01 Mart 2017 01:14

Gonuşmadan geçmeycen

Gonuşmadan geçmeycen

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Antalya’da bir pazaryerinde dolaşırken kendisine gübre ve mazot fiyatlarından yakınan pazarcının yanından uzaklaşan Mevlüt Çavuşoğlu’nun arkasından, “Gonuşmadan geçmeycen, bize cevap vercen” diye seslenen pazarcının repliği halkın vecizeleri arasında yerini aldı. Öyle özlü bir söz. Zaten hayal gücü zengin, yaratıcılığı gani sosyal medya ahalisi bu sözü çeşitli durumlara uyarlayarak sayısız caps’ler yaptı. 

Halktan hep isteyen ama kendilerinden bir şey istendiğinde ya sırtını dönüp giden, bazen karşısındakine “Ananı da al git” diyebilen, hatta Soma’da olduğu gibi madenci yakınını tekmeleyen siyaset erkanının karşısında bu sevimli pazarcının ‘müzakere talebi’ni izah ediş biçimi kolay kolay unutulmaz. Tıpkı Yeşil Yol direnişçilerine “çapulcu” diyen Valiye sinirlenerek “Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. Vali, Kaymakam kimdir? Ben, ben, ben, halkım ben” diyen Havva ana gibi.

15 yıldır yöneten AKP’nin referandum tanıtım filminde halkın pazardan, yaylalardan, sokaklardan yansıyan böyle bir müzakere talebine de, küçük gündelik dertlerine de yer yok. Şimdiye kadar, sonuçları halkın hayatını doğrudan etkileyen torba yasalar ve KHK’ler hazırlanırken toplumsal kesimlerin fikri sorulmadığı gibi anayasa değişikliği metni oluşurken de “Ne istiyorsunuz” diyen olmadı zaten. Üstelik STK’lerin ve bazı partilerin hayır propagandası yapması da yasak kapsamına alınmış bulunuyor.  

Bu filmde göz boyayan binalar, teknolojik edevat görüntüleri, köprüler, yollar bir de terör, darbe, savaş, vesayet sorunu gibi yüksek siyaset var. Filmin sonunda anayasa değişikliği ile “Milletin iradesi yönetime yansıyor, hizmet artıyor, terörle mücadele güç kazanıyor; şimdi işi asıl sahibine millete tevdi ediyoruz, söz, karar milletindir” diyen Başbakanın bir cümlede üç kez kullandığı millet iradesi ise konuşmayan, meram anlatmayan, günlük yaşam gailesinden söz etmeyen insanlarla temsil ediliyor. Konuşanlar ise her zamanki gibi, kalabalıklara seslenen parti temsilcileri. 

Gübre ve mazot fiyatlarının, taşeron sisteminin geleceğinin, kamu emekçilerinin statüsünün nasıl karar verileceğine ilişkin yol yöntem mevzusu bu anayasa değişikliğinin konusu değil. Bu konu dışı taleplerin müzakere biçiminin eski usul gideceği çok belli. Şimdiye kadar taleplerin dile getirilmesinin önü nasıl kapatıldıysa ya da nasıl cezalandırıldıysa öyle devam edecek. Sonra gelsin bina görüntüleri, inşaatlar, mehter marşları. Oysa herkesin evde kaynayan tenceresi, talan edilmesin diye koruduğu yaylası, kapanmasın diye çırpındığı küçük dükkanı, kaybetmemek için çok şeye katlandığı bir işi, çoluğunun çocuğunun nafaka sorunu var. Devasa inşaatların altında bile görünmeyecek kadar küçük dertler değil bunlar. Üstelik katlanarak büyüyor. “Hadi bunları bir konuşalım” diyen vatandaş ise çoğunlukla ve en iyi durumda siyasetçinin sadece sırtını görebiliyor, kötü ihtimalle fazla konuşmaması için sert bir muameleye tabi olabiliyor.

Vatandaşın siyasetçinin hoşuna gitmeyen şeyler konuşmasının bedeli ağır. Çünkü milli irade böyle bir şey. Bir kez çoğunluğun oyları sayesinde devralındıktan sonra konuşmaya hacet yok! Senin yerine başkası konuşur. 

Tuzla’dan bir kadın işçi önceki gün Evrensel’de yayımlanan mektubunda şöyle yazmış: “Her yerde kamera var… Bizler fabrikada çok sınırlı zamanlarda, çok sınırlı konuşabiliyoruz. 8 saat aynı hatta çalıştığın arkadaşınla göz teması kurup, azıcık bir kıkırdaşma oldu mu arkadan hemen bir ‘şşşt’ sesi. Ama biz kadınlar kendi içimizde çok güzel fısıldaşıyoruz.”

Sadece hamaset işitilsin diye insanların konuşmalarının kısıtlandığı, kamerayla gözetlendiği fabrika sistemi mevcut siyasi sistemin bir aynasıdır aslında. Ve bu sistemi yöneten siyasi anlayış milli iradenin teminatının azıcık bir “kıkırdaşma”da devreye girecek ‘şştt’ sesi olduğuna inanıyor. Yurttaşla kurulan ilişkide hamasetten kalan boşluğu ancak ‘şştt’ sesinin doldurabildiği bir iletişim biçimi bu. 

Ancak bu sesi dayanıksız kılan fısıltılar bazen bir pazar yerinde güçlenebiliyor bazen bir işyerinde gürleşebiliyor. Bazen bir yaylada “Halk da benim devlet de” diyerek volümünü yükseltebiliyor.

Bu iş böyle.  

Bu durumda “Gonuşmadan gitmeycen, bize cevap vercen” diyen emekçinin sözünü dinlemeden geçmeycen Bakan, sırtını dönüp getmeycen. Diyebilecek bir şeyin varsa diyecen ki milletin iradesi neymiş anlayacan!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa