Destek kaybı ve siyasal şiddet yoğunlaşması
Fotoğraf: Envato
“Referandum” sonuçları, Erdoğan iktidarının kitle desteğinin düşme eğilimini ortaya koydu. Ekonomik, sosyolojik ve politik çeşitli nedenleri bulunuyor. İşsizlik ve yoksulluk artışı; işçi ve emekçilerin hak arayışı ve bunun için mücadeleleri karşısında alınan zorbaca bastırma ve saldırı tutumu, kadınlara yönelik ayrımcı politikanın aşağılamalar eşliğinde sürdürülmesi, küçük üretimin artan şekilde yıkıma sürüklenmesi, izlenen düşmanlaştırma politikasının yol açtığı kaygılar, içeride ve dışarıda çatışmacı, gerginlik üretici ve savaş kışkırtıcı tutum ve politika, parlamentonun, her düzeydeki mahkemelerin, polis gücü ve ordunun, savaş ve olağanüstü hal ilanı ve seferberlik kararlarının “Başkan” olacak kişinin yönetimine verilmesinin yarattığı yaygın kaygı, hayır oyu verecek olan milliyetçi-muhafazakâr kesimlerin dahi hain ilan edilmesi, iktidarın kitle desteğinde düşüş eğiliminin ortaya çıkmasında ve bunun da, 16 Nisan “oy kullanma” sonuçlarında yansımasına yol açtı. Bu eğilimin “sandıklardan çıkan sonuç”ları şaibeli hale getiren hukuksuzluk ve riyakârlık nedeniyle olduğundan daha zayıf görünmesi yanıltıcı olacaktır. Her tür zorba ve hukuksuz yöntemle elde edilen “evet” oranının 2.5 milyon geçersiz oyla sağlanmış olması ve “kampanya zamanı”nın muhalefete kullandırılmaması için başvurulan saldırı, yasak ve engellemeler nedeniyle gayrımeşru olan bu “oylama” bu haliyle dahi iktidar gücünün çöküşe yol alacağının potansiyel birikimini açık etmiştir.
Ancak, devlet iktidarını elinde tutanların bu durum karşısında kabullenici olmayacakları dünden bellidir. AKP yönetimi kendi tabanında ve MHP’nin“Hayır” oyu veren muhalif kanadını destekleyenler içinde, onları “yeniden kazanma” çabasını artıracaktır. Ekonominin rant paylaşımı olanaklarını sınırlayacak şekilde yeniden geriye doğru evrildiğini gören ve kara para akışıyla kayıtsız petrodolarların kasalarla nakli olanağının daraldığını bilen Erdoğan yönetimi, daha genelde ise, yandaş üretme ve birarada tutma politikasını, ekonomik yeni olanaklar sağlamaktan daha çok, siyasal ideolojik ve kültürel argümanlara ağırlık vererek ve siyasal-askeri saldırıları yoğunlaştırarak sürdürecektir. “Diktatör diyeceklermiş, derlerse desinler, biz yolumuza bakarız!” mealindeki açıklamalar, Irak ve Suriye’ye yönelik saldırganlık, Kürt düşmanlığının sürdürülmesi ve meydanlarda “idam idam!” diye gırtlaklarını çatlatan çığırtkan toplulukların tatminine yönelik sözvermeler, şiddet ve baskı politikasının daha da yoğunlaştırılacağını ve hedefleri açısından da yaygınlaştırılacağını gösterir.
Bu durum, ileri işçi ve emekçilerin, ilerici-devrimci demokrat ve sosyalist parti, örgüt ve güçlerin izlemek zorunda oldukları politik taktik ve strateji açısından, başkaca bir seçenek ve yol bırakmayacak denli net bir tutumu gerekli kılar. Kitlelerin, iktidar politikaları karşısında duydukları kaygı ve içinde bulundukları sosyal-ekonomik yoksunlukların farkında olarak mücadele araç ve yöntemlerini zenginleştirmek, örgütlü “yapı”ları sağlamlaştırmak, iktisadi-sosyal, siyasal ve askeri alandaki iktidar uygulamalarıyla bunların bağlandığı çıkarların yaygın açıklamasını yaparak başta işçi, kadın ve genç kesimler olmak üzere kitlelerin giderek daha geniş kesimleriyle birleşmede ısrarlı olmak; 1 Mayıs ve sonrasını, Haziran ve devamını bu bakımdan doğru ve verimli olarak değerlendirmek büyük önem gösteriyor.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40