İki varmış beş yokmuş: Bir darbe varmış ama yokmuş!
Fotoğraf: Envato
TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu, kendisine verilen sürenin bitmesinden beş ay sonra raporunu yayımladı.
Ama ne rapor!
500 küsur sayfalık raporda yeni bir şey yok. Üstelik raporu CHP’li ve HDP’li komisyon üyeleri kabul etmiyor; “Bu komisyonun değil AKP’li vekillerin görüşlerinin açıklanması” diyorlar.
Bu itirazlara karşın, elbette burada raporu “komisyonun bir belgesi” olarak alıp değerlendireceğiz.
Önce raporda olanlara bakalım:
1- Darbenin arkasında FETÖ var: Rapora göre, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ varmış. Fethullah Gülen de bu örgütün başıymış!
2- İstihbarat zaafı var: Darbe ile ilgili istihbarat zaafı varmış! Bu yüzden ne MİT ne de Genelkurmay ne Emniyet ne de Jandarma istihbaratı darbeyi haber almış!
Raporda olmayanlar:
1- ByLock’çuların listesi yok: Komisyon raporunda, FETÖ’cü olmanın tek maddi dayanağı olarak sunulan ByLock’çuların listesi yok. Zaten komisyonda böyle bir listeyi lütfedip istememiş bile.
2- Darbe girişimin siyasi ayağı yok: Darbecilerin siyasi ayağı yok: Adliyeden orduya, emniyetten eğitime, sağlığa, bürokrasiye, sendikalardan devletin istihbarat örgütlerine, sanayiden, ticaretten medyaya akla gelen her alana sızan, kadrolaşan FETÖ, AKP başta olmak üzere siyasi partilere, siyaset alanına sızmamış!
3- Darbe hükümetinin listesi yok: Darbeden hemen sonra kurulacak hükümette kim başbakan olacak, kim bakan olacaktı gibi sorulara da raporda bir yanıt yoktur. “Herhalde bu liste sadece Fethullah Gülen’in kafasında vardı ve o da bunu kimseye söylememiştir” denilerek fal bakılmıştır!
4- Genelkurmay Başkanının ifadesi yok: Darbe girişiminin vurucu gücü olan TSK olmasına karşın TSK’nin başı olan Genelkurmay Başkanı, komisyonun çağrılarına karşı komisyona gelmemiş; yazılı olarak yanıtlaması istenen sorulara da yanıt vermeye tenezzül etmemiş!
5- MİT Müsteşarının ifadesi yok: Darbenin istihbaratını almada birinci dereceden sorumlu ve eğer bir istihbarat zaafı varsa, bu zaafın da merkezi olan bir devlet kuruluşu olan MİT’in Müsteşarı da komisyonun çağrısına karşın komisyonda ifade vermeye gelmemiş, yazılı sorulara yazılı yanıt göndermekle yetinmiştir!
RAPORDA YENİ BİR ŞEY YOK!
Bu ülkede 10 aydan beri siyaset gündeminin baş konusu 15 Temmuz darbe girişimi olduğu dikkate alındığında, bugün ilkokulun üçüncü, dördüncü sınıfındaki çocuklar bile size; “Darbenin arkasında ‘FETÖ’nün olduğu”nu, bu darbenin en tipik klasik özelliğinin “istihbarat zaafı” olduğunu söyler.
Bu yüzden de komisyon raporunda “araştırılmış” ve üstünde tepinile tepinile cılkı çıkarılmamış bir bulgu yoktur.
Tabii burada; darbe girişiminde yer alanların sadece ‘FETÖ’den ibaret olamadığı, ama ‘FETÖ’nün en etkin ve organize güç olduğu, “istihbarat” konusunda da darbenin önceden bilinip bilinmediği, hatta “yol verilip”, kontrollü bir darbeye dönüştürüldüğüne dair, ciddi iddiaları burada saklı tutarak!
Ne var ki rapor, bu görünenin arkasındaki iddialar konusunda da ciddi bir şey söylememektedir. Dahası rapor, “var” dediği, konularda da bir tanıklık, bilgi, belge ortaya koymadan, Saray-AKP-Hükümet propagandasını yineleyen bir metin olmayı aşmamaktadır.
‘ZAAFI’ KORUMAYA DEVAM!
15 temmuzla ilgili belki en bilinen şey olsa da raporun en önemli saptaması, “istihbarat zafiyeti”ni kabul etmesidir. Ancak raporu hazırlayan komisyon, bu en önemli zaafı saptarken, bu zaafın nereden ve nasıl kaynaklandığına yanıt aramamış, aramak istememiş ya da buna gücü yetmemiştir.
Çünkü; Türkiye’de Hükümete karşı darbe giriminden söz edildiğinde, “istihbarat zaafı” denince ilk akla gelen iki istihbarat örgütü vardır: MİT ve Genelkurmay istihbaratı!
Ne var ki bu iki örgütün başındaki kişiler, komisyon tarafından çağırılmalarına karşın komisyona gelip ifade vermemişlerdir.
Ancak burada bu iki kişinin gelip ifade vermediğini söylemekle sınırlı kalınırsa, bu gerçeği çarpıtmak olur.
Çünkü bu iki kişi; MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, iç ve dış gezilerinde Cumhurbaşkanının yanından hiç ayırmadığı ikilidir. Dahası bu iki kişi resmi olarak da başbakana bağlı, onun emrinin dışına çıkamayacak devlet mamurlarıdır. Bu yüzden de “Akar ve Fidan komisyona gelmedi” demek yanlıştır. Bu kişiler Cumhurbaşkanı ve Başbakan (Hadi bir de Savunma Bakanını ekleyelim) tarafından komisyonda ifade vermeye gönderilmemişlerdir.
Böylece yukarısı ve komisyonun AKP’li çoğunluğu “İstihbarat zaafını” korumaya almışlardır!
Bu da gerek darbe girişimi, gerek darbe girişimi sonrasında OHAL, anayasa değişikliği, KHK’lerle yönetim, kamuda girişilen operasyonlar... gerekse de şu anda darbe girişimiyle ilgili yargılamalarla ilgili iç ve dünya kamuoyunda, ortaya çıkan ve resmi görüşle çelişen soruları büyütmektedir.
Yayımlanan rapor bu sorulara ikna edecek yanıtlar vermek bir yana, soruları daha da çoğaltmış ve derinleştirmiştir!
KOMİSYON RAPORUNDA BİR ‘VAR’ DAHA VAR!
Bir ülkede bir darbe girişimi olmuş, binlerce asker ve polis darbenin vurucu gücü olarak darbeye katılmışsa, darbeyi bastıran Hükümetin en büyük çabası darbenin arkasındaki güçleri bütünüyle açığa çıkarmak, darbecilere destek veren çevrelerin propagandasına, halkın kafasındaki sorulara tereddüde yer vermeyecek biçimde yanıtlar vermektir. Mecliste “araştırma komisyonu” kurmak bu sorulara Meclisin otoritesini de kullanarak açıklık getirmek önemli bir imkandır. Ama 15 Temmuz sonrasında Erdoğan-AKP Hükümetinin tutumunun böyle olduğunu söylemek çok güçtür. Tersine, komisyon çalışmaları sırasında AKP’li vekiller, sanki; “Gerçeklerin açığa çıkmaması daha iyidir” dercesine, sürekli ayak sürümüş, araştırmayı geçiştirmeyi esas alan bir tutum almışlardır. Fidan ve Akar’ın komisyona çağırılması bile HDP ve CHP’li vekillerin diretmesiyle mümkün olmuştur.
Ama burada komisyonun böyle etkisiz bir rapor hazırlamasını AKP’li vekillerle sınırlı tutmak doğru olmaz. Tersine vekiller, Akar ve Fidan’ı ifadeye göndermeyen “üst irade”nin işaretleriyle hareket etmişlerdir demek gerçeğe daha yakındır.
Yani komisyon raporuna bir “var” daha ekleyebiliriz: Komisyonun çalışması “yukarıdan” baskılanarak belirlenmiştir!
VE SAHTE ‘MAKBUZ’LA GÜNDEMİ PROVOKE ETME GİRİŞİMİ
Komisyon raporunda yoktur ama komisyonun AKP’li Başkanı Reşat Petek, bu raporu açıkladığı basın toplantısında bir makbuz göstererek, bu makbuzun, Fethullah Gülen’in 1967 yılında (tam 50 yıl önce) CHP’ye 5 bin TL bağış yaptığının belgesi olduğunu iddia etti. Bu belgenin sahte oluğunu ve tamamen art niyetli olarak ortaya atıldığını herkes ilk anda anladı. Nitekim CHP makbuzun sahte olduğunun kanıtını gösterdi...
Zaten Petek’in daha makbuzu gösterirken ki yüz ifadesi de onun da makbuzun sahte olduğunu bildiğini gösteriyordu. Kaldı ki 1967’de böyle bir makbuzun gerçek olmasının bile bugün için hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur.
Bu da açıkça gösteriyor ki, Komisyon Başkanı Petek bu boş rapora yönelecek ciddi eleştirileri saptırmak, rapor üstündeki tartışmaları provoke etmek için böyle bir “makbuz” yalanına başvurmuştur.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44