09 Nisan 2017 01:40

Tanrılardan kök hücre tedavisini çaldılar

Tanrılardan kök hücre tedavisini çaldılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Antik Yunan mitolojisindeki efsane ve hikayeler hem pek çok bilim insanına ilham olması bakımından, hem de o dönemin insan topluluklarının hayata dair bilgilerini günümüze aktarmaları bakımından oldukça önemli. İki antik Yunan miti kök hücre çalışmaları için özellikle önemli. Bunlardan biri, bir çoğumuzun aşina olduğu tanrılardan ateşi çalan Prometheus’un hikayesi. Hikayeyi özet olarak şöyle aktarabiliriz (Hikayenin anlatılan farklı versiyonlarının bir kısmına göre):  Prometheus Titanlardan biridir. Titanlarla Olimpos tanrılarının savaşında Zeus’un tarafında olan Prometheus yenilen Titanlarla  cezalandırılarak yer altı dünyasına gönderilmekten kurtulur. Antik Yunan mitolojisine göre Prometheus insanlığın koruyucusu ve kurtarıcısı olarak resmedilir. Zeus kendisini Mecone’de aldatan Prometheus’a kızar ve ceza olarak da ateşi ölümlülerden saklamaya karar verir. Prometheus ateşi çalar ve insanlara verir. Olimpos tanrılarının başı olan Zeus, ateşi tanrılardan çalarak insanlığın hizmetine sunduğu için Prometheus’a kızar.  Prometheus ceza olarak bir kayaya zincirlenir ve  bir kartal gün boyu karaciğerini yer. Prometheus ölümsüz olduğu için karaciğeri gece boyunca tekrar oluşur (rejenerasyon) ve ertesi gün tekrar aynı kartal tarafından yenir. Prometheus daha sonra yarı-tanrı Herkül tarafından kurtarılır. (1) Bugün insan karaciğerinin rejenerasyon yani kendi kendini yenileme özelliği olduğunu ve karaciğerin dörtte üçü yok olsa bile kalan dokulardan karaciğerin tekrar oluşabileceğini biliyoruz. Muhtemelen antik Yunan’da da karaciğerin bu özelliği biliniyordu. İkinci hikaye ise Hidra’nınki. Dokuz başlı bir deniz canavarı olan Hidra’nın kafalarının ölümsüz olduğu söylenir. Herakles ile olan savaşında, kesilen her bir kafanın yerine iki kafa çıkmaktadır. Hidra’nın kafası rejenere olmaktadır.  Antik Yunanlılar yüksek ihtimalle bazı canlıların (deniz yıldızı vb.) rejenerasyon yeteneklerini biliyordu. Hikayedeki Hidra’nın ölümsüzlüğünün, başlarının tekrar tekrar oluşabilme yeteneğinin bu gözlemlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. (2)

Dolayısıyla rejenerasyon, hücrelerin, dokuların ve organların kendi kendilerini yenileyebilme fikri insana çok da uzak değil. Kök hücre çalışmaları da esasında kaynağını buralardan alıyor. Kök hücrelerin yeniden programlanarak çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılmaları konusunda son yıllardaki çalışmalar oldukça umut verici. Geçtiğimiz hafta Japonya’dan geldi umutlu bir kök hücre transplantasyon haberi. (3) 28 Mart’ta 60 yaşında maküler dejenerasyon adı verilen yaşa bağlı bir göz rahatsızlığına sahip bir bireye, bir başka kişinin bağışladığı kısaca iPS denilen indüklenmiş pluripotent kök hücreler nakledildi. iPS hücreleri bir kişinin herhangi bir hücresinin erişkin olanlarının alınarak laboratuvarda yeniden programlanması ile elde edilmektedir. Bu hücreler embriyo hücrelerinin özelliklerini gösterecek şekilde yeniden programlanabiliyor. Bu denemede, ismi açıklanmayan bir bağışlayıcıdan alınan deri hücreleri, iPS hücrelerine programlanmış ve bunlardan da retina hücreleri elde edilmiştir. Bu retina hücreleri de hastaya nakledilmiştir. Denemeyi yürüten doktorlar bu yolla hastalığın ilerleyişini durdurmayı ummaktadır zira bu hastalık durdurulmadığı takdirde körlüğe neden olmaktadır. Farklı insanlardan yapılan kök hücre nakillerinin, bağışıklık sistemi tarafından ret oranlarının düşük olması için bir iPS bankası kurulmasını planlayan Japonyalı kök hücre araştırmacıları bu nakilden oldukça umutlu ve çalışmanın henüz başında olduklarını da vurguluyor.  

Geçtiğimiz haftalarda the New England Journal of Medicine dergisinde yayınlanan Kuriyan ve ekibinin yürüttüğü bir rapor çalışma bu noktalara ışık tutması bakımından oldukça önemli. (4) Ekip geçtiğimiz yıllarda, Florida’da bir klinikte prosedür tamamıyla kanıtlanmaksızın belli bir ücret karşılığı yapılan bir kök hücre tedavisinin uygulanan üç kadında, tedavi etmek bir tarafa körlüğe yol açtığını ve görme kaybının çok yüksek ihtimalle kalıcı olduğunu duyurdu. Japon araştırmacıların klinik denemeleri ve buna benzer çalışmalar oldukça önemli ancak bu çalışmaların henüz başında olduğumuzun, olumlu ya da olumsuz sonuçların ortaya çıkması için daha fazla zamana ihtiyaç olduğunun vurgulanmasında fayda var.

(1) https://www.greekmythology.com/Titans/Prometheus/prometheus.html
(2) http://www.theoi.com/Ther/DrakonHydra.html
(3) http://www.nature.com/news/japanese-man-is-first-to-receive-reprogrammed-stem-cells-from-another-person-1.21730
(4) Kuriyan AE, et al. (2017) Vision Loss after Intravitreal Injection of Autologous “Stem Cells” for AMD. N Engl J Med 376(11):1047–1053.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa