CHP sorunu...
Fotoğraf: Envato
1 Mayıs’ın ardından 6 Mayıs’ta Denizlerle birlikteydik.
1 Mayıs’ta artan gücümüzü gördük. 6’sında bunu bir kez daha görürken Denizlerin çoğaltıcılığını yaşadık. İşsizlik, yoksulluk, eşitsizlik, tekelci yasak ve dayatmalar, zorbalığın yanında aldatıcılık, yolsuzluk, düpedüz hırsızlık, hilebazlık gibi bütün kötülüklerin, haksızlık ve adaletsizliklerin kaynağı olan mevcut düzene karşı ayağa dikilişlerini andık. İyileştirmeleri reddetmeyen, ama düzenin sınırlarını aşılmaz son kabul etmeyip meşruiyetin halkta olduğunu bilen kararlı mücadeleci tutumlarının birleştiriciliğini hatırladık.
Şimdi, hileye başvurularak halkın iradesinin tanınmadığı gayrı meşru referandumun ardından duruma bakılınca kararlaştırıcı önemlerini bir kez daha teslim etmemek olanaksız.
Tüm olumsuz koşullara rağmen nüfusun yarıdan çoğunun Denizler gibi “HAYIR” dediği bir güç kondu ortaya. Güç, ama dağınık bir parçalı bütün. Tepki göstermede, “Hayır”da birleşebilmiş. Yapılacaklar bakımından da, asgari müştereklerde birleştirilmesi gerek. Aklın yolu bir olmalı; çoğaltılmasına çalışılmalı. Buna hayır demek olacak şey değil. Ama hırslar aklın önünü geçince oluyor!
Görülüyor: CHP’siz olmuyor, ama CHP’yle de olmuyor! CHP’nin kendisi başlı başına bir sorun.
Yarıdan çok “hayır”da payı olduğu kuşkusuz. Bu görmezden gelinerek ilerlenemez. Ama onunla nasıl ilerlenecek? Başkanı “Referandum gecesi itiraz edip sokağa çıksaydık kan dökülecekti. Kavga ile sonuç alamayız” diyor ve ekliyor: “Gençlerin enerjisine gem vurduk. Sokak çağrısı yapmadığımız için kitlelerin enerjisini azalttığımın farkındayım.” Olmaz! Parti Sözcüsü S.S. Böke “atılması gereken adımlar 16 Nisan gecesinden başlayarak gereken siyasi kararlılık ve netlikle atılmamıştır” deyip parti yönetiminden istifa ediyor. Haksız değil.
Önce Baykal ortaya atılıyor. Şöhreti hizipçilik değilmiş gibi, 2019’u, cumhurbaşkanlığı seçimini işaret ediyor. Açık ki, kendisi olmak istiyor! Referandumun şaibesini geçmiş, son fırsat sayıp gözünü yukarıya dikiyor. “Aday ciddi siyasetçi olacak, uydurma, yapay siyasetçi değil” diyor. Hayır! Baykal, M. İnce, F. Sağlar türünden ne yapacaklarını söylemeden, program ve politika önermeden “ben” diyen “kurtarıcılar”a lazım değil halka. Öncelikle “aday”a, o bilinen tipte, “ben”ci, menfaatçi, bir dediği diğeri tutmayan bir “siyasetçi”ye değil, “hayır”ların çoğaltılması mücadelesine, bu mücadelenin ve güçlerinin birleştirilmesine, öyleyse birleştirici asgari müştereklere, yani bir mücadele platformuna ihtiyaç var. Bu mücadele, tıpkı Denizler türünden, içinden kendi siyasetçilerini çıkaracak ve önüne geçirecektir.
Halkı ve çıkarlarını en üstün bilme, halka bağlanma ve şahsi çıkar gözetmeme soyut bir erdem değil, Denizlerin yaşam gerçekleriydi. O nedenle efsaneleştirildiler ve hala birleştirebiliyorlar. Şahsi çıkar gözeterek olmaz! Şahsi çıkar gözeten dışlanmalıdır!
Ve sırasıyla gidilmeli, uygun adım yürünmelidir. Şaibe kabullenilerek yürünemez. Çekişmelerle birbirine düşülemez! Didişmenin değil, birliğin yolundan gidilmelidir.
CHP, evet, “tek adam-tek parti yönetimine hayır” tutumunun, yürütülen ve geliştirilmesi gereken demokrasi mücadelesinin büyük partisiydi. Ama tek partisi değildi. Baykal dahi bilincinde. Kılıçdaroğlu da diğer bileşenleri ziyaretten söz ediyor. Sadece “diğerleri”nden söz açmak ve ziyaretle olmaz. Hepimiz, tek adam-tek parti diktatörlüğüne karşı çıkmış bütün güçler, başkalarının sözünü etsek bile kendimizden menkullüğü, kendi bildiğimizi yaparak kendi yolumuzdan yürünmesini dayatamayız. Demokrasiyse, dayatma olamaz! Birlik olunacaksa gerekleri vardır. Büyük ya da küçük, herkes haddini bilecektir, ama eşitlik zemininde hareket edilecektir. Başka türlü birlik sağlanamaz! “Ben” diyen, “benim yoğurdum tatlı” diyen, başka “benler”le başka “yoğurtlar”ın tatlılık iddiaları davet ediyor demektir.
“Yaşasın Marksizm-Leninizmin yüce ideolojisi” çağrısı yapan Deniz kimseye sosyalizmi dayatmadı. Kimse başkasına Sünniliği, Aleviliği, Türklüğü ya da Kürtlüğü, kendi demokrasi ya da bir başka anlayışını dayatmamalı, herkes karşısındakine saygı göstermeyi bilmelidir. Ancak halkın temel sorunlarını sahiplenmede birleşilebilir.
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50