MAZLUMDER’E operasyon ya da siyasal islamcıların Kürt sorunu ile imtihanı
Fotoğraf: Envato
Kürt sorunu, Türkiye’deki siyasal İslamcı çevreler için hep netameli bir konu olagelmiştir. Bu hareketlerin Kürt sorununa mesafeli/netameli yaklaşmasında, Türk-İslamcı bir geleneğe dayanmalarının belirleyici bir rolü bulunuyor. Ümmetin birliğinden, İslam kardeşliğinden çokça söz ederler ama nedense aynı topraklarda birlikte yaşadıkları Kürtlerin hakları akıllarına hiç gelmez. Kürtlerin Türklerle eşit haklara sahip bir millet olması davası onları hiç ilgilendirmez. Mesela işlerine geldiğinde Allah’ın insanları dilleri ve renkleri farklı yarattığını (Rum Suresi) söylerler ama bu çevrelerden Kürtlerin anadilde eğitim talebini destekleyen tek bir söz göremezsiniz. Hatta 11 yıl AKP ile iktidar ortağı olan Gülen Cemaati (şimdinin FETÖ’sü) gibi dini cemaatlerdeki Kürtler, Kürtçeyi ancak kendi aralarında gizlice konuşabildiklerini kendileri söylüyorlardı. Hâsılı bizim siyasal İslamcılarımız Çeçenistan’dan Filistin’e, Uygur’dan Burma-Arakan’a kadar her yerde Müslümanlara karşı yapılan zulme karşı seferber olurlar ama bir türlü kendi ülkelerinde yaşayan Kürtleri görmez; 30 yıldır yürütülen kirli savaşa dönüp bakmazlar.
Bu çevrelerde Kürtlerin yaşadığı zulmü gören, savaşa karşı çıkanlara ne mi olur?
İşte bu sorunun cevabını geçtiğimiz günlerde MAZLUMDER’e yapılan siyasi operasyonla hepimiz gördük. 1991’de İslami gelenekten gelen isimler tarafından kurulan bir insan hakları örgütü olan MAZLUMDER, temel ilkesini “kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana” olmak sözüyle açıklıyor; çünkü “Zulme rıza zulümdür” diyordu. “Zulme rıza zulümdür” sözü Said-i Nursi’nin Risalesinde de yer alan ve İslamcı çevreler tarafından sıklıkla kullanılan bir söz. İşte MAZLUMDER, uzunca bir süre Türk ve Kürt İslamcı çevrelerde öne çıkmış isimleri bir araya getiren bir insan hakları örgütüydü. Örgüt içinde çelişkiler, tartışmalar hep olsa da Kürt sorunu konusunda başta belirttiğimiz Türk-İslamcı çizgideki çevreleri aşan bir yaklaşıma sahipti.
AKP-Erdoğan iktidarının bütün siyasal İslamcı çevreleri özellikle son birkaç yılda Kürt sorununun yanı sıra Suriye ve Bölge (Ortadoğu) konusunda açık taraf olmaya, daha doğrusu kendi çizgisine biat etmeye-ki bunu önemli oranda başardığını söylemek gerekiyor-zorlaması, MAZLUMDER içindeki tartışma-çatışmaları da daha görünür hale getirdi. En son Kürt kentlerinde yaşanan çatışmalarla ilgili dernek merkezi tarafından hazırlanan rapor, MAZLUMDER’e kayyım atanmasına varan bir müdahalenin önünü açtı. Çünkü hazırlanan raporda sadece PKK değil, devlet güçlerinin uygulamaları da eleştiriliyordu. Ama bu kadarı bile hendeklerin-barikatların desteklendiği iddiasıyla bazı şubelerin kazan kaldırmasına yetmişti. Oysa Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hazırlanan raporda da bu süreçte yaşam hakkı ihlali ve zorla yerinden etme başta olmak üzere devletin birçok ciddi insan hakları ihlali yaptığı belirtiliyordu.
Yaşananları “MAZLUMDER’in 28 Şubat’ı” olarak değerlendiren Genel Başkan Ahmet Faruk Ünsal, ortaya çıkan rahatsızlığın bir sonucu olarak bazı şubelerin olağanüstü genel kurul istediğini ve mahkemenin hukuksuz bir şekilde bu talebi kabul ettiğini-ki tüzüğe göre üyelerin 5’te biri genel kurul talebinde bulunabiliyorken delegelerin 5’te biri ile başvuru yapılmış- söylüyor. Nihayetinde mahkeme kararı ile derneğe kayyım atanıyor ve kayyımla gidilen genel kurulda İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan, Genel Başkan olarak seçiliyor. Kayyım kongresiyle “seçilen” Beyhan’ın ilk icraatı da derneğin 24 şubesinden 16’sını kapatmak-ki kapatılan 16 şubenin 12’si Diyarbakır, Urfa, Van başta olmak üzere Kürt kentlerindeki şubeler-oluyor.
Bir dönem AKP milletvekilliği de yapmış olan Ahmet Faruk Ünsal’ın “MAZLUMDER’in 28 Şubat’ı” olarak değerlendirdiği süreç, siyasal İslamcıların Kürt sorununda nerede durduklarını gösteren bir imtihan olarak da değerlendirilebilir. Nihayetinde “zulme rıza göstermeyenlere” karşı kendi içinde yaptığı son tasfiye operasyonuyla “kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana” olmak adına yola çıktığını söyleyen MAZLUMDER, zalim kendinden (İslamcı -muhafazakâr gelenekten) olunca zalimin tarafına geçti. Ve bugün kazanmış görünenler, her şeyden önce kendi ilkelerini ayaklar altına aldıkları için aslında onlar kaybetti.
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30