Panzerler, Muhammet ve Furkan
“Panzerler
Üstümüze
Kalkar
Armut
Çiçeğindeyiz
Meğer
Sokakta
Düşenler
Var
Ve
Okulda
Gösteride
İşkencede
Ve
Mağarada
Kışta
Karda
Kıyamette
Silahlı
Silahsız
Ve
Yalnız...”
Şair, yaşasaydı şiirine eklerdi:
“Ve evde…
Olayı biliyorsunuz.
Şırnak Silopi’de bir panzer, bir gece bir evin duvarını yıkıp eve giriyor ve iç odada uyuyan iki kardeşi eziyor.
Enver Gökçe, bu kadarını düşünememiş.
Düşünülecek gibi de değil.
Panzerlerin, akreplerin, TOMA’ların yönettiği bir ülkede böyle ölümleri de düşüneceğiz artık.
Köyler yakıldı,
Köyler boşaltıldı.
İlçeler yıkıldı.
Şehirler bombalandı.
Savaş sürüyor.
Savaş yok, diyorlar.
“Her şey güvenlik için…”
Köyler, kasabalar, şehirler güvenlik için yok edildi.
Halk, güvenlik için göç ediyor.
Doğunun taşları bile ağıt yakarken bu zulme giydirilen bu kılıflara kim inanabilir?
İnanıyorlar.
“Ama onlar da” diye başlayan “ülkeyi bölmeye kimsenin gücü…” diye süren “devlet dili”, öldürüyor o çocukları.
Muhammet’i ve Furkan’ı o dil öldürdü.
Panzerler bunun için kalktı üstlerine.
Bir ülkede çocuklar bir gece yarısı böyle ölüyorlar, böyle öldürülüyorlarsa o ülkede savaş var demektir.
Bu savaşı kutsayan dil, iktidar dilidir.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” nakaratlarıyla gözdağı veren dil, aklın ve duygunun dili değil, şiddetin ve savaşın dilidir.
Muhammet’i ve Furkan’ı ezen panzer değil, bu dildir.
Savaş bitmedikçe bu dil, kendi yuvasına çekilmeyecek.
Dünya güzeli iki çocuk.
Muhammet 7, Furkan 6 yaşında.
Ölüm onları uykularında yakalıyor.
Kabus bile olmayacak bir rüya, ölümle geliyor uykularına.
Savaş, budur işte!
Çocuklarının rüya bahçelerini, gelinlik kızların düş evlerini darmadağın eden bir zulüm…
Bu savaşın bitmesi için bir ölüm bile yeterken çocuklarımızı uykularında ölüme yatırmaktan sevinç duyan kafaların ülkeyi kandan kurtaramayacağını da biliyoruz.
Öldürün, diyorlar.
Öldürüyorlar.
Muhammet’in ve Furkan’ın ölümlerinin kendi çocuklarının ölümleri olduğunu bilmiyorlar.
O ölüm sabahında öperek uyandırdıkları çocukları, öldürdükleri o iki kardeştir.
Panzerler, kendi çocukları üzerine kalkmıştır.
Kürt ya da Türk, Êzidî ya da Arap…
Ölümün ulusu yok.
Gözyaşının rengi aynı.
Muhammet’le Furkan’ın ölümü, insanlığın ölümüdür.
Evrensel'i Takip Et