‘FETÖ’nün iktisadı son bulacak mı?
IMF olmalı, IMF yoksa derecelendirme kuruluşları ne derse o yapılmalı.
Kamu bankalarının işi reel sektörü desteklemek değil. Kamu bankaları faiz ve, kâr peşinde koşsun.
Maliye politikasında faiz dışı fazla dışında her şey yalan.
İşte böylesi teslimiyetçi...
“Batı ne derse doğru der” anlayışına sahip olan...
Ultra-liberal tezlere...
16 Nisan (referandum) aynı zamanda keskin bir cevap olacak.
Bu iddianın sahiplerine göre...
Ultra-liberal ideolojinin Türkiye’de en örgütlü ve en halis gücü ‘FETÖ’.
Bu yüzden... 16 Nisan, aynı zamanda, FETÖ’nün temsil ettiği bu iktisadı ideolojiye de cevap olacak.
Referandumdan ‘evet’ sonucu çıkarsa, sermaye karşıtı, uluslararası sermaye karşıtı, pür liberalizm karşıtı ekonomik bir devrim yaşanacak!
Bu iddialar karşısında 16 Nisan’dan sonra olacakları şöyle bir hatırlatalım.
Daha doğrusu... İktidarın, referandum öncesinde tepki çekmemek için, 16 Nisan sonrasına bıraktıklarını...
Devlet Memurları Yasası’nda değişiklik yapılacak. Devlet memurluğu sistemi kaldırılacak. 3 milyon devlet memurunun ‘iş güvencesi’ ortadan kalkacak.
Referandum sonrasında...
Kamuda çalışan 700 bin taşeron işçisine, seçim öncesinde verilen kadro sözü unutulacak. Bu işçilere kadro yerine ‘özel sözleşmeli personel’ statüsü verilecek.
Kıdem tazminatı sistemi değiştirilecek.
Fon gelecek.
Her işten atılan kıdem tazminatı alamayacak. Kıdem tazminatını alabilmek için yıllarca bekleyecek. Üstelik alınacak kıdem rakamı da, şimdikine göre daha düşük olacak.
Kısacası...
Şu an çok esnek, güvencesiz oldukça liberal olan çalışma yaşamı referandum sonrası ultra esnek, ultra liberal olacak.
SENDİKA HÜKÜMETE PARA VERECEK
Peki ya...
Hükümetin, referandum öncesinde apar topar müjdelediği “büyükanne maaşı” maliyetini işçi sendikalarına yıkmasına ne demeli?
Hükümet diyor ki...
Büyükannelere vereceğimiz toplam paranın yarısını biz ödeyeceğiz. Diğer yarısının bir kısmını işçi sendikaları ödeyecek. Çünkü biz ‘büyük anne maaşı’ uygulamasına yönelik protokol imzaladık. Protokole Hak-İş, Türk-İş gibi işçi sendikaları imza attı.
Dolayısıyla bunlar paydaş.
Paydaşlar da maliyete ortak olacak tabi ki.
İşin meali... Sendikalar hükümete para verecek.
Bu da oldu!
Giderek, “işçi için sendikaya ne gerek var?” noktasına gelinecek.
Bugünlerde hayata geçirilmesi düşünülen ve övgüyle bahsedilen bir düzenleme sanki bunun işareti.
Şöyle ki...
Asgari ücret teşviki diye bir uygulama var.
Hükümet, hepi topu, 1400 lira olan asgari ücretin yüksek olduğunu düşünüyor. Ve işverene 100 liralık destek sunuyor.
Sendikalı olup toplusözleşme imzalanan işyerlerine bu destek verilmiyor.
Deniyor ki... Toplusözleşmeyle alınan sosyal haklar var. Bunlar ücreti yükseltiyor. Teşvik düşük ücretlere verildiği için toplu sözleşme uygulaması olan şirketlere destek söz konusu değil.
Toplusözleşme imzalanan işyerlerinin patronları da bu işe isyan ediyordu.
Diyorlardı ki...
“Destek alan, sendikasız işyerleri karşısında haksızlığa uğruyoruz. Haksız rekabet söz konusu”.
Şimdi sendikalı işyerlerine de destek verilmesinin hazırlığı yapılıyor.
Bu destek, toplu sözleşme imzaladığın için patronların “haksız rekabetle” karşı karşıya kaldığı anlayışını meşrulaştırır.
Bir adım sonrasında ‘sendikaya ne gerek var’ anlayışını dayatır.
BÖYLESİ IMF’NİN BİLE AKLINA GELMEMİŞTİ
İşsizlik Fonu’nu, işsize değil patrona ‘teşvik’ adı altında ver.
Sendikalı işyerlerine, “İşçi senden çok istedi ama üzülme. Ben sana işçinin İşsizlik Fonu’nda biriken parasından veririm” de.
Ücretleri vergi dışı bırakma, işçinin üç kuruş parasına göz dik.
Bununla da yetinme, sendikalardaki işçi aidatlarına göz dik, elini işçinin bizzat cebine sok!
Sonra de ki... “IMF politikalarına savaş açtım”.
Valla bu kadarını IMF bile akıl etmemişti.
‘FETÖ’cü liberallerin de, IMF aklının da en ileri noktasına, ufuk çizgisine ulaştınız.
Tebrikler!
ÜRETİCİNİN ‘HAYIR’ GEREKÇELERİ
İŞÇİ ve emekçilerin itileceği cendereyi özetledik.
Üretici köylülerin durumunu ve üreticilerin referandumda neden ‘hayır’ demeleri gerektiğini ise...
Ziraat mühendisi kökenli vekil Orhan Sarıbal şöyle sıralıyor:
Meralarımızın ve otlaklarımızın talan edilmesini durdurabilmek için...
Çiftçimizin/köylümüzün mal varlıklarının talanına yol açan Büyükşehir Kanunundan geriye dönüşü sağlayabilmek için...
Tarım arazilerimizin enerji ve maden yatırımlarına feda edilmemesi için...
‘Ölümsüz ağaç’ zeytinin yaşam hakkını savunabilmek için...
Tarlalarımızın yasa zoruyla şirketlere satılmasına karşı durabilmek için...
Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV alınırken özel yatların kullandığı mazottan vergi alınmamasına itiraz için...
Sarıbal daha pek çok madde sıralıyor ama bu kadarı yeterli sanırım.
İşin özeti, tek adamlık işçiyi de, doğayı da, ülkeyi de, demokrasiyi de boyunduruk altına almaktır.
EMEKÇİYİ KANDIRMAK!
ULTRA liberalizm asıl işçi ve emekçiler karşısında acımasızdır.
Emeği piyasanın acımasız kucağına atıp sonra da...
Liberalizme savaş açtık.
FETÖ’nün iktisadiyatına son vereceğiz.
‘Ekonomik devrim’ yola koyuldu.
16 Nisan’dan sonra bu anlayış ‘evet’ oyu ile devletten uzaklaştırılacak.
Demek...
Sadece ve sadece alın teri, emeği ile geçinenleri kandırmaktır.
Özellikle cumhurbaşkanının danışmanlarının ve ‘yandaş’ ekonomi yazarlarının böylesi iddialarını, daha uzun ve derinlemesine, önümüzdeki günlerde ele alacağız.
Evrensel'i Takip Et