Notlar/Karalamalar
Fotoğraf: Envato
Adım mesut, ruhumun buna aldırdığı yok.
***
Ne kadar masumdu aşk, tahta sandalyeli yazlık bahçe sinemalarında, pelikülden perdeye akan görüntülerle aktı hayat, Fruko çamlıca gazozlu seyirlerde bıraktım düşlerimi. Hani elli yılda bir yaşayabileceğimsin, aşksın demiştim ya, o filmlerdeki kadar sahici gibi gelmiştin de ondan. Gözlerin kelebek ömrümün yeniden doğumuydu, küskün yalnızlığımdan çıktım sana geldim. Yalınayak koşuyordun mevsimleri yakalamaya. Şimdi sen başka baharlarda yaşayacağını umduğun yeni aşklara bıraktın, bende unuttuğun acemiliklerinle yitirilmiş tüm duyguları, ben o filmlerde bıraktım çocuksu gülümseyişimi. Şimdi söylediklerin boşlukta bir yankı...
***
Çarpışa çarpışa geldiğin yerden, kopa kopa çekiliyorsun. Yorgun ve umutsuzsun. Hayata dokunduğun yerlerden çekiyorsun, dönmüyorsun bıraktıklarına. Uzaklaştıkça umut, silikleşen bir ütopya artık düşlerin. Kiminle yürüyebilirsin ki kalan yolu; kim yürüyebilir ki seninle, o kumun kızgınlığından yükseğe uçabilmeyi göze almadan. Okyanusta bir kum tanesiysen, sığ sularda boğulanlardan uzak dur. Kop o ‘eski topraklar’dan, istiridye içinde kum ol. Uzak denizlere git. Yalınayak koşabilen gelsin ardından; mülksüz ve çıplak. Bırak onlar, dünyevi hazlarda boğulup silikleşirken sen ‘hiçliğin tadı’nda yeni hazların izini sür, onların ulaşamayacağı yeni topraklarda, uzak denizlerde. Kendi sürgününde münzevisin, zamanın sonlanmasını bekleyen.
***
‘Film icabı’ydı sanki tüm yaşadıklarımız; bitiminde SON yazmasa da biz anlıyorduk bittiğini, yeni bir filme başlayacağımızı.
***
İş yapıyorsanız düşman kazanmanız kaçınılmaz... Yaptıklarınız başarılıysa her geçen gün artarak çoğalır düşmanlarınız. Bundan çekinerek, başka türlü yaşamak için balkonda saksı çiçeği olmanız gerekir. Hayatın içindeyseniz dostlarınız kadar düşmanlarınız da olacak, kirleneceksiniz de. Hayatı anlamlandırmaya dair uğraşlarınız içinde arınmak, temizlenmek için de mücadele vereceksiniz, hayata kenar süsü olmak, saksıda süs bitkisi gibi yaşamak istemiyorsanız.
***
Çoğu zaman boşluğa konuşursunuz, sesinizin bir yankısı olmaz. Beklersiniz boşuna. Kimi zaman konuşursunuz, boşlukta da duvara çarpar döner sözcükleriniz, düşünceleriniz. Konuşursunuz, yazarsınız, karşınızda hep bir duvar...
***
Sandığın gibi temiz olsaydı ruhun, yüzün ayna olurdu tüm kirlenmişliklere.
***
Sözgelimi, çiçekler anımsatıyorsa beni, o boşluk büyüyor demektir büyüyen özlemle. Dönüşsüz gidişlerde yok oldu ya bendeki sen; en çok şimdi lunapark gibi hissediyorum kendimi. Düş bahçelerinde doldururken heybemizi, şimdi kendi lunaparkımda münzeviyim. Sensiz... Sonrası boşluk...
Uçurum kenarında yaşamak da, uçmak da güçtür, güçlü kanatlar ister; sığ sularda kanat çırpanlara göre değildir. Sonrası karanlık...
***
Sonsuz düş bahçelerinden geçip de gelmişti, heybesi düş bozumları yüklü... Düş denizine açılan kapıda şimdi; yorgun...
***
Kendi yankısına yenikler ülkesinde çığlığının da, soluğunun da duyulmaz olmasındandı tedirginliği, herkes kendine âşık, kendine mahkûmdu.
***
Sol yanım yaralı elimden tutar mısın, çabuk iyileşsin dedim, elini uzatmadı... Zamana ihtiyacım var dedim, onun zamanı yoktu. Peşinden koştuğu gecikmiş hayatında yaratılmış bir aşkı yaşatmaktan daha önemli, gecikmiş işleri vardı. Şimdi ben aşka küstüm, yeni aşklar yaratmak düştü ona...
***
Uzak ıssızlığın karanlığında yol alan derviş / yorgun düşlerinde yankı oluyor iç sesine...
***
Kendine sürgün bir münzeviyim artık kendi inzivasına çekilmiş, yeni yolculuklara hazırlanan.
***
Her defasında yeniden yeniden kırılıp, onarılmaya mı çalışılmalı dostluklar? Hatıraların, kaç yıl sürebiliyor hatırı artık?
***
Elden ayaktan düşünce, gözden, gönülden de düşersin; sakın şaşırma... Elin ayağın tutarken yaptıkların çabuk unutulur, ardından ağlayanlarının değil, timsahların göz yaşı damlar yürüyüp geçtiğin yollara... Olsun sen her defasında yeniden kurarsın hayatı/nı... Yeniden doğarsın küllerinden... Artık ne üzer ne şaşırtır olanlar seni...
***
Beni yolda bırakanlarla yarı yolda kalmadım hiç; onların yarı yolda kaldığını, bir seçim yaptıklarını düşünüp yoluma devam ettim. Yolculuğum yeni yollara, yeni olanaklara açıldı. Dönüp bakmadım tekrar, yan çizip ayak sürüdüğünde ‘benimle yürümeyi sürdür ya da yolunu ayır seçim senin’ dediğimde yolunu ayırana. Barışamadım, gerekçe üretimlerine dayanamazdım...
***
Ben boğulurum kendi denizimde bir başıma, sen çekil kendi havuzuna. Benim derinim seni de boğar. Sen alın, küs, uzaklaş tüm gelgitlerinle, tepkiselliğinle, öfkenle. Sevgili bile olamıyorsak bundandır belki de sevgisizlikten değil. Dışımızda koca bir dünya var. bizde ise ne empati, ne hoşgörü ne anlamaya çalışma çabası... Olsun hayat akıyor...
***
Dibini aydınlatamayan mumlar ve dost cüceler arasında dev yalnızlıkları omuzlandık, ihanetler içinde sürdürüyoruz yolculuğumuzu fakat siz ‘o varlığı’ hep hissedeceksiniz.
***
Kar örtmüştü belki yaralarımızı, kış gülü topluyordun; aşk merdivenlerini saklıyorum, artık ne yaralarımız üzebilir aşkı, ne de sen beni... Güz gülleri dallarında...
***
Sen tutunmaya çabalıyordun, bense reddederek yaşıyordum. Tutunabilmek için her yol geçerli olabilir çoğu zaman, reddetmek içinse devrim olabilmek için çabalamaktır yol...
***
Bitmiş aş’ka su katılmaz, ayrılıklar koyu dem hüzünleri sever.
***
Seninle ilgili hiçbir düş/ünce beni acıtmıyor artık... Ne acı...
***
Yeni yırtıklar, düğümler ekleneceği bilinse de var olmak için yine bir ömür harcanır, bir düş uğruna...
***
Herkes kendi bilincine mahkûm, kendine inancını, güvenini yitirmişler dünyasında sahici değildir yaşananlar.
***
Kötülük tozu serpilmişti kentin üstüne sanki. Ölüm ilişkilerini sevenler kutsuyordu yeni değerleri. Ağır bir koku sarmıştı her yanı. Çürümüş insan eti kokusu. Kentin üstünde ağır bir koku.
***
Sen dilediğince tanımla, öyle anlat beni. Ben olmam gerektiği yerdeyim. Daha gidecek çok yolum var. Geldiğinde burada olmayacağım.
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04