Mehmet Topal olmayaydı futbol şahlanıyordu!

Memleket futbolu büyük bir şahlanış içinde, hakemlerimiz Avrupa’nın her ülkesinde örnek gösteriliyor, tıklım tıklım dolu tribünler önünde oynanan maçlar, Avrupa’nın birçok ülkesinde naklen yayımlanıyor. Federasyonun yeni jenerasyon futbolcular yetiştirmek için altyapıda yaptığı hamleler bütün dünya tarafından gıpta ile izleniyor. Milli takımımız destanlar yazıyor. Spor medyamızın her biri en az iki dil bilen konusunun uzmanı yorumcuları her hafta Avrupa’nın çeşitli yayın organlarına görüş bildiriyor. Tıpkı basketbol ve voleybolda olduğu gibi futbolda da Avrupa’nın ilk dört takımı arasına en az bir memleket ekibini sokuyoruz. Her şey mükemmel gidiyor, futbolumuzun marka değeri tavan yaptı.

Ama bakın net altını çizelim, Mehmet Topal gibi futbolcuları bu sistemden çıkartmamız gerekir. “Emek hırsızlığı yapan”, “hakemi aldatan”, “meslektaşlarının emeğini yok sayan” Mehmet Topal benzeri futbolcuları sistemden ayıklamazsak maazallah kurduğumuz bu mükemmel futbol sistemi değerinden çok şey kaybeder.

Nasıl güzel bir fantezi dünyası değil mi?

Pazar günü oynanan Fenerbahçe-Osmanlı maçı sonrası televizyonda spor programı yorumcularını dinleyenler ya da ertesi gün gazetelerin spor sayfalarını okuyanlar her halde bu duygulara kapılmıştır.

Uzatmada topun Mehmet Topal’ın eline çarptıktan sonra gol olması ve Alper Ulusoy’un bu golü vermesi hakem eskilerini, gelecek dönem federasyon başkanlığına aday olduğunu söyleyen mesaj verici “şeytanları” adeta deli etti. Rakip taraftarların bir kısmı da sosyal medyada bu koroya katılmakta gecikmedi.
Nasıl olurdu böyle bir olay?

Sanırsınız ki memleket liginde ilk defa böyle acayip bir şeyle karşılaşıyorduk.

Artık zekamızla, hafızamızla alay ediliyor, işin acı tarafı gözlerine renk perdesi inmiş taraftarlar da bu tiyatronun gönüllü figüranlığına soyunuyor.

Çok geriye gitmeyelim. Son üç seneye ve büyük takımlara bakalım.

19 Ekim 2014’te oynanan Beşiktaş-Sivas maçında Demba Ba, Mehmet Topal’ın neredeyse birebir kopya pozisyonunda golü bulmuştu. Maçtan sonra yayıncı kuruluşa verdiği röportajda da topu eliyle düzelttiğini kabul etmişti. O gün aynı köşe yazarları, aynı yorumcular, “örnek davranış” eline çarptığını kabul etti diye yazmış, söylemişti.  Ne emek hırsızlığı, ne futbolumuzun marka değeri vardı.

Devam edelim. Lukas Podolski, Galatasaray’ın yıldızı, 3 Ekim 2015’te çarpma değil, bildiğin topu eliyle ayağına indirdi ve Galatasaray Başakşehir’i yendi. Bizim yorumculardan yine ses yok.

Hadi bir de dünya yıldızını konuşalım. Samuel Eto’o 16 Nisan 2016’da Antalya’nın Galatasaray’ı 4-2 yendiği maçta topu eliyle kalenin içine bırakıverdi. İsyan, hırsızlık, bu nasıl olur serzenişleri… Boşuna aramayın yok.

Bunların olması için, işin içinde her halde Mehmet Topal gibi memleket liginin ve medyasının insan kalitesinin seviyesini yukarılara taşıyan bir futbolcunun olması gerekiyordu.

Spor medyasının, foseptik çukurlarından seslenenler, 3 Temmuz sürecinde “Cemaat savcılarının heykelini dikmek isteyenler”, Mehmet Topal’ı kendi seviyelerine çekmek istiyorlarsa daha çok beklerler.

4 Nisan 2015’te, Fenerbahçe takımını Trabzon’da silahlı saldırıya uğramasını sessizlikle geçiştirenler, 11 Ağustos 2015’te Mehmet Topal’ın arabasına yapılan silahlı saldırıyı o “Yorgun mermidir” diye geçiştirenler, eline çarptı gol oldu diye ortalığı yangın yerine döndürüyor ha?

Hadi bir düşün hem memleketin hem futbolun yakasından.

Bu arada Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin’in “Bizim takım bazı telkinlerle, bilerek puan kaybetti” açıklaması, belli ki bu hakem eskileri ve sözde yorumcuları, “Cemaat savcılarının” iddiaları kadar etkilemedi ki hâlâ sessizler. Sahi ne olacak bu “itiraf”, bekleyip, göreceğiz.

TFF yönetimiyle, hakem taklidi yapan eyyamcılarla, spor medyasının düzeyini foseptik çukurlarına kadar düşürenlerle, renk körü olup lig denilen tiyatronun figüranı olanıyla, hepiniz Mehmet Topal’a kurban olun diyorum, başka da bir şey yazamıyorum…