken, bütün bunlar sanki yetmezmişçesine şimdi de referanduma “evet” demenin “fazilet”inden dem vurup, “hayır” mührünü basmaya yeltenenlerin kesinlikle “hıyanet” içinde bulunacaklarını “resmi” ağızların beyanlarından öğrenmeye başladık!

Her biri kendince işinin ehli, mesleğinin piri olan anket şirketlerinin, halkımızın nabzının “evet” ya da “hayır”dan yana ve ne oranda attığını belirten yarım yamalak açıklamalarını bir tarafa dehleyip, bunun yerine halihazırdaki memleket manzaralarına baktığımızda; anlaşılan o ki, referandum sandıklarından inşallah, maşallah temennileriyle birlikte “evet” oylarının çokluğu yurdumuzun afakını sararsa, ehh bittabii ki o vakit mesele, sorun, problem zaten mafiş!

Ancak... işleri güçleri ülkemizin milli birlik ve bütünlüğüne her fırsatta darbe indirmeyi planlayan “üst akıl” canavarlarının kötü emelleri gerçekleşip, dolayısıyla “hayır” diyen içimizdeki “gafil vatandaşlar”ın sayısı maazallah bir gıdım daha fazla çıkarsa, yani halkımızın bir kısmı, başımızdaki “yetkili zevat”ın meydanlarda buyurdukları gibi, “teröristlerin, bölücülerin, hainlerin” saflarında yerlerini alırlarsa, üstelik sandıktan çıkacak “hayır” damgalı zarfların sayısı da bunu resmen kanıtlarsa, o zaman biz bu pirincin taşını acaba ayıklayabilecek miyiz, bilemiyorum Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa