Halklar arası gerilimler büyütülerek nereye gidilebilir?
Fotoğraf: Envato
Almanya ile yaşanan krizden sonra, Hollanda ile de benzer bir krizin yaşanacağı, hele de Hollanda’da 15 Mart Çarşamba günü bir genel seçimin olduğunu bilenler için çok açıktı. Dahası Hollanda ile krizin Almanya ile olandan daha şiddetli ve gürültülü olacağını, dış politika ile pek ilgilenmeyenler bile biliyordu. Ama Türkiye’nin dış politikasının başında olanlar, bunu bilmiyormuş gibi, medya üstünden “içeride haklılıklarını ispat etmenin krizi önleyeceğini” sanıyormuş gibi davranarak, beklenen sona koştular!
Hollanda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Eğer ziyaret izni çıkmazsa yaptırım uygularız” demesini gerekçe göstererek, Türkiye’nin Dışişleri Bakanını Rotterdam’a götürecek uçağın uçuş iznini iptal etti. Kara yoluyla Almanya’dan Hollanda’ya giren Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, “istenmeyen kişi” ilan edilerek, Almanya’ya sınır dışı edildi!
TÜRKİYE-HOLLANDA KRİZİ TIRMANIYOR
Cumhurbaşkanından başlayarak yüksek siyaset erbabı; Hollanda Hükümeti’nin bu kararını “nazi-faşist kalıntısı bir uygulama” olmakla suçladı. Bu sırada Türkiye’de olmayan Hollanda’nın Ankara Büyükelçisinin “istenmeyen personel” ilan edilerek bir süre Türkiye’ye gelmemesi istendi. Hollanda’nın Ankara Maslahatgüzarı Dışişleri Bakanlığına çağrılarak “nota” verildi. Cumhurbaşkanı; “Bakalım bundan sonra Hollanda uçakları Türkiye’ye nasıl inecek?” diye sorarken Hollanda ile uçakların Türkiye’ye inmesinin yasaklanacağını ima etti. Başbakan da “misliyle karşılık vereceğiz” dedi. Dışişleri Bakanı, “Hollanda’ya ağır yaptırımlar uygulanacağı”ndan söz etti. AB Bakanı ise, akla gelip gelmeyecek her konuda Hollanda’yı ve AB’yi eleştirdi.
Bu medya üstünden yapılan ve tamamen iç politikaya, daha çok da referandumda “evet” çıkmasına hizmete amaçlı propaganda konuşmaları kervanına MHP sözcüleri ve Kılıçdaroğlu da “Hükümet ne karar alırsa arkasında olacağız” açıklamalarıyla katılmakta gecikmedi. Başbakan da “muhalefete”, “milli duruş sergiledikleri” için teşekkür etti...(*)
Kısacası 24 saatten bile az bir zamana, bir savaş dönemi dışında iki ülke arasında yaşanabilecek hangi gerilim varsa, “hepsi ve daha fazlası” sığdırıldı!
Hani, Hollanda ile Türkiye’nin arasını en yaralayıcı biçimde nasıl bozarım diye bir “üst akıl” plan yapsa, en fazla bu olanları umut edebilirdi!
HALKLAR ARASINDAKİ YAKINLAŞMA TAHRİP EDİLİYOR
Peki bundan sonra ne olabilir?
Almanya’da ne olmuşsa o olacak! Belki bir süre daha karşılıklı polemikten sonra, Hollanda’da seçimlerden, Türkiye’de de belki referandumdan sonra ilişkilerin “normalleşmesi”ni sağlayacak bir yola girilecektir. Ancak, Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında büyüyen gerilimin, Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türkiye kökenli insan için, entegrasyon politikalarının arkasındaki desteği azaltacağı gibi, yükselen milliyetçilik ve İslamofobinin açtığı yaraları daha da derinleştireceğini söyleyebiliriz. Dahası Avrupa halklarıyla Türkiye halkları arasındaki yakınlaşma tahrip ediliyor.
Yani hükümetlerin, ülkeleri yöneten egemenlerin çıkarları uğruna çıkarılan gerilimler, milliyetçi ve dinci kışkırtmalar, her zaman olduğu gibi halkların arasındaki ayırımcılığı, çatışmayı beslemiştir.
Bu yüzden de Almanya ile, Hollanda ile ve bir adım önce Avusturya ile çıkan ve başka ülkelerle de çıkması an meselesi olan milliyetçi, dini muhtevalı kışkırtmalardan halkların bir çıkarı olmaz, bugüne kadar da olmamıştır.
Sadece Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli insanlar için değil ama Türkiye’nin halkları için de ülkeler arasındaki milliyetçilik, dincilik, yabancı düşmanlığı, İslamofobi gibi konular üstünden çıkarılan çatışmaların egemenlerin çıkarlarının ve onların halklar üstünde oynanan oyunların üstünü örtmesine, hükümetlerin ülkelerin ulusal çıkarını savunmada gösterdikleri başarısızlıkların üstünün örtülmesi için kullandığını gördük, görüyoruz.
Nitekim Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasındaki yüksek gerilimin de Türkiye’nin yakın ve uzak çıkarlarının korunmasıyla değil ama bu görüntü arkasında Hükümetin referandumda “evet”i güçlendirmek için yaptığı girişimlerle bağlantılı olduğu görülüyor. Miting meydanlarından Almanya’nın ve Hollanda’nın (hatta AB’nin) “hayır”dan yana oluğu iddia edilerek, “mağdura”, “evet”e destek istenmesi de bunu gösteriyor. Aksi halde, Almanya ile Hollanda ile girişilen polemiklerin akılcı bir açıklaması yoktur.
(*) Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, dün Trabzon’da yaptığı konuşmada, “AB bitmiştir!” iddiasını somut ve yakın bir durum olarak öne çıkararak, eleştirilerini bundan sonraki dönemde, Türkiye-AB ilişkilerini sorgulamaya açacak bir aşamaya götürdü.
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58
- Sermaye ve emek güçleri arasında sert mücadeleler dönemi! 10 Kasım 2024 04:46
- İktidar kayyımı muhalefeti ezmenin koçbaşına dönüştürüyor 06 Kasım 2024 04:58
- Tek gerçekçi seçenek yığınların siyasete doğrudan müdahale ettiği bir mücadeledir! 03 Kasım 2024 04:47
- İnsanca yaşayacakları bir asgari ücret için işçiler kendi ölçütlerini koymalı! 31 Ekim 2024 07:58
- Sermaye tüm güçlerini emekçilere karşı seferber ederken sendikalar ne yapıyor? 27 Ekim 2024 04:45
- Erdoğan-Bahçeli ittifakı: Büyük iddialar küçük hesaplarla nereye kadar? 24 Ekim 2024 12:49
- Emek mücadelesi için son derece önemli bir dönemin eşiğinde! 21 Ekim 2024 05:04
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14
- İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor 12 Ekim 2024 05:03