Kerkük sorunu ve bağımsızlık referandumu-1
Fotoğraf: Envato
Kerkük İl Meclisi’nin Irak bayrağının yanına Kürdistan bayrağının asılması kararını alması sonrasındaki tartışmalar ve Barzani’nin BM Genel Sekreteri Guterres ile görüşmesinde bağımsızlık referandumunu en kısa sürede yapacaklarını söylemesi, Irak’ın geleceği ile ilgili tartışmaları yeniden canlandırdı. Önce şu tespiti yapalım: Bu tartışmalar öyle sebepsiz alevlenmiyor. Bu tartışmaların arka planında Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı operasyonların son aşamasına gelmiş olması yatıyor. Dolayısıyla yaşanan gerilimin odağında, IŞİD sonrasında Bölge’nin (Ortadoğu) nasıl şekilleneceği, başka bir deyişle nasıl paylaşılacağı yer alıyor.
ABD’nin 2003’te Saddam’ı devirmesinden sonra Irak’ta yeni yönetim Şii ve Sünni Araplar ile Kürtler arasında (Başbakan Şii ve Meclis Başkanı Sünni Arap, cumhurbaşkanı ise Kürt) bölüştürülmüş (*) olsa da o günden bugüne mezhepsel ve etnik gerilim farklı biçim ve düzeylerde devam etti. Özellikle Maliki’nin başbakanlığı döneminde gerilimin tırmanması sonucu Sünni Araplar arasında IŞİD etkinlik sağlamış-ki, Musul’un IŞİD tarafından alınabilmesi de da bu gerilimin bir sonucu olmuştur- ve merkezi hükümet ile Kürdistan Federe Yönetimi arasındaki ilişkileri de kopma noktasına getirmişti. Bugün yine Kerkük konusunda tartışma yaşayan merkezi hükümet ve Kürdistan yönetimi, o günlerde Kerkük’te askeri olarak çatışma noktasına gelmişti.
“Kerkük neden önemli?” sorusunun cevabı çok basit: Irak, kanıtlanmış petrol rezervleri bakımından dünyanın beşinci büyük ülkesi ve Kerkük petrolü, Irak petrollerinin yüzde 40’ını oluşturuyor. Irak’ın en önemli gelir kaynağının petrol olduğu açık olduğuna göre, bu gelirin yarıya yakınını Kerkük sağlıyor. Yani Kerkük’e sahip olmak, Irak’ın zenginliklerinin yarısına sahip olmak anlamına geliyor.
Kerkük’le ilgili sorunun kaynağında 2005’te kabul edilen Irak Anayasası’na göre 2007’e kadar Kerkük ve aidiyeti konusunda anlaşmazlık bulunan diğer bölgelerle ilgili olarak yapılması planlanan referandumun bir türlü yapılamaması yer alıyor. Bu referandum 2007’de ABD’nin girişimiyle-ki Türkiye’nin talebi de aynı yöndeydi- 5 yıl süreyle ertelendi. 2012’den sonra da Bölge’deki gelişmeler nedeniyle bir türlü yapılamadı. Bu arada bu referandumun yapılmamasında/yapılamamasında, referandumdan sonra Kerkük’ün Kürdistan yönetimine bağlanması kararının çıkmasının kesin görülmesi, dolayısıyla ABD’nin bu kararın yaratacağı sonuçlardan kaçınmak istemesinin belirleyici olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Ancak referandum yapılamasa da 2014’te Musul’u alan IŞİD’in saldırılarına karşı Kerkük’ü peşmerge güçlerinin koruması,(**) Kürtlerin fiili olarak denetim kurmasını sağladı.
Gelinen yerde Kerkük il meclisinin Irak bayrağının yanına Kürdistan bayrağının asılması kararını bütün bu gelişmelerin bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu arada bu karara sadece merkezi hükümetin (Şiilerin) değil, aynı zamanda Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Usame Nuceyfi’nin ve yine Sünni Meclis Başkanı Selim Cuburi’nin de karşı çıktığını belirtmek gerekiyor. Yani mesele Irak’ın gelirlerinin paylaşımı olunca, başka konularda çatışan güçler birleşebiliyor.
Bugün Kerkük’teki kriz, bir bayrak krizinin ötesine geçmiş durumda. Çünkü Irak meclisinin Kerkük’te sadece Irak bayrağı asılması yönünde karar almasının ardından Kerkük il meclisi, Kerkük’ün Kürdistan yönetimine bağlanması ile ilgili oylama yapma kararı aldı. Dolayısıyla bu karşılıklı hamlelerin önümüzdeki günlerde bu krizin tırmanarak devam etmesine yol açacağını tahmin etmek zor değil.
Bu arada bu krizin arka planında yer alan iki Bölgesel gücü de unutmamak gerekiyor. Irak merkezi yönetimi İran’a yakın duruyor ve geçtiğimiz günlerde Kerkük petrolünün İran üzerinden pazarlanması konusunda İran’la bir anlaşma imzaladı. Barzani yönetimi ise, bu petrolün Türkiye üzerinden pazarlanmasını istiyor ve bu yönde girişimlerde bulunuyor. Irak yönetimi, anayasaya göre Irak petrolleri ve gelirlerinin paylaşımı ile ilgili yetkinin kendisinde olduğunu söyleyerek bu girişimleri kabul etmiyor-ki, geçtiğimiz dönemde Barzani’nin bu girişimlerine karşı ABD de Irak yönetiminin tarafında yer almıştı.
Barzani’nin BM Genel Sekreteri Guterres ile görüşmesinde bağımsızlık referandumunu gündeme getirmesini de (bu konuya yazının ikinci bölümünde değineceğiz) Kerkük’le ilgili tartışmalardan bağımsız düşünmemek gerekiyor. Ve elbette bunun tersi de doğrudur; yani Kerkük’ün geleceğiyle ilgili tartışmaların kızışmasında Kürdistan yönetiminin bağımsızlık yönündeki girişimlerinin etkisi göz ardı edilemez. Sonuç olarak gelinen yerde Kerkük sorununun nasıl çözüleceği sorusu, Irak’ın –ve elbette Kürdistan yönetiminin- geleceğinin ne olacağı sorusunun yanıtını vermek bakımından da belirleyici bir önem taşıyacak.
*Irak’ta nüfusun yaklaşık yüzde 55’i Şii Arap, yüzde 15’nin Sünni Arap, yüzde 20’si Kürt, 6-7’si Türkmen ve yüzde 3’ü Hıristiyanlardan (Süryani, Keldani, Asuri) oluşuyor.
**Kürdistan Federe Yönetimine bağlı peşmerge güçleri KDP (Barzani) ve YNK’ye (Talabani)bağlı peşmergeler olarak fiilen iki ordu halinde yer alıyor ve Kerkük’te etkin olanlar Talabani peşmergeleri.
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30
- Yeni Suriye kurtlar sofrasında! 17 Aralık 2024 05:00
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30