Devletin ve milletin çıkarı nerede?
Fotoğraf: Envato
Hollanda Krizi hakkında Kılıçdaroğlu, “Evet kampanyasına hizmet ediyor” dedi. Uzun zamandır ilk kez doğru bir laf etti. Milliyetçi ve devletçi tepkileri oya çevirmek isteyen hükümet üyeleri ellerini ovuşturarak en az 2 puan ilerledik, tarafsızları kazanıyoruz gibi tespitler yaptıktan sonra, Kılıçdaroğlu’nun da gözleri açıldı. Avrupa’nın hemen her ülkesiyle gerilim yaratmanın din ve milliyet üzerinden propagandaya sırtını yaslayan EVET’çiler için kârlı bir kapı olduğu açık.
Ama Kılıçdaroğlu da, milliyetçi-devletçi laflarla hükümeti sıkıştırmaya çalıştığı her seferinde, aynı kâr kapısını çalıyor. Kuşkusuz işin aslına sahip olanların karşısında onun bu utangaç tıktıkları kimsenin umurunda olmuyor. Fakat çok açık bir biçimde onlarla aynı torbaya giriyor ve referandumda kafası karışık olanlara EVET yolunu gösteriyor.
Dış politikanın her alanında Türkiye’yi açmazlara ve yalnızlığa sürükleyen politikaları eleştirmek yerine, hükümetin ağzıyla orayı burayı protesto etmenin gideceği yer burasıdır. Ana muhalefet partisi adını taşıyan bir kuruluşun lideri, elindeki bütün bilgi ve belgelerle sahnelenmekte olan ikiyüzlü oyunu teşhir etmeye çalışacak yerde sözde karşı olduğu tarafın değirmenine su taşıyor. Hükümetin provokasyon oyununa gönüllü katılıyor.
Onun ve onun gibi kökten milliyetçilerin burnundaki halkanın adı “devlet refleksi”dir. Halkın çıkarları ve talepleriyle devletin politikaları karşı karşıya geldiğinde bu tip politikacılar tartışmasız devletin yanında olurlar. Katliamlar, yolsuzluklar, ağır vergi yükleri, zorla el koymalar, grev yasaklamaları, zorla göç ettirmeler söz konusu olduğunda “Devlet haklıdır, halk haksızdır” diyen zihniyettir bu. Şimdi de aynı kafayla, önünü ardını düşünmeden, AKP’nin provokasyonlarını görmeden, kasıtlı olarak gerilim ortamı yarattığının hiç sözünü etmeden Almanya’ya Hollanda’ya, diğer Avrupa ülkelerine saydırıyor, güya devletlerinin yanında yer alıyorlar.
Oysa yalnızca AKP Hükümetinin ve onun kışkırtıcı şefinin yanında yer alıyorlar. Çünkü aslında bu zincirsiz kışkırtmalar, devletin de çıkarına değildir.
T.C. devleti, tarihinin en tecrit edilmiş halini yaşamaktadır. Diplomasi çökmüştür. Dışişleri Bakanlığı tamamen işlevsiz ve etkisiz durumdadır.
Ekonomi büyük tehdit altındadır. Ciddi bir ambargo kapıda beklemektedir ve bu Rusya’nın domates almayı kesmesine benzemeyecektir.
Ülke dışındaki tüm gurbetçi işçiler ve iş tutanlar yarınlarından kuşkuludur. Bu kriz, bu haliyle devam ederse, Almanya ve Hollanda başta olmak üzere pek çok ülke Türkiyeli göçmen işçilere ve iş tutanlara (Genellikle kebapçı, dönerci, bakkal, manav vs. gibi küçük esnafa) yönelik tedbirler alacak ve belki de sınır dışı etmeye kalkışacaktır.
Bu mudur “devletin ve milletin çıkarı”?
Unutulmasın ki, bu yaşananlar “Hollanda ile Türkiye arasında” bir kriz değil, bir bütün olarak Türkiye halklarıyla demokrasi düşmanları arasındaki mücadeledir. Hollanda, Almanya ve diğerleri bu mücadele içinde sözü edilmeye değmez ayrıntılardır ve onların rolünü abartanlar EVET’çilerdir.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43
- NATO ve ‘küreselleşme’! 13 Temmuz 2016 00:57