‘15 Temmuz darbe girişimi’ davaları biter mi?
Fotoğraf: Envato
15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili 221 sanığın yargılandığı “Darbe girişiminin karargah davası”, (“Darbe girişiminin çatı davası“ da denilen dava) hafta başından beri Ankara’da sürüyor.
Daha önce de 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili davalar açıldı. Ama Ankara’da başlayan bu dava, 15 Temmuz darbe girişiminin “ana davası” denecek bir dava! Çünkü bu dava; darbenin “bir numarası” denilen Akın Öztürk başta olmak üzere “Yurtta Sulh Konseyi üyeleri” olduğu iddia edilenler ve onların en yakınında yer alan kişiler etrafında kurulan bir dava.
Ancak davanın ilk gününden başlayarak savunmalarını yapan kişiler (eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk dahil tümü), darbe ile bir ilişkilerinin olmadığını söylüyorlar ve kendilerine yönelik suçlamalara, doğruluğu henüz kanıtlanmamış da olsa, yanıtlar veriyorlar.
KİMSENİN HABERİ OLMADAN YAPILMIŞ BİR DARBE GİRİŞİMİ!
Bugüne kadar; “Darbeyi ben yaptım. Emri de şuradan aldım. Şu kişilerle de şöyle bir organizasyon içindeydik” diyen bir babayiğit çıkmadı! Dahası bu kişiler de darbeyi, kendi emir komuta sistemleri içinde değil de ordan buradan, şu ya da bu vesileyle duymuşlar!
Sanki bu “darbeden haberi olmama” durumu, 15 Temmuz darbe girişimi”nin tipik özelliği! Öyle ki; darbenin “1 no’lu hedefi” olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimini, etrafındaki onca istihbarat elemanından değil de eniştesinden duyarken, 15 Temmuz’un “bir numarası” olarak yargılanan Akın Öztürk de darbe girişimi başladıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanı’nın, “Akıncı üssünde bir şeyler oluyormuş git bir bak bakalım” demesiyle öğreniyor. Yoksa adamın darbeden filan haberi yok!
“15 Temmuz darbe girişimi” davasının bir özelliği de bu: Darbenin en başında olduğu iddiasıyla iddianamelerin üstüne kurulduğu kişiler bile, darbeden sonradan haberi olmuş mağdurlar!
SÜREÇ İLERLEDİKÇE SORULAR DA BÜYÜYOR
Gerek 15 Temmuz darbesi ile ilgili açılan davalarda, gerekse medya ve siyaset alanında, darbeye yönelik değerlendirmelerde kritik soru işaretleri MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı üstünde yoğunlaşıyor.
Bir binbaşının 15 Temmuz günü öğle saatlerde MİT’e gelerek darbe girişimini ihbar ettiğinde saat 14.20’dir. Genelkurmay Başkanı Akar’ın Genelkurmaydaki odasında derdest edildiğinde ise saatler 21.00’i göstermektedir. “Bu sekiz saat içinde MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı darbeyi önlemek için ne yapmıştır; bu iki zat, Cumhurbaşkanı ve Başbakana neden hiçbir bilgi vermemişlerdir; Cumhurbaşkanı neden MİT Müsteşarına bir türlü ulaşamamıştır?” gibi sorular giderek daha çok, daha bir ısrarla ve her yeni durumda yeniden gündeme gelmektedir.
MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı’nın tutumu ve bunlar hakkında hiçbir soruşturma açılmamış olması, bu kişilerin AKP’li vekillerin karşı çıkması nedeniyle TBMM Darbe Komisyonu’na ifadeye çağırılmamaları, savcıların MİT ve Genelkurmay üstünde büyüyen soruları iddianamelerinde görmezden gelmesi,...gibi pek çok benzerlik, “darbe girişiminin kontrollü olduğu” iddialarına güç kazandırmaktadır.
Nitekim, Ankara’daki, “Darbenin karargah davası” denilen davanın üçüncü gününde Kara Kuvvetleri eski Kuvvet Geliştirme Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a yazdığı mektubunda bunlardan söz ediyor.
İDDİANAMELERİN YUMUŞAK KARNI: MİT VE GENELKURMAY
Caha sorgusunda; “Bu vahim ve menfur darbe teşebbüsü, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve MİT müsteşarının, planı, bilgisi ve kontrolü dahilinde olmuştur. Huzurda gelip tanık sıfatıyla dahi olsa dinlendiklerinde bu durum ortaya çıkacaktır. 15 Temmuz akşamı gelen istihbaratla TSK, sözde darbe kumpası içine itilmiş ve nihayetinde bugün tasfiye aşamasına gelinmiştir” diyor.
CHP ve HDP de aylardan beri, bu darbe girişimi sırasında MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanının tutumlarına yönelik ciddi eleştiriler getiriyorlar. Dahası bu iki parti MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı’nın “Darbe Komisyonu”na çağırılmasını engellenmesini ve Darbe Komisyonu raporunun yazılıp kamuoyuna açıklanmasını engellenmesini de “kontrollü darbe girişimi”nde Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının rolünün üstünü örtülmesine yönelik olduğunu aylardır söylüyorlardı. Öyle anlaşılıyor ki; darbe girişiminden yargılananlar savunmalarını, hükümetin ve savcıların iddianamelerinin “yumuşak karnı” haline gelen darbe girişiminde MİT ve Genelkurmayın rolü üstünden kurma stratejisini benimsemiş görünüyorlar.
YANIT BEKLEYEN SORULAR BÜYÜMEKTEDİR
Darbe girişimi davalarında yargılanan kişilerin hemen hepsi; kurmay eğitimi almış, kontrgerilla eğitimi tezgahından geçmiş, psikolojik savaş, asimetrik savaş, istihbarat,...gibi yalanı, çarpıtmayı, sağ gösterip sol vurmayı “uzmanlık” düzeyinde öğrenmiş kişilerdir. Bu yüzen de onların söylediklerine bakarak karar vermek yerine, söylediklerinin kanıtlarla çürütülmesiyle gerçeğe yaklaşılabilir, Ne var ki; 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili iddianameleri hazırlayanlar, darbe girişiminin arkasındaki gerçekler ve bunların kanıtlarla desteklenmesini değil, ama kendilerini bu göreve getirenlerin siyasi amaçlarını en öne alarak iddianamelerinin çatısını kurmaktadırlar. Çünkü bu, hem kolaylarına gelmektedir hem de “FETÖ’cü” suçlamasından da kendilerini kurtaracak risksiz bir alan sunmaktadır.
Ve daha şimdiden “Damat Kavurmacı’nın tahliyesi”, Cumhuriyet’in yazar ve yöneticilerin FETÖ’cü iddiasıyla aylardır tutuklu olarak tutulmaları, pek çok basın davası onca gazetecinin tutuklanması, kamudan FETÖ’yle ilgisi olmayan on binlerce ihraç, “darbe girişimi” davalarının ve uygulamalarının sulandırılmasının örnekleri olarak da ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Ki, bu da süreç ilerledikçe;
* Bu savcılar bu davaları bitirebilir mi?
* Hükümet, bu davaların bitirilmesin istiyor mu?
* MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanı üstündeki siyasi koruma kaldırılmadan bu davaların gerçek kanıtları (ve tanıkları) ortaya çıkarılabilir mi?
* Bu mahkemeler darbe davalarında kamuoyu vicdanını rahatlatacak hükümler verebilecek mi?
* Yoksa CHP’nin iddia ettiği gibi, “kontrollü bir darbe girişimi” ile mi karşı karşıyayız?...gibi sorular da giderek büyümektedir.
İzleyeceğiz, göreceğiz, gelişmeleri yazmaya devam edeceğiz.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47