Suriye ve Irak'ta işler artık çok daha zor!
Fotoğraf: Envato
Türkiye son altı-yedi aydan beri Suriye’de Rusya ile iş birliği içinde hareket ediyor. Nitekim “Fırat Kalkanı” harekatını da Rusya’nın izin vermesiyle başlattı, Rusya’nın “Artık daha ileri gitme” diye sınır çizmesiyle de Fırat Kalkanı operasyonunu bitirmek zorunda kaldı.
Irak’ta da Türkiye, uzunca bir zamandan beri, Kürdistan Federe Devleti ile iş birliği içinde girişimlerini sürdürüyor. Türkiye’nin Başika kampındaki askeri varlığı bile Barzani yönetiminin desteği sayesinde orada barınabiliyor.
Yani dış politikasının çok sıkışık olduğu hatta duvara çarptığı bu bölgede Türkiye; bir kolunda Rusya öteki kolunda Kürdistan Federe Devleti olarak yürümeye çalıştı; bölgedeki az çok girişimlerini de bu iki dayanağı sayesinde yapabildi.
Ancak gelinen yerde; Türkiye iki kolundaki destekçileriyle karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Aslında iki destekçisiyle de Türkiye arasında yeni sorunların çıkmak üzere olduğu bağıra bağıra geldi.
TÜRKİYE İLE RUSYA DAHA NE KADAR BİRLİKTE OLABİLİR?
Bu geliş Suriye’de İdlib’de Suriye savaş uçaklarının zehirli gaz kullandığı ve yüz dolayında çocuğun hayatını kaybettiği belirtilen saldırı ile şekillendi. Saldırı dünyada tepkiyle karışlandığı gibi, Türkiye’de de Esad rejimine kaşı yeniden “Ey Esed...” nidalarının yükselmesine yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu saldırıyı; “Sivillere yönelik kimyasal silah kullanılması insanlık dışı bir saldırıdır, kabul edilemez” diyerek tarif etti.
Ancak Suriye rejimi suçlamaları reddetti; “Biz orada muhaliflerin deposunu vurduk kimyasal silahlar bu depolarda olduğu için facia ortaya çıktı” diyor. Rusya da Suriye rejiminin bu iddiasını destekledi ve BM Güvenlik Konseyinde hazırlanan, Suriye’yi suçlayan tasarıyı veto etti. Dahası Rusya, bu saldırı sonrasında Suriye rejimine askeri desteğinin devam edeceğini açıklayarak, “Rejim kimyasal silah kullandı suçlaması”nı umursamadığını gösterdi.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le bir telefon görüşmesi yaptığı da belirtiliyor. Ancak şu da açık ki, eğer bu saldırı rejim tarafından yapılmışsa, ki Türkiye’yi yönetenler bundan emin görünüyor, bu saldırının Rusya’ya rağmen gerçekleştirilmiş olması mantıklı görünmüyor. Hele de Rusya’nın bu saldırıdan sonra Esad rejimine destek verdiğini bundan sonra da vermeye devam edeceğine açıklaması da ayrıca “manidar”dır.
Rusya, “Fırat Kalkanı” harekatına son verdiren bir çizgide olmasına, şimdi Türkiye’nin arkasında olduğu muhaliflere yönelik saldırıların başlaması ve Rusya’nın bu saldırılara açıkça destek veren bir pozisyonu tutmasıyla Türkiye’nin Suriye sahasında Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelen vakaları çoğalmış bulunmaktadır. Ki, bu çoğalma ‘Türkiye ve Rusya Suriye’de karşı karşıya gelmeden daha ne kadar bir arada kalabilirler’ sorusunu her gün büyütmektedir.
BARZANİ YÖNETİMİ İLE BÜYÜYEN SORUN!
Irak’taki gelişmeler Türkiye’nin Musul-Kerkük etrafındaki tarihsel iddialarına gelip dayandı.
Musul ve Kerkük’ün “ata mirası kentler”, “Türkmen kenti” olduğu propagandasını her vesile ile gündeme getiren resmi propagandanın, ırkçı-şoven politikanın hep önemli bir dayanağı oldu. Son yıllarda da “Türkiye’nin sınırları bizim rızamızla çizilmedi, bize dayatıldı” tezi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da sıkça dile getirildi. Ancak şimdi Barzani yönetimi; önce Kerkük’te resmi dairelere Kürdistan bayrağı çekti; sonra da şehir meclisi, Kerkük’ün Bağdat’a değil Erbil’e bağlanması için karar aldı. Bu kararın Kürdistan Federe Devleti içindeki Kürt güçlerinin “Bağımsız Kürdistan” için referanduma gidileceği açıklamalarının sonrasında ortaya çıkması ise, Kerkük’teki girişime daha da ciddiyet kazandırmış bulunuyor.
Bekleneceği gibi bu gelişmeler önce MHP ve BBP’yi sonra da CHP’yi harekete geçirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Hemen o bayrağı indirin yoksa şu anda geldiğiniz yerin gerisine düşersiniz” diye Barzani yönetimine çıkıştı. Ancak Barzani yönetimi, geri adım atmayacağı, Kerkük’ü kurtaran peşmergenin o bayrak altında savaştığını söyleyerek, Kerkük’te göndere çekilen bayrağın indirilmeyeceğini açıkça ilan etti.
BÖLGE POLİTİKASININ İKİ DAYANAĞI BİRDEN ÇÖKTÜ
Irak’ta ve Suriye’de vicdanları sızlatan katliamların, emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin girişimlerinin arkası kesilmiyor. Dahası şu da bir gerçek ki, bütün bu tartışmalar ve “siyasi çözüm” için yapılan girişimler bir sonuca ulaşmıyor. Bütün girişimler ve manevralar içinde Türkiye’nin Suriye ve Irak politikasının, son dayanaklarının da hızla çöktüğünü görüyoruz.
Çünkü Türkiye, Suriye’de Rusya ve ABD arasındaki çelişkilerden yararlanarak ama Suriye halkının ne istediğine bakmadan, kendi yeni Osmanlıcı amaçlarını gerçekleştirmek istediği için de en fazla bölgedeki emperyalistler arasındaki çelişkilerden yararlanarak ve cihatist örgütlere dayanarak sonuçlar elde etmek istediği için Suriye politikası bir türlü ayağa kalkamıyor.
Irak’ta da Barzani etrafında oluşturduğu ve Türkiye’nin Kürt sorununda da çözüm alternatif olarak kullanmak istediği politika şimdi hızla çökeceği bir aşamaya gelmiş görünmektedir.
Özellikle de Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını Suriye ve Irak’ta da kendi istediği çizgiye çekmek için yaptığı girişimlerle, Türkiye’yi ABD, Rusya ve cihatist gruplarla “iş tutmaya” zorlamaktadır. Ama şimdi o alan da yeni bir manevrayı imkansız bırakacak kadar daralmıştır.
Türkiye, bu sıkıştığı köşeden yeni politikalar benimseyerek;
- Bölgeye emperyalist müdahalelere,
- Bölge gericiliklerinin iki yüzlü politikalarına,
- Cihatist grupların girişimlerine karşı çıkarak,
- Bölge halklarının kendi kaderine sahip çıkan, bölge ülkelerinde demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesini isteyen bir çizgiye geçmedikçe içine sürüklenildiği bataktan çıkması olanaksızdır.
Ne var ki, “Erdoğan-AKP hükümetleri bunu yapabilir mi?” denirse, bu soruya olumlu yanıt vermek aşırı saflık olur.
Bu yüzden de hem Rusya hem de Kürdistan Federe Devleti’yle iş birliğinin sonuna geldiği, bölge politikasının iki dayanağının birden çöktüğü açıkça görülen Erdoğan-AKP yönetiminin bölgede düne göre çok daha büyük sorunlarla karşılaşacağını söylemek sadece çıplak gerçeği ifade etmek olur.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44