16 Mart 2017 01:00

Avrupa ile krizin faturası da halka çıkarılacak!

Avrupa ile krizin faturası da halka çıkarılacak!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP cenahından, Almanya ve Hollanda ile yaşanan diplomatik-siyasi krizin “evet”e yaradığı, “evet”in puanlarını artırdığına dair söyleme Başbakan Binali Yıldırım kızmış. Milletvekillerini sahaya sürmek için yaptığı toplantıda vekillere Başbakan; “Krizden nemalanmıyoruz. Bu tür açıklamalar kamuoyunda yanlış algılanır. Hollanda krizini biz planlamadık. Bizim projemiz değil. Üstelik Türkiye’ye karşı yapılan bir yanlış var ortada. Elbette Hollanda’nın yaptıklarını halka anlatacağız. Hollanda’yı şikayet edeceğiz ama bu referandum üzerinden olmayacak” diye buyurmuş!

Ama, öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda’ya suçlamalarını, “Biz onların cibilliyetsizliklerini, karaktersizliklerini biliriz”, “Kuru bir özürle kurutulamazlar” diyerek suçlamalarını “bir tık” daha yükselterek, kriz rantına oynamanın sürdürüleceğini de gösteriyor. Çünkü bu konularda, “Başbakan ne diyor”a değil, “Cumhurbaşkanı ne diyor”a bakıldığını artık herkes biliyor.

KRİZ AB-TÜRKİYE KRİZİNE EVRİLTİLİYOR

Dahası AB Bakanı da yaptığı açıklamada, Hollanda ile krizi AB ile ilişkilere taşımak üzere, “Geri iade anlaşmasını da içeren göçmenlerle ilgili anlaşmaların iptal edilmesi” ve “Terörle Mücadele Yasası ile ilgili olarak yapılacak düzenlemelerin de gündemden çıkarılacağını” açıkladı. Böylece hükümetin Almanya ile başlayıp Hollanda’ya sıçrayan ama bütün Avrupa’da teyakkuza yol açan krizi AB ile krize dönüştürerek büyüteceğini gösteren işaretler de artmış bulunuyor.

Yani Başbakan Yıldırım, her ne kadar “Krizi biz çıkarmadık”, “Krizin ‘evet’e kazandırdığı söylemi yanlış” dese de krizi planlı bir biçimde yöneterek, yayıp derinleştirerek iç politikada “evet”e yakıt taşımaya çalışmaları da tartışılmazdır.

Ancak kriz siyaseti uyuşturucu gibidir, dozunu her gün artırmadığınız takdirde “getirisi” “götürüye” döner. Bunu bildiği için de Hükümet, krizi her gün daha da derinleştirip yaygınlaştıran adımlar atıyor.    

AB Bakanı Ömer Çelik’in Reuters’e yaptığı açıklamalar da, Hükümetin, Türkiye ile Hollanda-Almanya arasındaki krizi, Türkiye ile AB arasında bir krize dönüştüreceğini göstermektedir.

YİNE FATURAYI HALKA ÇIKARACAKLAR

Bu da bir yandan Hükümetin krizi derinleştirip yayarak kriz getirisini artırma amacını öte yandan da Türkiye’nin halklarını ve milyonlarca göçmeni ilgilendiren bazı girişimleri de akamete uğratacak mahiyettedir.
Çünkü;

- AB ile Türkiye arasında; “göçmenler”le ilgili anlaşmaların yürürlükten kaldırılmasının pratikteki karşılığı, her gün onlarca göçmenin Ege’nin sularına gömülmesi, on binlerce göçmenin AB ülkelerinin sınırlarında perişan olması, açlık, soğuk, hastalıkların pençesinde ölüm-kalım kavgasına sürüklenmesi,

- Türkiye’nin iç politikasını ilgilendiren, Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi ve OHAL’in kaldırılması ile AB’ye verilen vaatlerin yerine getirilmesi için yapılacak girişimlerden vazgeçilmesi ile ilgilidir.

AB Bakanı yaptığı açıklamada Hollanda’nın yatırımları için herhangi bir sınırlama getirilmediğini, ama TMY ve OHAL’le ilgili  bu konularda AB’ye söz verilen düzenlemeleri yapmaktan vazgeçildiğini söylemektedir. Ki, AB bakanının sözünü ettiği konular elbette doğrudan T.C. vatandaşlarını ve milyonlarca göçmeni ilgilendirmektedir.

‘EVET’E KRİZ DOPİNGİ VE FATURAYI HALKA KESMEYE DEVAM!

Bu iptallerden, vazgeçmelerden AB’nin bir kaybı söz konusu değildir. Belki yakın gelecek açısından göçmenlerle ilgili kimi sıkıntılar yaşayabilirler ama orta ve uzun vadede AB sermayesi göçmenlerin üstünden ucuz iş gücü ordusunu büyütüp, kâra çevirecek imkanlara sahiptir. Ama Türkiye hükümetinin kararının yakın ve uzak vadedeki zararı Türkiye’nin halklarına ve göçmen kitlesinedir.(*)

Böylece Almanya ve Hollanda ile siyasi-diplomatik krizin faturasını Hollanda’ya, Almanya’ya çıkaramayan Erdoğan-AKP Hükümeti, krizi AB ile krize dönüştürerek;

1- “Evet”e kriz dopingini devam ettirmeyi,

2- Faturayı Türkiye’nin halklarına ve göçmenlere keserek, TMY ve OHAL kapsamındaki antidemokratik uygulamalara sorunsuz devam etmeyi amaçlamaktadır.

Başka bir söyleyişle, Hollanda krizinin faturası Hollanda Başbakanı tarafından “pek de kötü” bulunmayacak kadar etkisizken (Hollanda eğer tutumunu değiştirmezse Hollanda mallarının boykot edileceği gibi iddialar, elbette boş laf, sadece propagandadır), asıl olarak fatura bir kez daha Türkiye’nin halklarına ve Suriyeli, Iraklı göçmenlere çıkarılmak istenmektedir.

Yaşananlar bunlardan ibarettir. 

(*) Elbette Almanya ve Hollanda ile süren krizin en dolaysız faturası bu ülkelerde ve öteki AB ülkelerinde yaşayan Türkiye vatandaşları ve diğer İslam ülkelerinden gelen göçmenler, bugün “AB vatandaşı” olmuş ama henüz “yabancı” damgasını üstünden atamamış milyonlar olmuştur. Onlar bir yandan AB’de yükselen faşizm ve yabancı düşmanlığının öte yandan bu kitle üstünden siyaset yapan AB’nin sermaye partileri ve Erdoğan-AKP Hükümetinin müdahalelerinin  baskısı altında tedirgin ve gelecek güvencesizliğinin pençesindeki hayatları daha da zorlaşmıştır. Ama sorunun bu yanı bu yazının kapsamı dışındadır.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa