Ama 'Sam Amca' çağırınca sen tıpış tıpış gidiyorsun Melih!
Tek adam iktidarı ve destekçileri meğer yurtseverlik ve anti-emperyalizmi de tekellerine almışlar da haberimiz yokmuş! Üstelik sosyalistlere ders vermeye de başlamışlar. Sabah gazetesinden Melih Altınok, 12 Mayıs’ta yazdığı “Sam amca çağırsa sen gider misin devrimci?” başlıklı yazısında “sol”culuktan kurtulup “aklını özgürleştirmiş bir yurtsever olarak” bizlere ders veriyor! Yazısında ABD Başkanı Trump’ın Suriye’de en önemli bileşeni YPG olan Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) ağır silah gönderilmesini onaylamasını “emperyalistlerin bir oyunu” olarak niteleyen Altınok, gerçek yurtseverlerin bu karara tepki gösterdiğini söylüyor. Altınok’a göre ABD’den silah alan Kürtler, “15 Temmuz gecesi Türkiye’yi işgale açık hale getirmeye çalışan batı devleti”nin (ABD’nin) ajanlığını yapıyor. Dolayısıyla Rojava’ya desteğe giden devrimciler de “Ortadoğu’daki emperyalist hedefleri için asker arayan Sam Amca’nın puşili müritleri” haline geliyor. Hal böyle olunca gerçek yurtseverlik de Erdoğan iktidarının arkasında saf tutmaktan -Perinçek’in kulakları çınlasın- geçiyor.
Demek ki neymiş?
Kürtler, IŞİD’e karşı savaşmak için ABD’den destek alınca -ki ABD’nin bu desteği kendi çıkarları doğrultusunda verdiği doğrudur- “emperyalizmin Ortadoğu’daki ajanları” oluyorlarmış.
Peki, NATO üyesi olan ve ordusu baştan sona ABD silahları ile donatılmış olan Türkiye’deki iktidar neciymiş?
Gerçek yurtsever ve anti-emperyalistmiş!
Melih Altınok, öyle diyor!
Gerçekten öyle mi?
Yarınki görüşmede Trump, Erdoğan’a “DSG’ye silah göndermekten vazgeçtiklerini ve Rakka operasyonunu Türkiye ile yapacaklarını” söylese en büyük Amerikancı kim olur? Yine bugün bize yurtseverlik, anti-emperyalizm dersi veren Antınok ve desteklediği iktidar değil mi?
Tartışmaya geçmeden önce bu iktidar ve destekçilerinin Amerikan karşıtlığıyla ilgili küçük bir hatırlatma yapalım.
Yıl 2003. Türkiye’nin Irak savaşına katılması ile ilgili savaş tezkeresi halkın büyük tepkisinin etkisiyle meclisten geçmemiş/geçirilememiş -ki Erdoğan bu konudaki pişmanlığını defalarca dile getirmişti. Bu karardan sonra ABD-Türkiye ilişkileri gerilmişti. Bu gerilim 2005’te ABD askerlerinin Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin başına çuval geçirmesine kadar varmıştı. Ayrıca ABD, Türk savaş uçaklarının Irak sınırları içinde uçuşuna yasak koymuştu. O dönem Türkiye’de Amerikan karşıtlığı tavan yapmıştı.
Sonra ne mi oldu? ABD, 2007’de Türkiye’nin Irak’taki PKK kamplarını bombalamasına izin verdi. Ve ardından Erdoğan-Bush görüşmesi yapıldı. Derken Amerikan karşıtlığı bitti, ABD ile “yeni bir bahar” başladı. ABD ile ilişkileri “mükemmel” olarak niteleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, ABD’den aldıkları istihbarat desteğiyle “PKK kampları artık bizim için BBG evi gibi” demeye başlamış, iktidarımız ABD ile “stratejik ortak” olmakla övünür hale gelmişti.
ABD “baş düşman” olmaktan çıkıp yine “en büyük dost ve müttefik” olmuştu.
Rojava’daki Kürtleri ve destekçilerini “Sam Amca’nın puşili müridleri” olmakla suçlayan yazarımız, söz konusu yazıdan bir gün sonra “Neymiş, Erdoğan ABD’ye gitmemeliymiş!” başlıklı bir yazı daha yazdı. Altınok, bu yazısında Erdoğan’ın yarınki ABD ziyaretini “tüm bölge ve dünya politikasını etkileyecek bir ziyaret” olarak tanımlıyor ve Erdoğan’ın bu ziyareti iptal etmesini isteyen CHP’yi -ki, CHP yönetimi de Kürt karşıtlığı üzerinden iptali istemektedir- eleştiriyor. Sonra bu ziyaretin “Trump’ın, Pentagon’a ve bölgedeki komutanlara teslim ettiği PKK-YPG politikalarını mutlaka etkileyece”ğini söylüyor.
Tam da dediğimiz gibi, ABD bunlara kapıyı araladığında bunlardan büyük Amerikancı olmaz! İşte bir gün önce ABD’ye demediğin bırakmayan yazarımız, ertesi gün Erdoğan’ın ABD ziyareti için umut pompalamaktan geri durmuyor! Bunların yurtseverliği de, anti-emperyalistliği de ABD’ye “bizim tehdit olarak gördüğümüz Kürtleri bırak, bizimle iş tut” demekten ibaret. Kürtler çıkarları temelinde ABD ile işbirliği yaptığında “emperyalizmin maşası” oluyorlar, ama Türkiye’deki iktidar işbirliği yapınca “dünya gücü” oluyor!
Peki, Kürtlerin ABD ile işbirliğinin açmazları yok mu?
Elbette açmazları da zorlukları da var.
Rojava Kürtleri, IŞİD sorununun yarattığı özgünlükler içinde ABD ve Rusya’nın başını çektiği iki kamp arasındaki çelişkileri kullanarak kendi geleceklerini belirlemek, Suriye’de bir statü sahibi olmak istiyor. Ve bu politikanın sınırlılıklarının da, açmaz ve zorluklarının da olduğu da bir gerçek.
Ancak ABD emperyalizminin ve bütün emperyalistlerin planlarını bozmanın yolu, Kürtler gibi bölgenin ezilen halklarının kendi geleceğini belirleme/kaderlerini tayin hakkına saldırmaktan değil; bu hakkı halkların barış ve demokrasi içinde birlikte yaşamasının bir güvencesi olarak görüp savunmaktan geçiyor. Emperyalistlerin bu sorunları kullanma zeminini ortadan kaldırmanın yolu buradan geçmektedir. Bu nedenle Rojava Kürtlerine düşmanlık üzerine kurulu bir siyaset, ancak emperyalistlerin bu sorunu daha fazla kullanmasına hizmet eder.
O yüzden ‘Sam Amca’ çağırınca tıpış tıpış gidenlere sözümüz şudur: Siz önce bir dönüp kendinize bakın.
Acaba yurtsever-devrimci gençler, ABD emperyalizmine, 6. Filo’ya karşı mücadele ederken ABD’nin kurdurduğu derneklerde bir araya gelip bu gençlere saldıranlar kimlerdi? Sonra 2002’de ABD’nin “ılımlı İslam” projesi ile iktidara gelen/getirilenler kimler?
İşte Altınok, bunların gerçek yurtsever ve anti-emperyalistler olduğuna inanmamızı istiyor.
Oysa biz çok iyi biliyoruz ki bu ülkenin gerçek yurtseverleri-devrimcileri hayatlarını emperyalizm ve işbirlikçi burjuva gericiliğe karşı adayan ve darağacındaki son sözlerinde “Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesini” haykıran Denizlerin yolundan gidenlerdir.
Evrensel'i Takip Et