27 Nisan 2017 01:00

'Normlar savaşı'nda 13 yıl geriye sıçrama!

'Normlar savaşı'nda 13 yıl geriye sıçrama!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi(AKPM), Türkiye’yi “siyasi ve hukuksal denetime alma” kararı verdi. Karar, 45’e karşı 113 oyla kabul edildi, 12 parlamenter çekimser kaldı.

AKPM “denetim kararı”na, “Türkiye’de demokratik kurumların Avrupa standartlarında işlememesini” gerekçe gösterdi.

AKPM’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Türkiye daha önce de 12 Eylül darbesi sonrasında “denetime alınmış” ancak 2004 yılında “denetimden çıkmış”tı!

Böylece Türkiye daha önce denetimden çıktığı halde tekrar “siyasi hukuksal denetime alınan ilk ülke” olma namını da kazanmış oldu!

Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi açısından bir “dönemeç”e de işaret eden AKPM’nin bu kararı, iktidarın sözcülerince “yedi düvel bize düşman”, “güçlenen Türkiye’yi istemiyorlar” “Haçlı kuşatması”, “Bu kararın bizce bir hükmü yoktur” içerikli değerlendirmelerle karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarın tutumunu kısaca şöyle özetledi: “Karar siyasi, tanımıyoruz!”

AKPM KARARI CİDDİ BİR TEPKİ ALMADI

Yandaş ve sermaye medyası da AKPM’nin kararını alışık olduğumuz düzeyde bir tepkiyle karşılamadılar. Pek umursamadılar bile diyebiliriz.

Yandaş gazeteler bu kararı mümkün olduğu kadar küçük görmeye çalışırken, böyle durumlarda bayrağı çekip en öne fırlamayı adet edinen Hürriyet bile manşetine, ”Devamı var!” narası ile bombardıman haberini öne çıkardı; AKPM’nin kararını dört sütuna ikinci manşet olarak verdi!

Elbette ki AKPM’nin Türkiye’yi “siyasi ve hukuki denetime” alan kararının siyaset arenasında ve medyada böyle düşük profille karşılanmasının nedenleri var. Bu nedenler;

1-) AKPM kararının beklenen bir karar olması,

2-) Böyle bir kararı Türkiye’nin hak ettiğinin düşünülmesi,

3-) Devletin en üst katlarında bu karardan hoşnut olanların sayısının hayli fazla olması olarak sıralanabilir! AKPM’nin kararı haberi verilirken, “AKPM bu kararıyla Türkiye’yi 13 yıl geriye göndermiştir”, “13 yıl geriye atmıştır” gibi ifadeler kullanılıyor. Sanki AKPM durup dururken böyle bir kararı almış gibi.

NORMLAR ÇATIŞMASI  

Oysa AKPM Türkiye’yi 2004’de “denetleme süreci”nden çıkarırken, “demokratikleşme ve özgürlüklerin genişletilmesi” için yapılan vaatler, atılan kimi adımlarla bakmıştı. Geçen süre içinde bu doğrultuda kim girişimleri olsa da AKP ve Hükümetleri, “bir adım ileri iki adım geri taktiği” ile hareket etmiştir. Nitekim son yıllarda AKP ve hükümetleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın motive ettiği; batılı “demokrasi ve özgürlük normları”yla karşıdan çatışmak üzere, “yerli ve milli normlar”  tezini öne sürmeye başlayarak da bir “normlar savaşı” başlatmıştı. 

7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “400 yerli milli ve yerli milletvekili istiyorum” diyerek başlattığı “yerli ve milli normlar” kampanyası, “yerli ve milli akademisyen”, “yerli ve milli, sendikacı”, “yerli ve milli üniversite”, “yerli ve mili ekonomi”,...gibi norm tarifleriyle ilerletilmiştir.

Son 500 yıl boyunca batıda işçi sınıfı ve halkların mücadelesiyle de beslenen insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerle ilgili oluşan normların kendi icraatlarıyla çatışmasını AKP ideologları ve propagandacıları, “Bunlar batının, Haçlıların normu, bizim yerli ve milli normlarımız önemli” diyerek, “Türk tipi başkanlık sistemi” ve “Türk tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” dedikleri “tek parti tek adam rejimi” bayrağı çekmeye kadar vardırdılar. Dolayısıyla bugün gelinen yer Türkiye’nin bir ya da birkaç konuda “Avrupa normlarından kopması” değil; tersine Türkiye’yi yöneten erkin, Türkiye’yi sistematik biçimde “batılı normlar”dan koparak, bir keyfiyet rejimi inşa etmek üzere; bir ayağı ortaçağın cihadizminde öteki ayağı şoven milliyetçilikte olan “milli ve yerli normlar” dayatmasıyla ilgilidir.

Gelinen yerde de AKPM, bu “yerli ve milli normlar”la meydan okumayı “Gördüm!” demiştir. Bu yüzden de fiiliyatta AKPM bir kararla Türkiye’yi denetime almış görünse de gerçekte AKP Hükümeti, “Türkiye’yi 13+(*) yıl geriye sıçratmış”tır. AKPM’nin yaptığı, bu fiili duruma işaret etmekten ibarettir.

TÜRKİYE BU KARARI KENDİ İSTEMİŞ GİBİ

Çünkü en başta AKP Hükümeti ve bu “yerli ve milli normları” dayatanlar olmak üzere Türkiye’yi yönetenlerin ülkeyi;

- TMY ve OHAL’e yönetmeyi sürgit planlayarak,

- Yargıyı denetim altına alma,

- Gazetecileri hapse atarak basını susturma,

- Meydanlarda “İdam isteriz” çığlıkları attırma,

- OHAL altında yapılan ve kamuoyunda hileli olduğuna inanılan bir referandum yapma,

- Ülkeyi “tek parti tek adam rejimine” sürükleyen, ...girişimlerle Türkiye’nin kendisi zaten “Beni  denetime alın” diye bas bas bağırıyordu.

Oluşan tabloya ve konan hedeflere bakınca; “Bu tablonun mimarı olan, Saray’da ve AKP merkezinde çeşitli görevler verilerek üslendirilen tek adam rejiminin ‘çekirdek kadrosu’ AKPM’nin kararından herhalde çok “hoşnut’ olmuştur” demek onlara haksızlık olmaz. Çünkü onlar, böylece ellerindeki ve ayaklarındaki “Avrupa normları” bağından kurtulduklarını düşüneceklerdir. Bunu onların medya ve sosyal medyadaki vermeye çalıştıkarı mesajlardan anlıyoruz.Elbette ki, Avrupalı hükümetlerin, “Avrupa değerleri” denen değerleri ne kadar savundukları, Türkiye’yi denetime almasını isteyenlerin vekil kliklerinin kendilerine has amaçları tartışılabilir, eleştirilebilir. Bunlar önümüzdeki süreçte gazetemizde ve bu köşede de çeşitli yönleriyle tartışılacaktır. Bugün önemli olan ise; ortaya çıkan bu durumu Türkiye’nin demokrasi güçlerinin, demokrasiyi ve özgürlüklerin savunulmasını ilerletmek için kullanmayı başarmalarıdır.  

(*) 13+ yıl derken burada + ile 13 yıldan daha da geriye doğru zıplama kast ediliyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa