02 Haziran 2017 01:00

Alevilere Nasrettin Hoca tedbiri

Alevilere Nasrettin Hoca tedbiri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ankara Valiliği, IŞİD’in geçtiğimiz pazar günü Dikmen’de sivil toplum kuruluşlarını hedef alan saldırı hazırlığında olduğunun tespit edilmesinin ardından geçtiğimiz günlerde Alevi kurumlarının başkanlarıyla görüştü.

Valilik görüşmeye katılan Alevi kurum başkanlarına IŞİD’li militanların cebinden Dikmen’de bulunan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfına ait krokiler çıktığını ve Alevi kurumlarının hedef olduğunu söylemiş. 

Alevilerin IŞİD’in hedefinde olması öyle şaşılacak bir şey değildir. Üstelik de Aleviler Türkiye’de sadece IŞİD’in hedefinde değil silahlı eylem yapan tüm İslami örgütlerin hedefindedir. 

Ankara Valisi Alevi kurumlarına “tedbir” alın uyarısı yaparken biz de AKP iktidarının IŞİD konusunda ne kadar tedbir aldığını sormak ve sorgulamak durumundayız. Zira IŞİD’in yaptığı 10 Ekim Ankara Katliamı’nın davaya yansıyan detayları ortaya çıktıkça IŞİD’e karşı tedbir alması gerekenin en başta Ankara Valiliği olduğunu görebiliyoruz.

Aleviler sadece IŞİD tarafından mı tehdit altında ya da sadece İslami terör örgütlerinin mi tehdidi altında? Bu sorunun cevabını geçmişten günümüze Türkiye Cumhuriyetinin tarihine baktığımızda anlarız. Alevilerin de vergileriyle istihdam edilen Türkiye Cumhuriyetinin güvenlik güçlerinin de zaman zaman Alevilere tehdit oluşturduğunu görebiliyoruz. 

Gezi direnişinin 4. yıl dönümünde olduğumuz şu günlerin, devletin polisi tarafından katledilen Alevi gençlerinin de ölüm yıldönümleri olduğunu biliyoruz. Gezi direnişi esnasında katledilen Alevi gençlerin katili olan polislere ne oldu, hepsi görevi başında elinde silah Alevileri IŞİD’e karşı korumak için(!) görev yapıyorlar.

Okmeydanı Cemevinin avlusunda katledilen Uğur Kurt’un katili ne durumda; katil olduğu mahkeme kararıyla da tescil edilen Polis Sezgin Korkmaz’a Uğur Kurt’u öldürmekten dolayı 12 bin lira para cezası verildi. Katil polis bu karara itiraz ederek 12 bin lirayı çok buldu. Bu duruma tepki gösteren Anne Güllünaz Kurt ise “12 bin lirayı da ben ödeyeyim de boynuna madalya olarak taksınlar” dedi. 

Uğur Kurt olayı başta olmak üzere geriye doğru tüm Alevi katliamlarında yaşananların sonucunda bizzat devletin katilleri koruyup kolladığı görülmektedir.

Yine 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otelinde 35 kişinin yakılarak katledilmesine ilişkin geçtiğimiz hafta görülen davada, mahkemenin yurt dışında yaşayan iki sanık hakkında yeniden iade talebinin Adalet Bakanlığına bağlı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünce reddedildiğini öğrendik. Adalet Bakanlığına bağlı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün idari birim yetkisini aşarak mahkemeye ‘Zaman aşımını değerlendirin, bu kişiler hakkında davayı düşürün’ uyarısında bulunması Alevilerin katillerinin nasıl korunup kollandığını da ortaya koymaktadır.

Maraş Katliamı davası, Dersim Katliamı sonuçlarının halen dahi ortadan kaldırılmaması, Gazi Katliamı ve sonuçları bize hep aynı şeyi söylemektedir. Hükümetin Alevileri IŞİD tehdidine karşı uyarması Nasrettin Hoca’nın dört tarafı açık ama kapısının kilitli olduğu türbesi gibidir. 

Alevilerin kendini koruması topyekün olarak T.C. hükümetlerinin değişmeyen ve bir devlet politikası olarak uygulanan bu politikalarına karşı demokrasi cephesinde güçlü bir şekilde yerini almasıyla olacaktır. 

Dört tarafımız sarılmış durumdayken, ülkede Alevi olmanın işinden gücünden olmak için yeterli olduğu bir dönemde kapıyı kilitlemek kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Alevilerin sorunu artık cemevi, din dersi, diyanet gibi sorunlar değildir. Alevilerin sorunu artık aş, iş sorunudur, hayatta kalma sorunudur. Bu sorunu aşmanın yöntemi de topyekün bu OHAL Türkiyesi’ne itirazı yükseltmekten geçmekte, demokrasi güçleriyle mücadeleyi arttırmaktan geçmektedir.

Aşk ile... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa