Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı Almanya hükümetine demediğini bırakmadı. Ne Nazilikleri kaldı, ne insan hakları ve demokrasi konusunda ikiyüzlü oldukları.

Almanya hükümetini eleştiren  AKP yetkililerinin tavrı Türkiye’de herkesi şaşırttı elbet. Çünkü, AKP uzun bir süredir, Almanya’nın AKP’ye uyguladığı yasakları kendi yurttaşlarına misliyle uyguluyordu. Son yıllarda Türkiye’de muhaliflerin miting yapabilmesi, hatta basın açıklaması dahi yapabilmesi mümkün değildi. Yüzden fazla gazeteci cezaevinde idi. Binlerce muhalif insan işten atılmış ve bir o kadarı cezaevine konmuştu. Kapasitesi 110 bin olan cezaevlerinde 190 bin kişi kalıyordu. Hükümet 174 yeni cezaevi daha yapacağını müjdeliyordu. Cezaevine yeni dolduracakları muhalifler için yer olmadığından adi suçluları serbest bırakma planları yapıyordu hükümet. Muhalif gazetelere her gün davalar açılıyordu. Neredeyse muhalif gazete kalmamıştı. Sık sık Twitter, Facebook yasaklamaları yapılıyordu. Milyonlarca insan sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturmaya uğruyor ve yargılanıyordu. Televizyon, radyo, gazete ve yayınevleri kapatılıyordu. Türkiye’de insan hakları ihlalleri saymakla bitmezken, AKP Hükümetinin başkalarını insan hakları ihlali yapmakla suçlaması “Dinime küfreden bari Müslüman olsa” sözünü akla getiriyordu. 

Biliyoruz. AKP ile Alman hükümeti ve diğer hükümetler arasındaki gerilim ve çatışma hukuki değil. İnsan hakları ile falan ilgisi yok. Mesele siyasi. Son iki, üç senedir, ABD ve Avrupalı pek çok ülkenin hükümeti AKP’nin politikalarını beğenmiyor. AKP’yi hizaya çekmeye çalışıyor. AKP de, bilinçli olarak ABD ve AB ile ilişkileri daha da gerip, Ortadoğu, Asya ve Afrika’nın Müslüman ülkeleri ile ilişkilerini ilerletmeye çalışıyor. Bu ülkelerin liderliğine soyunuyor. 

Almanya ile son kriz, aslında, Alman hükümetinin Almanya’daki AKP Hükümetince görevlendirilmiş bazı din adamlarını, casus suçlaması ile gözaltına alması ve haklarında soruşturma açması ile başladı. Bizimkiler de karşılık olarak bir Alman gazetecisini tutukladılar. Alman gazetecisinin tutuklanması Almanya’da büyük tepki yarattı. AKP Hükümetinden hoşlanmayan çevreler de bu meseleyi Alman halkına geniş olarak duyurdular. Alman Hükümetinin gazetecinin tutuklanması konusunda sessiz kalması ya da gizli diplomasi ile olayı çözmeye çalışması beklenemezdi. Kamuoyunu rahatlatmak için AKP’li bakanların konuşmalarını engellediler. Olay bu aşamada dondurulup, gizli görüşmelerle ve karşılıklı tavizlerle çözülebilirdi. Fakat, Erdoğan, Türkiye’deki referandum sürecini de dikkate alarak, milliyetçi bir dalganın üzerinde oturup referandum sürecinde ilerlemek için gerilimi tırmandırmayı tercih etti. Almanlara hukuk dersi vermeye kalktı, onları Nazilikle suçladı. Almanya’nın tepkisi nasıl olacak, bekleyip göreceğiz. Ama, AKP’nin dış politikası ilginç bir çizgide ilerliyor. Kavgalı olmadığı iki ülke kaldı. Suudi Arabistan ve Katar. Onlarla da yarın ne olacağı belli olmaz. Suriye’deki bütün hamleleri ABD ve Rusya tarafından durduruluyor. Rojava’ya batıdan saldıramadığı için, Barzani’ye rüşvet vererek doğudan saldırma hamlesi yapması da geri püskürtüldü. AKP yetkilileri her gün Menbiç ve Rakka’ya gireceğiz diyor ama ABD ve Rusya kendi planlarında Türkiye’ye yer vermiyor.

AKP’nin dış politikada iflasında tek adam yönetiminin de payı var. Her şeyi bilen tek adamın politikalarını kimse eleştiremiyor. Uzman tavsiyesi yerine etrafını sarmış dalkavukların ve ondan korkan politikacıların “Aman efendim, en iyisini siz bilirsiniz” tutumu, referandumdan evet çıkarsa, Türkiye’yi dönülemez yerlere götürebilir. 

Bugünden daha kötü günler görmek istemiyorsak; önce referandumda hayır tercihinin kazanmasını sağlayıp, daha sonra da AKP iktidarından demokratik yollarla kurtulmalıyız. Yoksa, bugünleri mumla arayacağız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et