Destanlara hayır!
15 Temmuz ardından yürürlüğe konulan öyle bir hal ki, tanımlamak zor. Bir korku filmi gibi. Diğer yandan bir destan gibi. İnanılması çok zor olaylarla dolu, tarih öncesinden kalma bir kurgu, olağanüstü olaylar, tanrılaştırılmış bir figür, sürekli düşmanlara karşı mücadele veren kahramanlar...
Ama destan deyip geçmemek gerek. İktidar destanları çok ama çok seviyor. Hemen her olanakta destan yazdırıyor. Son örneği, “Liseliler Destan Yazıyor” başlığıyla duyurulan, Türksel’in düzenlediği yarışma. Adına bakınca içeriğini tahmin etmek hiç zor değil. Destan yazma yarışması 15 Temmuz anısına. Teması, “Türkiye’nin Darbeler Tarihi ve 15 Temmuz Milli İrade Zaferi” olarak belirlenmiş.
Destan kahramanlık şiiri anlamına gelse de, yarışmada öykü ve deneme dalları da yer alacakmış. Yarışma hakkında yapılan haberlerden birinde, “Gençlerin yaratıcılıklarının erken yaştan ortaya çıkması ve gerekli alanlara doğru bir şekilde yönlendirilmeleri sağlanacak” denmiş. Tahmin edilebileceği üzere bu ibare basın duyurusundan alınma. Haberi yapan ise yandaş bir yayın organı.
“Liseliler Destan Yazıyor” içinde neler yok ki? Müşterilerini kazıklamaktan hiç yorulmayan, sürekli vahşi kapitalizm destanları yazan, reklamlarında çocukları kullanmakta ısrar eden, artık iktidar yanlılarının yönettiği Türksel var. Tam anlamıyla iktidara uyumlu Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi var, Ankara Büyükşehir Belediyesi var. Türk Dil Kurumu ve İlbak Holding var. TBMM bile var. “Meclis nasıl destekliyor?” diye sormamak gerek çünkü OHAL koşullarında aslında Meclisin bir anlamı yok. Önemli olan gücün kimde olduğu. Yarışma zaten “Cumhurbaşkanlığı himayesinde” gerçekleştiriliyor. Başka söze gerek mi var?
Yarışmanın rejimle ne kadar uyumlu olduğunu anlamak için bir de ödüllere bakmak gerek. Birinci seçilenlere 15 bin, ikinci seçilenlere 10 bin, üçüncü seçilenlere 5 bin lira verilecek. Teşvik ödülleri bile bin lira. Öyle kitap, ansiklopedi değil, gıcır gıcır kağıtlar verilecek. Son yılların özelliği bu. En hamaset dolu yarışmalarda bile mutlaka para ödülü, hatta altın veriliyor. Çocuklar camiye kampanyalarında bile işin ucunda maddi bir kazanım var. Düzen parayı seven çocukları seviyor.
Para ödülü dışında birinci seçilenlere Cumhurbaşkanı ile yurt dışı seyahati de var. Ödül töreni ise temmuz ayında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenecekmiş. Gerçekten tam bir destan. Yeni rejimin gençlere uygun gördüğü türden destan. Büyüklerin istediğini yapan küçükleri büyükler çok seviyor, ödüllendiriyor, hatta onları yanlarına alıp gezdiriyor.
15 Temmuz ardından düzenlenen etkinlikler, yarışmalar aslında hep aynı aklın ürünü. Kurgu da hep aynı kurgu. Artık bu kurguyu çok iyi tanıyoruz. Yıllardır en büyük büyükler oturup karar veriyorlar. “Çocuklara kafamızdaki dogmaları söyletelim” diyorlar. Daha dört yaşındaki çocuklara asker giysisi giydirip, şehit olma sahneleri oynatıyorlar. Sonra bunu alkışlıyorlar. Çocuklara, “Bir ümmet Çanakkale’de iman zaferi destanı yazdı” türünden mektuplar yazdırıyorlar, sonra bunları kürsüden okuyorlar.
Artık bu rejimin destanlarının nasıl yazıldığını çok iyi biliyoruz. Polislerin nasıl destan yazdığını, Berkin’den biliyoruz. “Sen bizim polisimizsin!” denilen esnafın polisle birlikte yazdığı destanı Ali İsmail’den biliyoruz. Gözlerimiz görüyor, yüreklerimiz yanıyor. PÖH, JÖH destanlarını sokaklarda bekletilen, buzla saklanan cesetlerden; evinde, anasının babasının gözleri önünde öldürülen Dilek Doğan’dan biliyoruz.
Bu destanlara da, bu gibi destanları yazdıranlara da söylenecek çok ama çok söz var. Şimdilik tek sözcükle özetleyeyim: Hayır!
Evrensel'i Takip Et