Tüm engellemelere rağmen!

Şöyle bir futbol karşılaşması yapıldığını varsayın. Sahaya çıkan takımlardan birine faul yapmak, ofsayttan gol atmak, gerektiğinde topu eliyle düzeltmek dahil her türlü imkan tanınsın. Eğer bunlar yetmezse hakemin bu takım lehine her türlü keyfi kararı vermeye yetkisi olsun. Diğer takıma ise şu kurallar konsun: Top kendisine geldiğinde her oyuncu sadece bir kez topa dokunabilsin, ikinci kez dokunursa top rakibe verilsin, sahanın her hangi bir yerinde top ele çarparsa bu takım aleyhine penaltı verilsin, bu takım korner yaparsa atışlar penaltı gibi kullanılsın, sarı kart gören oyuncu oyundan atılsın vb.. 

Bütün bu koşulları referandum sürecine kolaylıkla uygulayabilirsiniz. Referanduma bir aydan az bir süre kalmışken hayır çalışması yürütenleri engellemek için tutuklama ve yasaklamalar dahil, devletin ve hükümetin tüm gücü seferber edilirken, evet kampanyası yürütenler her yolla destekleniyor, iktidarın ve destekçelerinin tüm olanakları seferber ediliyor. Ama bütün bunlardan sonra şu itiraf edilebiliyor: ‘Maalesef evet kampanyasının yelkenleri yeterince şişirilemedi, AKP’li kararsızlar halen ikna edilemedi, şimdi kampanyayı yeniden düzenlemek gündeme alındı vb!’

Ama koşullar evet lehine bu kadar uygun hale getirilmişken tam tersi olması gerekmiyor muydu? Kendisine her türlü imkanın tanınmış olduğu takımın açık ara önde olması gerekmez miydi? Ama futbolun basit iki kuralı var: Birincisi sahaya iki takım çıkmışsa maç oynanmadan bir takım galip ilan edilemez! İkincisi maç son düdük çalınmadan bitmez! Bunları bugünün politik diline çevirirsek, referandumun sonucu kanun hükmünde kararname ile ilan edilemezdir! Fiili başkan ve adamları böyle olmasını çok isterlerdi ama bunu yapmaları olanaklı değil.

Evet referanduma gidişin koşulları böyledir ama kolay bir evet zaferi ufukta görünmemektedir. Çünkü yasaları, devlet yetkilerini ve olanakları ne kadar evet lehine kullansalarda, ekonomide, iç ve dış politikada gerçekte olup bitenler halkın geniş kesimlerinde ciddi tereddütler ve rahatsızlıklar yaratmıştır ve yaratmaya da devam etmektedir. İşsizlik rekor kırmaktadır, enflasyon yükselmektedir, geçim sıkıntısı büyümektedir, ülkenin uluslararası itibarı yerlerde sürünmektedir. Ve bu ülkede yaşayan her vatandaş bütün bunlarla referandumda evet ya da hayır demek arasında bir bağ kurmaktadır. Bu nedenle baskı, hukuksuzluk, terör aracılığıyla sindirme mümkün olmamaktadır.

Bütün bunların hayırı garantiye aldığı gibi bir sonuca da ulaşmamak gerekiyor. Kuşkusuz hayır diyen geniş bir kesim var ve özellikle politika söz konusu olunca hayır diyen her politik çevrenin kendi gerekçeleri bulunuyor. Ama hayır çalışması yürütenler, yaşanan gerçeklerle güçlü bir bağ kurduklarında, yani bu çalışmayı halkın bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik, sosyal ve politik sorunlarla birlikte ele aldıklarında, bugün hayıra kazandıkları her kişiyi, yarın daha ileri mücadelelere girmeye de hazırlamış olacaklardır. Böyle büyüyen bir hayır kitlesi iktidarın saldırılarını püskürtme konusunda daha kararlı ve dirençli olacaktır.

Açıkça görülmektedir ki dışarıya yönelik her provokasyon, şövenizmi yükseltmeye yönelik her tahrikartık dönüp kendini vuracak koşulları harekete geçirmektedir. Halkın sağ duyusu harekete geçmekte, içeride ve dışarıda böyle gidilemeyeceğine ilişkin bir kanı giderek güçlenmektedir. Fay hatları ile fazlaca oynamaya meraklı olanlar, bu arada gerçekleşebilecek volkanik patlamaları da hesaba katmalıdır!
 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et