İlk maddesi gündemden düşmüş bir ziyaret!
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan 16 Mayıs’ta, Washington’da ABD Başkanı Donald Trump’la görüşecek.
Erdoğan bugün yola çıkıyor. Pek gündemde olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13-14 Mayıs’ta Çin ziyaretinden sonra, Türkiye’ye gelmeden ABD’ye gidecek.
Çin ziyareti ve bu ziyaretin önemine dair medyada ve siyaset arenasında bir tartışma yok. Ama Donald Trump’ın başkan seçilmesinden beri yani yaklaşık altı aydan beri Erdoğan ve Hükümeti, Trump’la görüşmek için gün sayıyorlar.
Kuşkusuz söz konusu olan ABD Başkanı olunca, görüşmelerde pek çok konu ele alınacaktır. Örneğin Reza Zarrab’ın serbest bırakılması gibi.
Ama şunu söyleyebiliriz ki, bu gezinin başlıca iki gündemi vardır.
ABD ZİYARETİNDEN NE BEKLENİYOR?
1- ABD’nin PYD-YPG’yi “terör örgütü” olarak görmesi, onunla Suriye’de IŞİD’e karşı da olsa iş birliği yapmaması; elbette SDG’ye de silah yardımı yapılmaması.
2- Fethullah Gülen’in iadesi, en azından iade öncesi tutuklanması, hiç olmazsa “Evinde gözaltında tutulması” gibi önlemlerin alınması.
Nitekim ziyaret gününün belli olmasından sonra Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan oluşan ağır bir öncü kuvvet Washington’a gönderildi. Bu ağır toplara bir süreliğine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da katıldı.
Ancak onlar, çeşitli düzeydeki yetkililerle görüşmeleri sürdürüp, Erdoğan için toprağı elverişli hale getirmeye çalışırken, ABD Başkanı Trump, içinde YPG’nin de olduğu Suriye Demokratik Güçlerine silah yardımı yapılması kararını imzaladı.
Bu, açıkça Cumhurbaşkanının, Trump’la yapacağı “peşrev”den, “Virgül değil nokta mesafesinde yapılacak görüşmelerden” önce, ziyaretin en önemli maddesinde olan “1. madde”nin görüşme gündeminden düşürülmesiydi. Dahası, Trump’ın bu kararı Fethullah Gülen’in iadesi de dahil tüm görüşme gündemini de ciddi bir gündem olmaktan çıkardı!
Nitekim, son günlerde CHP ve MHP başta olmak üzere genişçe bir çevre de Erdoğan’ın ABD ziyaretini iptal etmesini istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, götüreceği belgelerle Trump’ın fikir değiştirip kararını değiştirebileceğini söylese de, bunun gerçekle bir bağlantısının olmadığı da herkesin bildiği bir gerçek.
ABD VE RUSYA’DAN AYRI AYRI AMA ORTAK TAVIR
Basın ve siyaset erbabı günlerdir, Türkiye-Suriye sınırı boyunca Rusya’nın ve ABD’nin, PYD-YPG ile yakınlaşması, ABD ve Rusya askerlerinin YPG’lilerle ortak törenler yapmalarını, nihayet YPG’ye ABD’nin hangi silahları vereceğini, Rusya bayrağının Afrin’de Türkiye sınırına asıldığını tartışmaya kadar geldi.
Nitekim el-Bab’ın ele geçirilmesi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “El Bab tamam sırada Menbic ve Rakka var” açıklamasının hemen akasından Menbic ABD, Rusya ve Suriye rejimi askerleri tarafından koruma çemberine alındı. TSK’nin savaş uçaklarının Rojava ve Şengal’i bombalaması sonrasında ise Rusya ve ABD; Afrin’de Rusya ve rejim askerlerinin, Fırat’ın doğusunda Suriye-Türkiye sınırı boyunca ABD askerlerinin, SDG güçleriyle birlikte mevziye girdiklerine tanık olduk.
Şimdi de Rakka harekatı ile bağlantılı olarak ABD, SDG güçlerine ağır silahlar ve zırhlı araçlar desteğini devreye soktu.
SONUÇLAR TARTIŞILARAK BİR YERE VARILAMAZ
Ancak bütün bu tartışmalar, bu tartışmalar üstünden yapılan girişimler, sadece sonuçlara dairdir.
Bütün bu sonuçların arkasında ise Türkiye’nin altı yıllık Suriye politikası vardır.
Yoksa Rusya ve ABD ne Türkiye’nin gelişmesinin önünü kesmeye ant içmiş, ne de Türk düşmanlıklarını göstermek ve Kürtleri sevdikleri için YPG’ye silah vermektedirler. Onlar kendi çıkarlarını gözetiyor ve Kürtlerin taleplerini dikkate almayan bir Ortadoğu politikasının hiç bir sonuç alamayacağının farkında oldukları için Kürt güçlerini kendi yanlarına çekmek için gayret gösteriyor, aralarında rekabete giriyorlar. Ki, İran ve Suriye rejimi de bunun farkındadır ve onlar da en azından kendi Kürtleriyle bir uzlaşma zemini arıyorlar. Kürtlerle yakınlaşmanın öneminin farkında olmayan tek ülke Türkiye’dir. Tersine Türkiye’nin iktidarı ve muhalefeti ile sermaye partileri “Kürt fobisi” üstünden siyaset yapmada yarış içindedirler. Barzani ile dostluk da bu ağırlığı dengeleyemez durumdadır ki; bu “dostluğun” yakın gelecekte sürmesi bile çok kolay görünmüyor.
Kısacası sorun Türkiye’nin 6 yıllık Suriye politikasının sonuçlarını tartışarak; ABD’yi, Rusya’yı Suriye rejimini, İran’ı ya da PYD-YPG’yi suçlayarak gidilecek bir yer yoktur. Eğer burada kalınırsa, Türkiye’nin bölgeden tümüyle tecrit olması kaçınılmazdır.
Sorunun temelindeki politikalara bakmadan yaşanan sonuçları anlamak olanaklı olmayacaktır.
WASHİNGTON’DA DA ÇARPILACAK BİR DUVAR VAR!
Çünkü bugün gelinen yerde; Türkiye’nin Suriye politikasının temelinde Katar, Suudi Arabistan’la iş birliği içinde Suriye’deki cihatist örgütleri destekleyerek Suriye rejimini yıkmak, Suriye’de Sünni bir İslam devleti kurma; İslam dünyasına buradan yeni bir nizam verme, dünyaya İslam’ın nizam vermesi için de Suriye merkezli bir “İslamcı güç merkezi” oluşturma amacı vardır. Bu hesap yanlış çıkınca da küçük değişiklikler yapılsa da amaç baki kaldığından, her manevra yeniden duvara çarpmayı getirmiştir.
Olup bitenler açıkça göstermektedir ki; Kürtler dahil bölge halklarının kendi kaderini tayin etmelerine saygı gösteren, bölgeye yabancı müdahaleleri reddeden, bölge sorunlarının bölgedeki ülkeler arasında çözümünü esas alan, bölgede demokratik girişimlerin ve özgürlüklerin genişletilmesini destekleyen bir dış (ve elbette iç politikaya) dönülmeden varılacak yer, yenide yeniden “duvara çarpma”dır.
Bu yüzden de Menbic’de, Rakka’da, Rojava’da duvara çarpan dış politikanın şimdi Washington’da da duvara çarpması kaçınılmaz görünüyor.
Bu gelişmeler ışığında bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Trump’la görüşmesinin bu tabloyu değiştirecek yeni girişimlere yol açması beklenemezdir.
Fetullah Gülen’in iadesi konusunda kimi etkisiz önlemler alınması ya da Zarrab davasında verilecek bazı vaatler, Türkiye’nin gönlünü almaya yönelik kimi söylemlerin bu tablonun yarattığı ağırlığı dengelemesi mümkün görünmemektedir.
Erdoğan’ın Washington ziyareti, daha yola çıkmadan en önemli maddesi gündemden düşmüş bir ziyarettir.
2007’deki Bush-Erdoğan görüşmesinin tersine, 16 Mayıs’ta Washington’dan daha fazlasını bekleyenler hayal kırıklığına da hazır olmalıdır.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47