Fırat Kalkanı düştü!
Fotoğraf: Envato
Önceki gün toplanan MGK’nin sonuç bildirisi ve Başbakan Yıldırım’ın açıklamasıyla “Fırat Kalkanı Operasyonu’nun başarıyla bittiği” duyuruldu. İktidar, daha düne kadar “sırada Menbiç ve Rakka var” açıklamaları yaparken ne oldu da birden operasyonun “başarıyla bittiği” açıklamaları yapıldı?
İşin aslı şudur: Fırat Kalkanı Operasyonu bitmedi, bitirildi. Başka bir deyişle düştü. Çünkü Türkiye’nin El Bab’dan sonra Suriye’ye yönelik bütün plan ve müdahale girişimleri, sahada belirleyici konumda bulunan aktörler-Rusya ve ABD- tarafından boşa çıkarıldı.
Bu nasıl oldu?
Önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “El Bab’dan sonra sırada Menbiç var” açıklamasının hemen ardından Menbiç’in batısında El Bab’a sınır olan köylere Suriye ve Rus askeri yerleştirildi. Sonra da Menbiç’in Cerablus’a bakan kuzey sınırına ABD zırhlı birlikleri konuşlandı. Yine Suriye’de nasıl bir politika izleyeceği merakla beklenen ABD’nin yeni Başkanı Trump, Rakka operasyonunu YPG’nin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile sürdürmeye karar verdi. Ardından da Türkiye’nin Rojava’nın Afrin kantonuna yönelik tehditlerine karşı bölgeye Rus askerleri yerleşti. YPG Genel Komutanı Sipan Hemo’nun, “ABD ile birlikte sürdürülen Rakka operasyonundan sonra Rus askerleri ile birlikte İdlib’e yönelik harekât başlatacakları” açıklaması da Afrin’de Kürtlerin Rusya ile işbirliğini genişletileceğini gösteriyor.
Nihayetinde ortaya çıkan tablo, sahada Fırat Kalkanı’na karşı çok yönlü bir kalkan oluşturulduğunu açıkça ortaya koyuyordu. Dolayısıyla iktidarın resmi açıklamasından önce de bu operasyon sahada belirleyici olan aktörler tarafından fiilen bitirilmişti.
Peki, 7 ay süren ve 71 askerin hayatına mal olan operasyondan geriye ne kaldı?
Öncelikle daha en başından söylemiştik; Ağustos 2016’da başlatılan bu operasyon, Rusya’nın ‘olur’u olmasa başlatılamazdı. Rusya’nın bu operasyona neden ‘olur’ verdiği sorusunun yanıtı d açıktır: Birinci olarak, Türkiye’nin asıl hedefi IŞİD olmasa da bu operasyonla Türkiye ilk kez IŞİD’e karşı harekete geçirilmiş oluyordu. Ve ikinci olarak, bu operasyonla Rojava’nın Kobanê ve Afrin kantonlarının birleştirilmesinin engellenmesi-ki Türkiye’nin asıl amacı buydu- Rusya’nın da hesabına geliyordu. Çünkü bu durum, Rusya ve desteklediği Esad rejiminin Kürtlerle doğrudan karşı karşıya gelmeden Kürtlerin gücünü sınırlamasını sağlıyor; başka bir deyişle Suriye’de siyasi çözüm sürecinde Rusya-Suriye rejiminin Kürtleri daha sınırlı bir özerkliğe razı etmesine hizmet ediyordu. Ancak Türkiye ve devşirdiği ÖSO gruplarının El Bab’dan ötesine geçmesi, Rusya ve Suriye rejimi için sorun teşkil edeceği için Menbiç ve Afrin’de bu girişimlere set çekildi.
Fırat Kalkanı Operasyonu’nun devam etmesini sağlayabilecek başka bir yol daha vardı. O da ABD’yi Rakka operasyonunu YPG/DSG yerine Türkiye ve desteklediği gruplarla birlikte yapmaya ikna etmekti. Ancak, Kürtler ve Suriye rejimi ile karşı karşıya gelmeden Türkiye’nin bu operasyona katılması mümkün değildi. Ötesinde bu operasyon için binlerce ÖSO militanın hazırlanacağı söyleniyordu ki, bu vaat hiç de inandırıcı değildi. Çünkü gerçekten Türkiye’nin böyle bir gücü devşirmesi mümkün olsaydı, zaten bunu çoktan yapardı. Sonuç olarak ABD de Rakka operasyonunu sürdürmek ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabilmek, elinde pazarlık gücü bulundurmak bakımından en gerçekçi tercih DSG ile yola devam etmek olduğu için Türkiye’nin önerisine kapıyı kapattı.
Bu konu en son Genelkurmay Başkanı Akar’ın 7 Mart’ta Antalya’da ABD ve Rusya genelkurmay başkanları ile yaptığı toplantıda gündeme gelmiş, Hürriyet’ten Murat Yetkin 18 Mart tarihli yazısında ABD’nin Türkiye’nin önerisini reddetmesinden sonra Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov’un Akar’ın kulağına eğilip “Türkiye’nin Suriye’den çekilmesinin zamanının geldiğini” söylediğini yazmıştı. Gerçekten de bu toplantının hemen ardından (10 Mart’ta) Suriye rejimi, Birleşmiş Milletler’e (BM) bir mektup göndererek BM’nin “Suriye’deki saldırgan eylemlerine son vermesi ve askerlerini çekmesi için Türkiye’ye baskı yapılması”nı istemişti.
27 Mart’ta yayımlanan “ABD ve Rusya Neden Kürtleri Seçti?” yazısını “ABD ve Rusya’nın Suriye’de Kürtlerle yürüme kararları, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bütün hesaplarını boşa düşürüyor. Ve elbette bu durum, Erdoğan iktidarı için ‘Fırat Kalkanı’ operasyonunun ve Suriye politikasının daha fazla tartışma konusu olacağı daha zor günlerin kapıda olduğunu gösteriyor” diyerek bitirmiştik. Bugün olan tam da budur. Fırat Kalkanı Operasyonu Türkiye’nin devam ettirmeye yönelik bütün plan ve girişimleri boşa çıkarıldığı için düşmüştür.
Son olarak söyleyelim. MGK’nin operasyonun sona erdirildiğinin açıklandığı bildirisinde, Fırat Kalkanı Operasyonu’nun amacının “DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek” biçiminde açıklaması ve operasyonun asıl hedefi olduğu herkesin malumu olan YPG/DSG’den söz edilmemesi bile iktidarın iddiasının tersine bu operasyonun başarısızlığa uğradığının itirafıdır.
Geriye bir soru kalıyor: Bu ülkeye ağır bedeller ödeten; gerilim, çatışma ve düşmanlıktan başka bir şey üretmeyen bu başarısız politikaların hesabını kim, nasıl verecek?
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30