1 Mayıs'ta Kürt coğrafyasında emeğin panoraması
Kürt coğrafyası uzunca bir süredir savaş ve çatışmaların coğrafyası olarak gündeme geliyor. Ama bu fotoğrafın öbür yüzünde bu coğrafyanın göçün, yoksulluk ve işsizliğin coğrafyası olduğu gerçeği var. Yıllardır en yoksul, işsizliğin en fazla olduğu iller listesinde hep Kürt illeri ardı sıra sıralanıyor. Ancak işsizlik, yoksulluk ve göç aynı zamanda bu coğrafyayı sermaye için ‘cazibe merkezi’ yapıyor. Çünkü bu koşullar sermaye için Kürt coğrafyasını iktidarın “Bölge’nin Türkiye’nin Çin’i yapılması” olarak tanımladığı bir ‘sömürü cenneti’ haline getiriyor.
Bugün 1 Mayıs ve işte Kürt coğrafyasında 1 Mayıs’ın hangi koşullar altında ve hangi taleplerle kutlandığını/kutlanacağını gösteren emeğin panoramasından birkaç görüntü…
1. ŞİRVAN:
AŞIRI KÂR HIRSI +TAŞERONLAŞTIRMA=İŞ CİNAYETİ
Şirvan, ‘olağanüstü’ koşullar altında yaşayan bu coğrafyada iş cinayetlerini olağan hale getiren düzenin fotoğrafıdır. Bu iş cinayetine giden yolun önü önce iktidarın özelleştirme politikalarının bir sonucu olarak Şirvan’da ETİ’ye ait bakır işletmesinin 2004’te Ciner Holding’e ait Park Enerji’ye satılmasıyla açıldı. Şirket maliyetleri düşürmek için daha önce yeraltı madeni biçiminde işletilen madeni açık maden haline getirdi. Yetmedi, işçilerin güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılması için 4 taşeron şirket kullanıldı. Alınmayan önlemler geçen yılın Kasım ayında 16 işçinin Şirvan’daki madende iş cinayetine kurban gitmesinin önünü açtı. İş cinayetinden sonra değişen tek şey bu işletmenin Cengiz holdinge devredilmesi oldu.
2. BARIŞ İSTEYENE EKMEK YOK
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve uygulamaya konan KHK’ların öncelikli hedeflerinden biri de barış isteyen kamu emekçileri ve akademisyenler oldu. Barış isteyen, demokrasiyi savunan kamu emekçileri ülke genelinde iktidarın hedefi haline geldi; binlercesi açığa alınıp ihraç edildi. Ancak bu uygulamaların da öncelikli uygulama alanı Kürt coğrafyasıydı. Ve bununda ötesinde bu uygulamalar Kürt kentlerinde özellikle belediyelere atanan kayyımlar eliyle ‘özel’ bir boyut kazandı. Kamu emekçilerinin yanı sıra kayyımların atandığı belediyelerde çalışan binlerce işçi de kayyımların kıyımına uğrayarak işinden atıldı.
3. İŞSİZLİK: ‘GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN KUYRUĞU!
16 Nisan referandumundan hemen önce Mart ayında İş-Kur’un 6 aylık geçici çalıştırma için işçi alımı sırasında Diyarbakır’dan yapılan 40 bin kişilik başvuru, Kürt coğrafyasındaki işsizliğin çıplak gözle bile görünür haliydi. TÜİK’in 2016 işsizlik istatistiklerine göre işsizliğin en fazla olduğu kentler yüzde 28,3 ile Mardin, Batman, Siirt, Şırnak bölgesi idi. Ve İş-Kur, Kürt coğrafyasında uzunca bir süredir bir yandan iktidarın işsizleri beklentiye sokup oyalamasının, öte yandan patronlara kaynak aktarmasının aracı olarak kullanılıyor. Mesela ‘2 milyon istihdam’ sloganıyla özel sektörde İş-Kur üzerinden işe alınacak 2 milyon kişinin sigortasının devlet tarafından yatırılması teşviki, Antep gibi sanayi kentlerinde bile patronların mevcut işçileri işten çıkarıp yerlerine İş-Kur işçisi almasından başka bir işe yaramıyor. Özetle Kürt coğrafyasındaki işsizlik, ülke genelinde resmi olarak yüzde 13’e çıkarak rekorları zorlayan işsizlik rakamlarını ikiye katlayarak ‘güçlü Türkiye’nin kuyruğu olmaya devam ediyor.
4. PATRONLARIN ‘SÖMÜRÜ CENNETİ’
İktidarın ‘cazibe merkezleri’ dediği Kürt coğrafyasındaki işletmelerin çoğunda asgari ücret ‘tavan ücreti’ olarak değer kazanıyor. Özellikle tekstil işletmelerinde genç kadın ve çocukların ücretleri 450-500 liradan başlıyor. İşçilerin büyük çoğunluğunun sigortasız olduğu bu işletmelerde asgari ücret alanlar/alabilenler parmakla sayılıyor. Yani Kürt coğrafyasında başta ‘tekstilkent’ler olmak üzere kurulan işletmelerde ‘çalışma düzeni’ güvencesiz koşullarda kölece çalışmaya ve dizginiz sömürüye dayanıyor.
5. EN ALTTAKİLER: GÖÇMEN İŞÇİLER
Özellikle mevsimlik tarım işçisi ve inşaat işçisi olarak en kötü koşullarda, en düşük ücretlerle çalıştırılan işçiler, yani en alttakiler uzunca bir dönem hep Kürt işçiler oldu. Ancak bugün hangi Kürt kentine giderseniz gidin inşaat ve tarım işçilerinden aynı şikâyeti duyarsınız: “Suriyeli işçiler geldi, ücretler düştü ve artık eskisi gibi iş bulamıyoruz.” Oysa aynı şeyler daha önce 90’lı yıllarda zorunlu göç nedeniyle batıdaki kentlere göç eden Kürt işçiler için de söylenmişti. Başka bir deyişle bugün Suriyeli işçiler, en alttakilerin de altına yerleştiler ve işçi sınıfının bir parçası haline geldiler.
Kürt coğrafyasında bir yandan savaş ve göç ve öte yandan işsizlik ya da kölece çalışma tarafından belirlenen emeğin panoramasının ana hatları, aynı zamanda emek mücadelesinin ana taleplerinin ne olduğu sorusunun da yanıtını veriyor. İçeride ve Bölge’de savaş ve müdahale politikalarına karşı barış ve demokrasi; işsizlik ve kölece çalışma koşullarına karşı iş, ekmek ve insanca çalışma-yaşam koşulları…
Bugün alanlarda bu mücadelenin bayrağını yükselten işçi-emekçilerin bayramı kutlu olsun!
Evrensel'i Takip Et