Bunda mutlaka bir iş var
Fotoğraf: Envato
Türkiye freni boşalmışçasına ölümüne doğru koş(turul)uyor. Kendileri çalıp, kendileri oynar misali, anayasa taslağını yapan AKP tüm hatları ile Türkiye’nin olduğu kadar kendi akıbetini de zorluyor. AKP milletvekilleri de, kimileri kabarık Fetö dosyası belasına, kimileri de çıkar ya da korku hesabıyla, maalesef, ülkenin sürüklenmesine inanılmaz şekilde seyirci kalırken, kendi kaderlerini de riske atmaktadır. Veri düzen içinde siyaset yapmanın da bir usulü ve adabı vardır.
Usul ve adap derken daha baştan başlamak gerekir. Geçen haftalarda sizlerle paylaşmış olduğum anayasa yapımındaki yanlışları yinelemeden söylemek gerekir ki, iş daha baştan yanlıştır. Bu noktadan başlarsak, detaya girmeden şu kadarını söylemekle yetinebilirim ki, AKP’nin parlamenter sayısını 600’e çıkartırken temsilin daha iyi olacağını beyan etmesi, külliyen yanlış bir mantık içermekle beraber, bu söylem, bizzat kendilerinin de ulusal iradeyi doğru ya da tam temsil etmediğini düşündükleri parlamentoda çok ciddi bir icraatta bulunmuş olduklarının kanıtıdır. HDP’nin temsil kabiliyetinin izale edilmiş olması da başlı başına parlamentonun ne denli anayasa gibi bir konu üzerinde çalışma kabiliyetinin olmadığının çok temel göstergesidir. Hele de çirkin ortaklık dışında kalan muhalif siyasi gruplara parlamentoda yapılan çirkin saldırılar AKP’nin kara lekesi olarak yaşamı boyunca alnında kalacaktır.
Referanduma gidilirken, eğer “hayır” oyu verecekler vatan haini olarak yaftalanacaksa, o zaman bu süreç suçluların (?) tespiti ve fişlenmesi için mi işletilmektedir? “Hayır” oylarının ağırlık kazanmaya başladığı anlaşıldıkça yükselen hiddet ve şiddet niçin? Eğer söz ve karar halkın ise ve halk bu yetkisini bir kez ve son kez değil de, devamlı olarak kullanmak istiyorsa tabii ki “hayır” oyu kullanacaktır, kimin buna ne deme yetkisi olabilir ki?
Gerek parlamentonun gereği şekilde çalıştırılmadan bir anayasa taslağının geçirilmesinde izlenen yönteme, gerek salt partililerin değil, devletin de en üst makamını işgal edenlerin mevki ve makamlarına yakışmayacak düzeyde sokağa inerek “evet” için çalışma(!) yapmalarına bir anlam vermek durumundayız. Öyle anlaşılıyor ki, yapılmak istenen değişikliğin, tek bir oy farkla dahi geçmiş olması kan davasını sürdürenleri bir şekilde rahatlatacaktır. Oysa kamu makamlarını böylesine işgal edenler hiç değilse şu kadarını adları gibi bilirler ki, ya da bilmeleri gerekir ki, rejim değişikliğine gidiliyor olmadan basit ve olağan bir anayasa değişikliği dahi belirli düzeyde nitelikli çoğunluk oyunu gerektirir. Çünkü anayasalar tüm toplumu ihata eden, tüm toplumca benimsenmesi gereken toplumsal yaşam ve işleyiş kurallarıdır. Maalesef görülüyor ki, yürüyüşte hiçbir kural ya da teamüle uyulmuyor. Adeta yaşamının son aşamasına gelmiş bir faninin vasiyet tanzimindeki acele ve ısrarını anlamak durumundayız.
Dünyanın merkezi, su ve petrol alanları ile önemli olan Ortadoğu’da şimdilik sağlam duran tek İran var. İran’ın yanında ise, maalesef, halen emperyalizmin güçlü etki ve sarsıntı alanına girmiş olan Türkiye bulunmaktadır. Bir zamanlar Türkiye’de “İran olmak istemiyoruz” sloganları atılırken, sanırım şu sıralarda da İran’da “Türkiye olmak istemiyoruz” sloganları atılmaktadır. İşte referanduma giderken bu aceleyi, kişisel hırs ve korkuyu yadsımadan, ancak salt bu faktöre bağlamadan, dünya siyaseti ve emperyalizm bağlamında ele almalıyız. Türkiye Ortadoğululaştırılmaya çalışılırken, Arap dünyasının uyanması önüne takoz mu yapılmaktadır, yoksa emperyalizmin emrinde Ortadoğu’nun bekçisi ya da çobanı mı yapılmak istenmektedir? Belki de Ortadoğu’da kanlı bir mezhep çatışması görüntüsünde Sünni Şii gruplar arasında önce siyasi hakimiyet alan kavgası, bilahare sıcak çatışma mı istenmektedir? Belki de İran’a bu kanaldan müdahale düşünülüyor olabilir. Devletler, bir kurşun dahi atmadan başka nasıl parçalanır ki!
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56
- Siyasetin derinliği! 31 Ağustos 2024 03:37