Hayır be hacı! Sünnet değil farzdır cumhuriyet (*)
Fotoğraf: Envato
Gazetecisin bilirsin, girizgahını o sual takip ediyor:
Bu Hollanda pürüzü ‘evet’i yükseltir mi?
“… bilirsin”; nezaketen iltifat…
Biliyor da tokuşturarak sende sağlamasını yapmak istiyor…
Zira herkes gibi o da farkında; kilitlenen “evet” kampanyasının “düşman” yakıtına ihtiyacı vardı…
Türlü şeytanlar icat edildi art arda…
Lakin pek kesmediği fark edildi…
Ve nihayet aranan kan Almanya-Hollanda hattında bulundu.
Faşizmin kitle psikolojisi “iç dış düşman kuşatması” muhtevalı propaganda girdisine kavuştu…
Provokasyonda ikinci etap start aldı… da…
Ne olur?
Sandığa nasıl yansır?
‘Evet’leri zıplatır mı?
‘HOLLANDA’ ANKETLERİNİN YOLU GÖZLENİR
Yayımlandıysa da ben rastlamadım…
Şüphe yok. Gözler yapılacak o ankette…
“Almanya’nın ardından Hollanda’nın o bakanı sınır dışı edip konuşturmaması referandum tercihini nasıl etkiledi?”
“‘Kararsızlar’ cephesinde ‘evet’ ne kadar prim yaptı?”
AKP dahil… Milliyetçi ve dindar zeminlerde ‘hayır’hah nüfus yaratmanın herkes farkında ya…
‘HAYIR’ PARMAK UÇLARINDA YÜRÜYOR ZATEN
Başta CHP… ‘hayır’ çalışması zaten parmak uçlarında yürüyordu…
“Güvercin tedirginliği” içinde, aman kimse kırılıp darılmasın ürkekliğiyle hareket ediyordu…
Son Hollanda provokasyonu tüy dikti…
Kılıçdaroğlu, Saray’la yarışa girdi… El artırıp duruyor…
Son teklifi muhtemelen “Hollanda’ya savaş ilan edelim” olur…
Hollanda provokasyonunun “evet”e yazmaması için çaba sarf etmek…
Böylece Saray/AKP tezgahını boşa çıkarmak için çaba anlaşılabilir…
Fakat hiçbir reel politika, Saray’ın hegemonik alan ve hattına sürüklenmeye yol açmamalı…
AKP’lilere ve sağ seçmene hitap etme ihtiyacıyla hareket ettiği intibaı veren CHP ve Kılıçdaroğlu derekesine düşürmemeli…
TAKLİT, TAKLİT EDİLENE DÖNÜŞTÜRÜYOR
Zira CHP ve Kılıçdaroğlu sağı/AKP’leri gözetme hassasiyetini ifrata vardırmış görünüyor…
Birileri CHP’lilere hatırlatmalı…
Karşıtının lisanıyla konuşmak, milliyetçi argümanlara sığınmak, ziyaret saatlerini cuma namazlarına denk getirmek gibi Erbakan varyasyonları çekmek; aslını taklit etmek sadece taklit edileni güçlendirir…
Hele ki İktidar, neden ‘evet’ sorusuna, sadece “Güçlü Türkiye için” gibi saha dışından mazeretler üretme kısırlığına düşmüşken…
Bu düşkünlük niye!?
SARAY KENDİ MİNDERİNE ÇEKEREK ‘HAYIR’IN PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜNÜ EMMEK İSTİYOR
Peki ne mi yapmalı?
Elbette ‘hayır’cı kümelerin ‘hayır’ tercihlerini münakaşa etmemeli…
Doğru; “Herkesin ‘hayır’ı kendine…”
Farklı çevrelerin kendi zaviyesinden yaptığı “Neden hayır” çağrısını tartışmaya kalkmamalı…
Fakat galiba şu da tartışılmaz olmalı:
‘Hayır’ psikolojik üstünlüğünü koruması ve dahası derinleştirmesi için savunma haletine girmemeli…
Bilakis… Gürül gürül konuşmalı…
Devlet ve ülke tek adamın eline teslim edilemez, itirazı üzerinden tam saha presin dozunu artırmalı…
Hollanda provokasyonu ile “Eyvah… Milliyetçiliği kabartacaklar…” paniğiyle milliyetçilik yarışına kapılmaktan uzak durmalı…
Saray/AKP minderinde güreşe tutuşmamalı…
Aksine…
Sürüklendiğimiz sapağın tabelasına ısrarla yazmalı:
16 Nisan’da ‘Tek adam’ın kulu/tebaası mı, demokratik cumhuriyetin yurttaşları mı olacağız?
Referandumda işte tam da bunu oylayacağız…
SARAY, SANDIĞI AVRUPA-AKP GERİLİMİ ÇADIRINA TAŞIMAK İSTİYOR
Referandumda sandık dayatılan “Tek adam” rejimine vize için kuruluyor…
Hakikat bu kadar çıplakken; ‘hayır’ haklıyken, neden ağız dolusu konuşan ‘hayır’cılar olmasın ki!
‘Hayır’ kendi pozisyonundan seslendikçe ‘evet’ merkezi panikliyor…
İktidar, bunu biliyor. Dikkatleri referandumun asıl gündeminden uzaklaştırmaya çalışıyor.
‘Almanya-Hollanda gerilimine bak’ cambazlığı yapıyor…
Referandum sürecinde netleşmeye yüz tutan saflaşmanın kimyasını bozmaya oynuyor…
Hollanda provokasyonu üzerinden beş benzemezden oluşan ‘hayır’ cenahının farklılığını dağıtma peşinde…
Bilhassa milliyetçi ve AKP’li ‘hayır’cıların hassasiyetlerini kaşıyor…
CHP, İKTİDARIN REFERANDUM SAFLAŞMASINI YENİDEN DİZAYN HAMLELERİNE ALET OLMAMALI
Hollanda provokasyonuna karşı ‘hayır’ı kendi hizasına çekmek; Saray’ın hedefi bu…
Böylece Saray, referandum saflaşmasını kendi politik hattında yeniden dizayn etmek istiyor…
Bana kalırsa ‘hayır’ kampanyası…
İktidarın sınır ötesi (şimdilik Avrupa’da) operasyonlarla giriştiği referandumun geleceğini milliyetçi reflekslere bağlama tezgahına gelmemeli…
Referandumu, milliyetçilik etrafında ateş dansına çevirme provokasyonlarına yüz vermemeli…
Cüretle teşhir etmeli…
İktidarın toplumu arkalayarak ‘hayır’ı kuşatması sadece şu argümanla bile püskürtülebilir:
Sapla samanı karıştırmanın lüzumu yok…
Referandum sandığı Avrupa ile gerilime karşı tavrı oylamak üzere kurulmuyor…
16 Nisan’ın gündemine dönelim…
Denilebilir…
YURTTAŞ HAREKETİNDE HAYIR VAR
Bitirirken, ‘hayır’ kampanyasının sosyalist cenahında alttan alta süren tartışmalara dair de bir iki laf edeyim…
Diyorum ki…
Vaziyet ortada; gerileye gerileye bu noktaya geldik…
Saray kuşatması, iteleye iteleye sırtımızı toplumun ‘yurttaşlık’ hakkını savunma duvarına kadar dayadı…
Öyleyse… Ötesi yok…
Düştüğümüz yerden, yurttaşlık hakkını savunmanın mesuliyetini de üstlenerek kalkacağız…
“Yurttaş hareketi” yaratma perspektifiyle ‘hayır’ kampanyasına asılacağız…
Madem Can Yücel’in dizesini (*) çektik yazının burcuna…
Küpesini de mekanı Datça olan, Can Yücel taksın:
“BENZETMEK GİBİ OLMASIN AMA
GEBE GİBİDİR
GİBİ DE GEBE”
Gebe…
Ebee!!!
Eyyy ahali… Duyduk duymadık demeyin:
Ebe aranıyor ebe!
16 Nisan’da ters de gelebilir bebe…
İşinde ehil, elinde mahir ebe…
Lazım. Memlekete…
SATIR ALTINDAN NOTLAR…
‘TEK ADAM’ REJİMİNE EVET DİYENLERİN UTACINI TAŞIMAYA DA ‘HAYIR’ ..
Baktılar ki… Mızrak çuvala sığmıyor…
Sonunda imamenin etrafında tespih taneleri gibi dizildiler…
İtiraf ettiler…
Misal. Erdoğan demişti ki…
“Tek kişi tek yetkili olacak iddiası yalan” (8 Şubat 2017)
10 gün sonra tekzip etti...
Ve Erdoğan bu kez dedi ki:
“Tek kişide bu gücü topluyoruz” (18 Şubat 2017)
Gerisi sökün etti…
Başbakanı…
Yardımcıları…
Bakanları…
Tekmili birden referandumda oylamanın “Tek adam” rejimi olduğunu kabul ettiler…
Nitekim nihayet Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ca çizdi:
“Anayasa değişikliğiyle devlet otoritesi tek elde toplanıyor” (9 Mart 2017)
Erdoğan’ın sözcüsü ne diyor?
Referandumda ‘evet’ derseniz “Devlet otoritesi tek elde toplanacak.”
Yani?
Devleti tek kişi idare edecek…
Halkı/milleti/toplumu tek kişi yönetecek…
“Tek adam…”
Kendisine saygısı olan, kul değil birey/yurttaş olan birine bunu oylatmak dahi hakaret sayılmaz mı?
Ama biz…
İnsan haysiyetine aykırı abes bir soruya ‘hayır’ demek için sandığa gitmekle iştigal edeceğiz, 16 Nisan’da…
Tuhaf olan şu:
Fena halde ayıp, çağ dışı bu sorunun hakaretamiz niteliğini bile -yeterince- konuşmuyoruz…
Filan anket sonucuna göre ‘hayır’ üç beş puan önde diye sevinip keyifleniyoruz…
Trajedimizin farkında mıyız?
Tekrar olsun…
Kul mu, yurttaş mı olacağımızı oylayacağız…
Ve ‘hayır’ yurttaşlıktan feragat etmeyeceğimcilerin oranı yüksek çıktıkça yüreğimize su serpiliyor…
Halbuki garabet şu değil mi?
Kazanma ihtimalinin vahameti şöyle dursun…
Yüzde 45.. 40… 30… 20… Hatta yüzde 10 oranın “Devlet otoritesi tek elde toplanması”na ‘evet’ diyebilmesi…
İnsani yoksulluğu gösteren esas hazin tablo bu değil mi?
Başka misal…
Şu konular referanduma götürülebilir mi?
Kadınların çalışma ve tek başına sokağa çıkma hakkı kaldırılsın mı?
Hakimin (Ulaşılamadığı hallerde Cemil Barlas’ın) yazılı kararıyla, sanığa işkence uygulansın mı?
Devlet, devletin bekası namına, istediği çocuğu, bir daha görmemek üzere ailesinden devşirip, uygun gördüğü şekilde istihdam etsin mi?
Filan...
Çok mu absürt?
Son soru:
Farz edelim ki yukarıdaki akla ziyan başlıklarda referanduma götürüldük; ‘hayır’ oyları çıkıyor diye sevinecek miyiz?
Eee şimdi?
16 Nisan referandumun muhtevası çok mu farklı?
‘Hollanda’ya atış yarışına girmek yerine, ‘evet’çilerden bu soruların cevabını beklemek daha makul değil mi?
YIL, 1915 DEĞİL… 2016
Haberin başlığı:
BM raporundan:
Türkiye’nin güneydoğusunda 2 bin kişi hayatını kaybetti, 500 bin kişi yerinden edildi (10 Mart 2017)
1915… “Tehcir” ya da “soykırım”…
Tartışması süren Ermeni kırımında bahsedilen Ermeni nüfusu ne kadar?
1 milyon 500 bin kişi…
Son BM raporunda birkaç ay içinde yerinden edilen, “tehcir”e konu Kürt nüfusu ne kadar?
500 bin kişi…
Sorum yok… Mevzu sizin…
DEMOGRAFİ MÜHENDİSLERİ SUR’U 16 NİSAN’A HAZIRLAMIŞ GİBİ…
Takip edenler hatırlayabilir…
Vaktiyle bu sütunda çok yazıldı…
Sur başta, boşaltılan Kürt yerleşkelerine bilhassa Suriyelilerin yerleştirilerek bölgenin demografisinin değiştirileceği kaygıları paylaşıldı…
Nitekim demografi mühendisliği boş durmamış…
Referanduma bile hazır hale getirmiş bölgeyi:
Diyarbakır “Sur’a yerleştirilen Suriyeliler seçmen oldu” (18 Şubat 2017)
Okurken düşündüm…
Niyet belli: Demografi mühendisliği 16 Nisan’ı hasat mevsimi olarak değerlendirecek…
Saray’ın medya mürettebatı, plan başarıya ulaşırsa, PKK’den kopan, HDP’ye öfkeli Kürtler AKP’ye evet, dedi, yorumlarını döşeyecek...
Eski muhatabın kütükten düşürülmesi işlenecek…
Ve…
Döşemelerin üstünden Kürt meselesinin yeni muhataplarına kırmızı halılar serilecek…
Kim bilir… Seyrediyoruz, görürüz...
ERDOĞAN’IN HAFIZASI DA 7 HAZİRAN’I YOK HÜKMÜNDE SAYIYOR GALİBA
CB Erdoğan medya mürettebatına konuşmuş. Şu cümlesi dikkatimi çekti:
“Biz 15 yıllık dönemde erken seçime hiç gitmedik. Erken seçim faturadır, niye millete bunu kestirelim.”
Zaten arapsaçıyım… Hepten kafam karıştı…
7 Haziran 2015’te biz neye gittik?
Seçimee… diyesim var ama…
1 Kasım 2015’te biz neye gittik?
Seçimee… diyesim var ama…
Koca cumhurbaşkanı… Yanlış hatırlayacak değil ya?
dedim. Derhal gugulladım…
Vikipedi: (7) Haziran 2015 Türkiye genel seçimleri… yazıyor…
milliyet.com.tr: 1 Kasım 2015 seçim sonuçları… vermiş…
Yani…
Erdoğan’ın beyanını doğrulamıyor tarih…
Tabiii yaa…
Erdoğan o vakitler, “Erken seçim faturadır, niye millete bunu kestirelim.”dememiş, 2015’te erken seçime götürmüş…idi.
Medya mürettebatını, “Ama efendim” diyerek 2015’teki seçimi hatırlatmamasını, beyefendinin lafının üstüne laf söylenmez terbiyesine bağladım ama…
Tayyip Beyin unutkanlığının sebebini çözemedim?
7 Haziran sonuçlarını “milli irade” yanılgısı olarak görmesinden…
“Bak erken demiyorum, yeniden seçim” diyerek, milli iradeye sandıkta özür dileme şansı vermesinden…filan olabilir mi?
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06