10 Nisan 2017 00:11

Hile-hurda ve daha çok ‘hayır’ ihtiyacı

Hile-hurda ve daha çok ‘hayır’ ihtiyacı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önce Suriye’ye Amerikan füzeleri. “Güvenlikçi” Trump Suriye’ye bizzat kendisi dalmak zorunda hissetti. Rusya’dan destek görme suçlaması, bir türlü kendisini kabul ettirememesi, “derin ABD”nin takmayıp her adımını bozması göstergeleriydi; içeride sıkışmıştı. Rusya Suriye’yi kapmış kaçacaktı, ABD “üçlü ateşkes” ve Astana sürecinin dışındaydı, Türkiye’yi avucundan kaçıracaktı; dışarıda işler iyi gitmiyordu. Sonuç: Gelsin füzeler!

Yoksa kimyasal silahmış –geçiniz! Kullanılıp kullanılmadığı kesin olmayışı bir yana, kullanıldıysa kimin silahıydı sorusu da ortadayken, incelemeye gerek duyulmadan füzeler fırlatıldı. Tek başına bastı ABD tetiğe. Şimdi moda tekçilik! BM falan beklenmedi. Zulmün cezalandırılması gerekirmiş, yetmezmiş ama olumluymuş –Türkiye’yi yönetenler böyle buyuruyor. ABD daha üç gün önce Musul’da yine füzelerle çoğu çocuk yüzlerce kişiyi öldürmemiş gibi! (Onu kim cezalandıracak?) Ve sanki destek açıklayan Türkiye’de bombalanan kentler ve yakılan bodrumlarda binlerce insan öldürülmemiş gibi!

Açık olan şu ki, bundan böyle Rusya’yla Amerika’yı dengeleyip yolunu açması fazlasıyla zorlaşıp hatta olanaksızlaşan Türkiye aradan sıyrılıp “gemisini yürüten kaptan”ı oynayamayacak. İlişkileri sertleşen ABD’ye Rusya arasında salınmak yerine “hınk” demek dayatılacak. Çoktan oluşmuş “öngörülemez-güvenilmez adam”lığın yükü iyice ağırlaşacak. Gelişmeler kavranamadan “Esad sıkıştı” diye sevinilse bile dışarıda muktedirlerimiz iyice sıkıştı!

*

Ve bizde de içerisi alabildiğine sıkışık! “Nereden kalkıştık bu referanduma” hayıflanması içlere oturdu bile. Yaptırılan anketler hep ters çıkıyor. Evetler az, hayırlar bayağı çok. Şimdiye kadar hareketsiz kalmış büyük bir çoğunluk “memleket elden gidiyor” düşüncesiyle referanduma sıkı sarılıyor.

Bu nedenle, zaten düzeni bozuk, hakemin takımlardan birinin baş oyuncusu olduğu eşitsiz-yasakçı referandum “yarışı”nın şakülü kaydıkça kayıyor.

Sadece “evet” serbest bu referandumda. Bir tek “evet” afişleriyle pankartları süslüyor dört bir yanı. “Hayır” afiş ve pankartları ya zaten asılması yasaklanıyor ya sökülüp toplanıyor ya da üstlerine küfürlerle “evet” yazılıyor! Salon tutulamıyor.

İçişleri Bakanı çıkıp HDP’nin referandum şarkısıyla ilgili “Hemen valiyi aradım, bu şarkı yasaklanacak dedim” diyor. Yasaklanıyor. Sadece yasakçılık mı!? Adam sözde “hakem”! Böyle olmasın diye seçimlerde İçişleri Bakanları değişir, sözde tarafsız biri gelir. Referandumda değişmiyor. Bir takımın oyuncusu, ama aynı zamanda hakem, kuralı kendi koyuyor ve rakip aleyhine penaltı veriyor.

Bir tarafta tüm devlet olanakları. Devletin bizzat kendisi. Her şey AKP’nin emrinde. Para.. Makam arabaları.. Uçak ve helikopterler. Bütün hazine. Ve valiler. Emir veriyorlar, okullar, fabrikalar miting alanlarını dolduruyor. Rektörler, İzmir 9 Eylül Rektörü örneğin “evet” mitingine götürülmek üzere bütün personel şu saatte üniversitede toplanacak diye yazılı emir çıkarıyor. Sonunda YSK genelge yayınlıyor, seçim yasakları başladığı için kamu araçları kullanılamayacak. Bir istisnası ile: Cumhurbaşkanı kağıt üzerinde “tarafsız” göründüğü için genelge onu kapsamıyor. Ona serbest, her yere devlet olanaklarıyla gidip “evet”e çağrı yapacak! Kendisi dahil herkes tarafsız olmadığını biliyor, bir tek YSK bilmiyor!

Ve bu YSK oyları sayacak! Partilerden birer kişi ve hakimlerden oluşuyor! Hakimler sorun. HSYK atıyor. En son 21 gazeteciyi tahliye eden üç hakimle bir savcıyı bu HSYK görevden almıştı. Gerekçe, “Tahliyeler toplumda infial yarattı, kamu vicdanını yaraladı.” Kimin vicdanı?

Yine hakem meselesi! İçişleri.. Seçim sandıklarının güvenliğini polis sağlayacak. Oy torbalarını polis taşıyacak. Emirle karşı takımın şarkısını yasaklatan İçişleri Bakanına bağlı.

Ve başta YSK, seçim kurulları taşınan oyları sayacak.

“Hayır” afişleri asılamıyorsa “hayır” oyları nasıl sayılacak?

Sonuç şu ki; % 55 ancak yeter! Daha fazlası, daha fazlası gerek. “Hile yapılacak, sandığa gitmeyelim” değil, herkesi sandığa götürmek ve sandıkları sahiplenmeye çağırmak, bunun için bir değil beş çalışmak gerek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa