23 Mart 2017 00:20

Her gün artan sorunların sorumlusu kim?

Her gün artan sorunların sorumlusu kim?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Almanya ve Hollanda (AB) ile referandum tartışmasındaki gerilim, “Eyyy Almanya, Eyyy Hollanda...” nidalarıyla yüksekte tutulmaya gayret edilirken, yeni gerilimler pek de hesaba katılmayan alanlardan çıktı.    

*Kendisinden Suriye ve Irak politikasında destek beklenen ABD Başkanı Trump yönetimi, on hava limanından gelecek yolcular için cep telefonu dışındaki elektronik cihazlarını yanlarına almasını yasakladı. Bu on havalimanından birisi de İstanbul oldu.

*Trump’ın kararına benzer karar İngiltere hükümeti tarafından da devreye sokuldu. İngiltere’nin sınırlama getirdiği havalimanlarının içinde de İstanbul var.

*Pazartesi günü yapılacak olan seçimde oy kullanmak üzere Bulgaristan’a gidecek olan “çifte vatandaşlar”ın seçimlere katılmalarını önlemek üzere milliyetçi Bulgarlar sınır kapılarında protesto başlattılar.

*Son aylarda Suriye politikasında Türkiye’nin “tek anlaştığı ülke” olan Rusya’nın, Afrin’de “üs kurduğu”, Rusya’nın bu “üs”de YPG askerlerine eğitim vereceği belirtiliyor.

*Kürt sorunu çözümünde Türkiye’nin “koz” olarak öne çıkardığı Barzani yönetimi, Kerkük’te resmi binalara Kürdistan bayrağı asarak, Kürtçeyi resmi dil ilan ederek Türkiye’nin kadim “Musul-Kerkük ata mirasıdır” politikasına darbe vurdu.

PLANLANSA BİLE BU KADAR OLAY BİR ARAYA GELMEZ!

Bu kadar olay birkaç günde, bir ülkenin başına nasıl gelir?

Gerçek bir “üst akıl” bile, böyle bir plan kurup bu olayları böyle üst üste gelecek biçimde ayarlayamaz!

Ama bütün bunlar ve daha fazlası için Erdoğan-AKP yönetiminin bir açıklaması var: “Bütün bunlar, bölgede kalkınan, büyüyen, güçlenen Türkiye’nin istenmemesi, onun kıskanılması, onun bugünkü gibi batıya muhtaç bir ülke olarak kalmasının istenmemesindendir. Bu yüzden yedi düvel bir araya geldi!...”

Eğer “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”...gibi klişeler aklınızı bulandırmadıysa, bu açıklamanın hiç bir inandırıcılığı yoktur. Dahası bu açıklama, açıkça görüldüğü gibi “sonucu neden olarak” göstererek, “herkesi kör, alemi sersem” yerine koyan bir açıklamadır; bir kara propaganda iddiasıdır! 

SORUN SORUN ÜSTÜNE

Son birkaç gün içinde gerçekleşen bu gelişmelerin nereden kaynaklandığına bakalım:

1- Türkiye’nin itibarı sorunu: ABD ve İngiltere’nin İstanbul Atatürk Havalimanından kalkan uçaklara cep telefonu dışındaki elektronik cihazların alınması yasağı, kuşkusuz ki; ABD ve İngiltere’nin gözünde Türkiye’nin, diğer “cihaz kısıtlaması” getirilen havalimanlarının bulunduğu Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, Kuveyt... gibi ülkelerle aynı “klasmanda” gördüğünün işaretidir. Yani bu yasaklama, gelinip Atatürk Havalimanındaki güvenlik koşullarının incelenmesine dayalı “teknik bir karar” olmaktan öte Türkiye’nin dünyada kaybettiği “itibar irtifası” ile ilgilidir. Erdoğan-AKP Hükümetinin bu itibar kaybı için çok gayret ettiği de tartışılmazdır. Bu yasağın biraz tartışmadan sonra kaldırılması gibi, diğer batılı ülkelere yayılması da sürpriz olmayacaktır.

2- Bulgaristan’la da krizin eşiğinde: Bulgaristan’la girilen “çifte vatandaşlık” sorunu aslında sadece milliyetçi odakların tutumuyla ilgili değildir. Bulgaristan’la yaşanan sorun Hollanda, Almanya ile ortaya çıkan sorunlarla aynı kategoridendir. Nitekim daha yakın zamanda Bulgaristan’da kurulan “Türk partileri”nin Türkiye’nin istihbaratıyla bağlantıları, iki ülke arasında tartışmalara yol açmıştı.

3- Rusya ve Barzani yönetimiyle de sorun var: Rusya’nın Afrin’de üs açması ve Barzani yönetiminin Kerkük’e Kürdistan bayrağı asıp Kürtçeyi resmi dil ilan etmesi ise, Erdoğan-AKP Hükümeti için “sırtından hançerlenme” gibi olmuştur! Çünkü Putin ve Barzani, Erdoğan ve hükümetinin bölge politikasında az çok anlaşabildiği iki liderdi. Şimdi bunlar da kendi çıkarları doğrultusunda yeni adımlar attıkları ölçüde Türkiye ile karşı karşıya gelmektedirler.

YENİ OSMANLICILIK VE KÜRT SORUNUNUN BARIŞÇI ÇÖZÜMÜ

Yukarıdaki üç başlık altında topladığımız gelişmelere bakıldığında bu gelişmelerin arkasında birbiriyle bağlantılı iki önemli nedenin olduğunu görüyoruz. 

Bunlardan birincisi yeni Osmanlıcı dış politikadır ki, bu dış politika; bir yandan Türkiye’nin İslam ülkelerinin iç işlerine müdahalesini tarihsel hakkı olarak görmeyi, öte yanda da batı karşısında İslam’ı koruma-kollama yükümlülüğünü getirerek, Türkiye’nin batı ile ilişkilerini, batı normlarında demokrasi ve özgürlükleri hor gören bir çizgiye doğru itmiştir. Bu politika İslam ülkelerinde bu ülkelerdeki halkların kendi kaderlerini tayin hakkına müdahale ederek, komşu ülkelere asker göndermeye kadar vardırılmıştır. Bu politika aynı zamanda batıya karşı İslam’ın savunuculuğu adına bu ülkelerdeki Türkiye kökenli göçmenlerin “çifte vatandaşlık” statüsünü de istismar olarak kullanmıştır. Erdoğan-AKP yönetiminin “çifte vatandaşlığı” kullanarak bu ülkelerde siyasi faaliyet yürütmek istemesi, bunun için özgürlükleri, demokratik imkanları istismar edebileceğini düşünerek “iç politika ihtiyaçları”na göre girişimler yapması karşısında bu ülkelerdeki hükümetlerin, burjuva demokrasisinin “öteki yüzünün” gösterilmesiyle bu ülkelerle ilişkiler siyasi-diplomatik krize sürüklenmiştir.

Diğer önemli sorun ise Kürt sorununun çözümü ile ilgilidir. 

Erdoğan-AKP hükümetleri, Türkiye’nin içine ilişkin olarak barışçıl çözüm yoluna girerek, “gönüllü birlikte yaşama” koşullarını oluşturmak yerine, yüzyıllık “ezerek çözme” stratejisini benimseyerek Kürt sorununu, Türkiye’nin dış politikasının da “kilit sorunu” haline getirmiştir. Çünkü böylece Türkiye’nin sınırları ötesinde yaşayan Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı da Türkiye’nin “ulusal güvenliği”nin, “birlik-bütünlüğü”nün tehdidi olarak görülmeye başlanmıştır.

Bölgeye kendi  çıkarları için müdahale eden emperyalistler ve bölge gericilikleri, bölgedeki Kürt dinamiği ile ittifak için her çareye başvururken Türkiye, Kürtleri “Birlik ve bütünlüğünün tehdidi”,  ‘Kürt güçlerini düşman, terörist görmeyen’ herkesi düşman ilan ederek, kendisini yalnızlaşmanın ve dünyadan tecridin zirvesine taşımıştır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz  gelişmelerin “Türk’ün Türk’ten başka dostu olmaması” ya da “Yedi düvelin güçlü Türkiye’yi önlemek için savaş ilan etmiş olması”yla bir ilgisi yoktur. Bütün bu olanlar, Türkiye’yi 15 yıldır yöneten Erdoğan-AKP hükümetinin iç ve dış politikasıyla bağlantılıdır!

Sorun böyle görülüp böyle ele alınmadan ortaya çıkmış ve çıkacak sorulara gerçekçi ve kalıcı çözümler bulmanın imkanı yoktur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa