13 Mart 2017 02:29

Durun, siz kardeşsiniz!

Durun, siz kardeşsiniz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birkaç gün önce BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Temmuz 2015-Aralık 2016 tarihleri arasında Kürt kentlerinde yaşanan savaş ve yıkımla ilgili bir rapor yayımladı. Söz konusu dönemde yaşanan çatışmalarda 2 bin kişinin yaşamını yitirdiğinin belirtildiği raporda “devlet güçlerinin toplu yıkım, öldürmeler ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri” yaptığı belirtiliyordu. 

Acaba demokrasinin kalesi Avrupa Birliği (AB) o zamanlar ne yapıyordu?

Türkiye ile mültecilerin geri kabulü konusunda pazarlık yapıyordu. Bu dönen boyunca kentlerde yaşanan tanklı-toplu yıkım ve savaş konusunda AB’den hiçbir ciddi tepki gelmedi. Bırakın tepkiyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Cizre’deki ‘vahşet bodrumları’ndaki yaralılarla ilgili-ki bu yaralılar daha sonra yakılarak katledildi- tedbir kararı alınması başvurusunu bile reddetmişti. Çünkü o gün AB’nin siyasi çıkarları bunu gerektiriyordu!

Malum, Türkiye ve AB ülkeleri arasında ciddi bir gerilimin yaşandığı, karşılıklı olarak yapılan “ırkçı, gerici, Nazi, faşist” suçlamalarının havada uçuştuğu günlerden geçiyoruz. Hatırlanırsa gerilim Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Hamburg’da katılacağı referandum etkinliğinin iptal edilmesiyle tırmanmaya başlamış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Ey Almanya, sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil” çıkışı gelmişti. Almanya’dan sonra gerilim Hollanda’ya sıçramış; Hollanda önce Çavuşoğlu’na ‘uçuş yasağı’ koymuş, ardından da Hollanda’ya kara yoluyla girmek isteyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Kaya’nın ülkeye girişini engellemişti. Bu kararlara Türkiye’nin tepkisi Çavuşoğlu’nun “Görüyorum ki laleler onları adam edememiş. İsterlerse onlara yeni laleler gönderebiliriz, belki adam olurlar” açıklaması ve Erdoğan’ın “Nazi kalıntısı” sözleriyle gelmişti. Erdoğan’ın sözlerine Hollanda’nın aşırı sağcı-ırkçı “Özgürlük Partisi’nin lideri Wilders, “Erdoğan ile aynı fikirde olan Hollanda’daki Türklere söylüyorum: Türkiye’ye gidin ve asla geri gelmeyin” sözleriyle yanıt vermişti.

Peki, Türkiye-Avrupa geriliminin arka planında neler var?

Birinci olarak Avrupa’da demokrasi ve insan hakları konusundaki hak ihlalleri artık BM raporlarına girmiş olan Türkiye’ye karşı tutum alınması için demokratik kamuoyunun hükümetler üzerinde ciddi baskısı var. Referandum etkinliklerinin iptal edilmesinde bu baskının kısmi bir etkisinin olduğu söylenebilir.

Ancak karşılıklı olarak yapılan “Nazi kalıntısı”, “adam ederiz”, “defolun” vb. gibi suçlamaların arka planında Türkiye’deki referandumun yanı sıra yabancı-İslam karşıtlığının giderek güç kazandığı Avrupa’da 2017’nin seçim yılı olması gerçeği var. 

İşte son krizin yaşandığı Hollanda’da hafta sonu (15 Mart) seçim var. Üstelik Hollanda’da aşırı sağcı-İslam karşıtı-ırkçı politika ve söylemleri kullanan ‘Özgürlük Partisi’ yükselişte. Bu nedenle İktidardaki Liberal Parti’nin lideri Başbakan Rutte, aynı politikalarla aşırı sağcı-ırkçı partiye kayan oyları toplamaya çalışıyor.

Bizim iktidar da aynı şeyi yapıyor. Avrupa’daki referandum toplantılarının iptal edilmesini “milli mesele” haline getirerek bu olayları zaten oldukça zorlandığı referandum sürecinde bir avantaja çevirmeye çalışıyor. İktidar ve medyası, Avrupa’ya tepkinin yolu olarak referandumda ‘evet’ oyu verilmesini işaret ediyor.

Öyleyse uzatmadan söyleyelim. Aslında ne kadar karşıt görünürlerse görünsünler Avrupa ırkçılarının ve ülkemizdeki iktidarın gerici politikaları birbirlerini besliyor. Birbirlerini suçladıkça iki taraf da güç kazanıyor. Yani bunlar aslında düşman görünümlü kardeşler!

Avrupa’daki ırkçı-faşistler ülkelerinde ekonomik ve sosyal yaşamın bozulmasının nedeni olarak yabancıları-Müslümanları gösteriyorlar. Kapitalist sömürü ve barbarlığın üstünü örten bu politikalar üzerinden çıkış arayan işsizleri, yoksul halk kesimlerini yedeklemeye çalışıyorlar.

Bu ülkeyi 15 yıldır yöneten AKP-Erdoğan da tırmandırılan gerilim üzerinden Bölge’ye müdahale ve savaş politikalarının, darbenin, terörün, işsizliğin, yoksullun nedenini hep “dış güçler”e yıkarak geniş halk kesimlerini arkasına almaya çalışıyor. 

Yani “düşman” kardeşler, aynı şeyi yaparak birbirlerini var ediyorlar. Oysa gericiliğin panzehiri başka bir gericilik değildir. Avrupa ve Türkiye emekçilerinin gerçek düşmanlarını görmesini; bu gerici iktidarlara ve kapitalist barbarlığa karşı gerçek kurtuluşu ancak enternasyonalizm sağlayabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa