15 Nisan 2017 00:56

Yüzde 50’den sonraki 1

Yüzde 50’den sonraki 1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geleceğimizin yüzde 50’den sonraki bir kişinin oyuna bağlı olduğu kritik bir eşikten geçeceğiz yarın. Bu durumun kendisi bile yeterince gerilim kaynağı. ‘Hayır’ çalışması yapanlar bu süreci güle eğlene, neşeyle geçirirken iktidarının stabilitesini korumak için her zaman gerilim ve gerginliğe ihtiyaç duymuş olan AKP, referandumu bir ölüm kalım meselesi haline getirdi. Güncel gerilimler yetmiyorsa yakın veya uzak geçmişteki gerginliklerin, savaşların, 15 Temmuz darbesinin tekrar tekrar ısıtılan anılarının o yüzde 50’den sonraki 1 kişinin pohpohlanmasında önemli bir etkisi olacağı zannedildi. Yapılan anketler bunun getirisinin olmadığını gösteriyor. Yarın göreceğiz.

Başbakanın sistem, Cumhurbaşkanlığı danışmanının devlet değişikliği olarak lanse ettiği beklentinin toplumsal bir karşılığı olup olmadığı referandumdaki sonuçla sınanmış olacak. Sonuç ne olursa olsun ancak seçmenin yarısından bir fazlasının onayını alabilince geçerli olacak bir Anayasa değişikliğinin, sağlam kolonlara sahip olamayacağı açık. 

7 Haziran’dan sonra yapılan yamalarla tamir edilen statükonun ne kadar iğreti olduğu ve ancak ek müdahalelerle, geçici olarak ayakta tutulabildiği ortaya çıkmıştı. Ondan sonraki iki yıllık süreç hep bu sağlamlaştırma çabasıyla geçti. Referandum sonrasında istediği sonucu alsa bile iktidar için iç rahatlığı yaratmayan kaygının başlangıcı bu tarihtir. 1 Kasım’la telafisi sağlanan “güç” ise topluma pahalıya mal olmuştur. Ancak 7 Haziran’daki çatlak AKP’yle yürütülen bir sistem siyasetinin içinde, semptomları bastırılsa da yok olmamıştır. Bunu en iyi iktidar partisi biliyor. Dolayısıyla referandumda yeterli oyla kabul edilecek bir Anayasa değişikliği bu semptomları kısa bir süre örtmekten fazla bir işleve sahip olmayacak. Hükümet kendisini sürekli bir “oyun” içinde hissetmeye devam edecek.

Zaten “oyun” içinde “oyun”, “yalan içinde yalan” ile sürdürülen bir sistemin bütün arazlarına karşı şerbetli olan ‘hayırcı’ kesim için ise Anayasa değişikliğinin sandıkta reddedilmesinden itibaren her şeyin güllük gülistanlık olmayacağı açık. Tersine iktidarını korumak için imkanlarını sonuna kadar kullanmakta mahir bir Hükümetin sırf bu sonuçla terbiye edilemeyeceği herkesin malumu. 

Elbette sandıktan ‘hayır’ sonucu çıkaranların da işi bitmeyecek. 12 Eylül darbesinden kalma mevcut Anayasa ile yürümenin zul haline geldiği, otoriter ve tek adam yönetimi vaat eden Anayasa değişikliğinin de püskürtüldüğü andan itibaren “nasıl bir sistem sorusu” öncelikle ‘hayır’ çalışması yürüten kesimlerin yanıtlaması gereken bir soru. Birbirinin nasırına basmadan “kardeş kardeş” çalışma yürütenlerin ayrıştığı, aralarında yeni ittifakların kurulduğu veya herkesin yeniden kendi arsasına çekildiği böyle bir süreçte “peki nasıl bir Anayasa” sorusuna verilecek yanıtlar, iktidarın anayasasına ‘hayır’ demek kadar kolay ve birleştirici olmayabilir. Ne var ki, reddedilenin yerine konulacak şeyin tarifi; demokratik, halkçı, eşitlikçi, laik bir Anayasa ve ülke için inşa çalışması daha referandum molozu içinden başlamak zorunda. 

Referandumdan ‘hayır’ sonucu çıktığında karşımıza çıkacak sorunlar ve sorular yepyeni ve bilinmedik değil. Halk bunlarla bir biçimde baş etmeyi/ yüzleşmeyi tercihte bulunmak gerektiğinde ne yapması gerektiğini az çok öğrendi. Bu kez yüzde 50’den sonraki 1 kişinin eşsiz katkısıyla sağlanan moral üstünlüğünün, kazanma duygusunun paha biçilmez zenginleştirici gücü eldeki artı bir olsun.

Yüzde 50’den sonraki 1 çok kıymetlidir, önemlidir. Şimdilik memleketin kaderi o 1’in tercihine kilitlenmiş görünüyor. Oyumuzu kullanalım, referandum ‘hayır’lı olsun. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa