Koruma ve serbest ticaret arasında Trump
Fotoğraf: Envato
ABD Başkanı Donald Trump dün Amerikan Kongresindeki ilk konuşmasını gerçekleştirdi. Trump konuşmasında ekonomi alanındaki korumacı politikaların yoğunlaşarak devam edeceğine vurgu yaptı. Trump’a göre, mevcut dış ticaret düzeninde ABD zarara uğramakta. Gerçekten de ABD’nin yıllık dış ticaret açığının 800 milyar dolara eriştiğini ve Çin’in yıllık dış ticaret fazlasının da 600 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini düşündüğümüzde dünyanın ilk iki büyük ekonomisinde (ABD ve Çin) -ideolojik olarak olmasa da- dış ticaret uygulamaları açısından iki ayrı yöneliş olduğunu söyleyebiliriz.
Elbette Trump da en az Çin yönetimi kadar serbest dış ticaret yanlısı! Tek fark, mevcut dış ticaret düzeninin ABD çıkarlarının yürütülmesi açısından yeterince “serbest” olmaması. Bunun için birçok serbest ticaret anlaşmasına son verdiklerini ve Meksika sınırına “büyük çok büyük bir duvar” örülme konusunda da kararlı olduklarını ısrarla vurguluyor. ABD’nin yeniden -siyasal olduğu kadar ekonomik de- dünya lideri olduğunu tüm dost ve düşman ülkelere göstermekte de kararlı olduğunu söylüyor Trump. Bunun ilk adımı olarak da milyarlarca dolarlık şirketlerin teker teker ABD’de yatırım sözü verdiğini söylüyor. Firmaları ABD içine çekmek için de “Vergi Reformu” üzerinde çalıştıklarını anlatıyor. ABD dışında faaliyette bulunan ABD kökenli firmaları ülkeye geri getirmek için vergi indirimleri öngörülüyor Trump’ın ekonomi planında.
Yıllar içerisinde ABD’nin rekor dış ticaret açıkları (Çin’in de rekor dış ticaret fazlası) vermesine neden olan uluslararası kapitalist iş bölümündeki değişimdir. Başta ABD olmak üzere erken kapitalistleşmiş birkaç ülke ekonomik faaliyetlerini tasarım aşamasına çekerken, ham madde tedariki, imalat ve dağıtım işlemlerini yarı-çevre ve çevre ülkelere kaydırmıştır. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olsa bile Çin de bu yarı-çevre konumunda baş aktör olmuştur.
Şimdi ABD’yi “Şirket yönetir gibi yönetmeye” hazır bir başkan dünyadaki kapitalist iş bölümünü ve ABD’nin buradaki rolünü bilmemekte midir de serbest ticaret için radikal koruma önlemleri önermektedir. Trump aslında meseleyi çok çok iyi bilmektedir. Zaten bütün “Büyük ABD” , “ABD, ABD’lilerindir” laflarının ardında tekelci sermayenin palazlandırılması ve koruma altına alınması fikri yatmaktadır.
Trump ABD’nin List’idir!
Sanayi devrimini geriden takip eden ve İngiltere ile Fransa’nın gerisine düşen Almanya için çok benzer bir formülü 1841 yılında Frederich List oluşturmuştu. Bunu yaparken de serbest dış ticarete ve onun fikir babası olan klasik iktisatçılara saldırarak. Öyle ya, mevcut dış pazarda Alman burjuvazisi güçsüz konumdaydı ve devlet tarafından korunup güçlendirilmesi yani toplumsal kaynakların onlara transferi gerekliydi! Alman emekçilere içirilecek “acı ilaç” ülkenin güçleneceği bahanesinin arkasına saklanmıştı. List’in formülasyonlarını uygulayan Almanya, ulusal sermayeye uyguladığı koruma, konu işçi sınıfı ve emekçilere geldiğindeyse “serbest rekabet”çiliğe dönüyordu.
Marx’ın konuyla ilgili List eleştirisi bugünün ABD’sinde Trump tarafından uygulanan politikalara ve politikaların ardında destekçi olan tekelci sermayenin konumuna da ışık tutmaktadır:
“Burjuvazi, devlet iktidarını ve zenginliğini ele geçirmek için devletten koruma vergileri ister. Fakat İngiltere ve Fransa’dan farklı [Almanya’da] devlet gücü burjuvanın elinin altında değildir, dolayısıyla da devleti istediği gibi yönlendiremez, ricaya başvurmak durumundadır, bu, devlet söz konusu olduğunda burjuva için zorunludur, devletin faaliyetlerini (etki alanını) kendi lehine kontrol etmek, [gerçekte] devletten tavizler isterken, devletten talebini devlete verdiği bir taviz olarak göstermek ister. Böylece, [Alman burjuvası] Bay List aracılığıyla, teorisinin tüm diğerlerinden farklı olduğunu, çünkü devletin sanayiyi kontrol etmesine izin verdiğini, çünkü devletin iktisadi bilgeliğinin en yüksek fikrine sahip olduğunu kanıtlar ve devletten, bunun, elbette ki bu bilgeliğin “güçlü” koruma vergileriyle sınırlı olması koşuluyla, tümüyle dolaşıma sokulmasını ister. Devletin kendi çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde hareket etmesi gerektiği yönündeki talebini, devletin tanınması, devletin sivil toplum alanına müdahale etme hakkının tanınması olarak ortaya koyar.” (Marx).
Neticede, ABD dünyadaki mevcut ekonomik düzenin hem patronu hem de bekçisidir. Korumacı politikalara yöneliyormuş gibi yapmasının sebebi ise tekelci sermayeye toplum kaynaklarının açılması, yeni rant alanları oluşturulmasıdır. Bu durum dünya genelinde de yansımasını bulacaktır. Koruma ve dış ticaret arasındaki tamamlayıcılık sınıfsal ayrışmaları da keskinleştirecektir.
- Kadının adı var! 08 Mart 2018 00:56
- Sefalet endeksinde zirveye 22 Şubat 2018 00:15
- Teknolojik asimetri 08 Şubat 2018 00:54
- Merkez Bankası bağımsız! 18 Ocak 2018 00:58
- Enflasyon nereye 04 Ocak 2018 00:54
- Rant azaldıkça kavga büyüyor 28 Aralık 2017 00:34
- Rekorlu ekonomi 14 Aralık 2017 00:56
- 2018 gelirken… 07 Aralık 2017 00:22
- Davul zurna az! 23 Kasım 2017 00:53
- Kurdan kaleler, kırılgan beşler... 09 Kasım 2017 00:15
- Sanal ama gerçek! 25 Ekim 2017 23:09
- İstikrarın faturası kadın ve gençlere... 19 Ekim 2017 00:15