14 Nisan 2017 00:50

Mağduriyet bulamama mağduru iktidar

Mağduriyet bulamama mağduru iktidar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

16 Nisan Pazar günü yapılacak referandumda son aşamaya geldik. Anayasada değişiklik olarak sunulan referandumun aslında sıradan bir Anayasa değişikliği olmadığının farkında olmayan yok. 

Devletin bütün olanaklarını kullanarak halkı ‘Evet’ dedirtmeye çalışanlar sadece ‘Evet’ propagandası yapmakla kalmıyorlar aynı zamanda ‘Hayır’ diyenlere de saldırmaya devam ediyorlar.

Caddelerde, sokaklarda ‘Evet’ afişlerinden başka afişlere rastlamak neredeyse olanaksız halde. Tek tük asılan ‘Hayır’ afişlerinin bir gecede nasıl yırtıldığını, söküldüğünü bir sonraki gün yerinde durmayışından anlıyoruz. Kimi zaman da tek tük haber yapılanları muhalif medyadan öğrenebiliyoruz. 

Televizyonlara ‘Hayır’ diyenler çıkartılmadığı gibi, ‘Evet’ diyenlere soru dahi soramıyorsunuz. Tarafsız Cumhurbaşkanı sahada ‘Evet’ çalışması yapmakla kalmıyor, ‘Hayır’ diyenlere de her türlü hakareti ve aşağılamayı elden bırakmıyor. 

‘Evet’ mitingleri için otobüsler, trenler, metrolar seferber ediliyor. ‘Hayır’ çalışması yapacaklara salon verilmiyor, verenler tehdit ediliyor. ‘Hayır’ çalışması yapanlara eli sopalılar, satırlılar saldırıyor ve bunlara karşı hiçbir cezai işlem yapılmıyor. 

‘Hayır’ çalışması yapacak olan HDP’nin Eş Genel Başkanları ve Milletvekilleri aylar öncesi referandum çalışmaları kapsamında tutuklanmış durumda. ‘Hayır’ çalışması yapan HDP’nin şarkısı yasaklanıyor, afişlerine el konuluyor, araçları sudan bahanelerle referandum sonrasına kadar bağlanıyor. 

‘Hayır’ diyecek Kürtler önce barınma haklarının ellerinden alınmasıyla tehdit ediliyor, yetmezse “Beyaz Toros” benzeri katliam tehditlerine maruz kalıyorlar. Bütün bunlara rağmen ‘Na’ diyen Kürtlerin son hafta sandıklarının yerleri değiştiriliyor. 

‘Evet’ mitingleri yapılacak yerlerde okullar tatil ediliyor, Devlet memurları, Kamu çalışanlarına mitinglere katılma zorunluluğu getiriliyor. Bu zorunluluk kimi zaman açıkça kimi zaman da aba altından sopa göstermek suretiyle yapılıyor. 

Anlayacağınız ülkenin tüm olanakları, devletin tüm imkânları, kamunun tüm kurumları ve çalışanları, araçları, gereçleri ülkenin yüzde 50’sine ‘Evet’ dedirtmek için seferber olmuş durumda. Ama hala bu yüzde 50’yi bulamadılar. 

Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı ve AKP iktidarı halen dahi nereden mağduriyet çıkartabilirizin derdine düşmüş durumda. Önce Avrupa’nın imdatlarına yetiştiğini zannettiler ama yaşananlara, ‘Evet’ diyecek olan halkın dahi inanmadığını, anketlerden gördük.  

Sonra eskiye dönüp; “ben belediye başkanlığı zorla elinden alınmış birisiyim” dedi. Hem de bunu Belediye Eş Başkanları görevden uzaklaştırılıp, kayyım atanmış olan Diyarbakır’da söyledi. Yetmedi “başörtülü bacılarını” yeniden gündeme getirdi. 

Derken imdatlarına CHP’li bir densiz yetişti ve kendini hala devletin sahibi zanneden zavallıların sesi olarak, milleti denize dökmekle tehdit etti. Kimsenin bu densize sahip çıkmaması mağduriyet bulamama mağdurlarını zorda bıraktı. 

Başka bir mağduriyet bulamayan iktidardakiler, yine ellerindeki 15 Temmuz mağduriyetine sığınmaktan başka bir yol bulamadılar ve televizyon reklamlarında ezanla, bayrakla, kuranla yine 15 Temmuz’a sığındılar. 

Bu atmosferde tek kale maç misali yapılan bir propaganda sürecini tamamlıyoruz. Pazar günü sandığa gideceğiz ve geleceğimizi oylayacağız.  

Öncelikle herkesin tercihini yapmak üzere sandığa gitmelerini önemle beklerken sonucun cümlemize hayırlı olmasını diliyorum. 

Umarız ki çıkacak sonuç yaşadığımız topraklarda hiçbir kimsenin hiçbir zaman mağduriyet yaşamasına neden olmaz. 

Aşk ile .

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa