Emekçilerin hakları için birleşmeyenler Başbakanın 'iftar masası'nda birleşti!
Fotoğraf: Envato
Başbakan Binali Yıldırım, önceki gün sendikaların genel başkanlarına ve patron örgütlerinin yöneticilerine Çankaya Köşkü’nde bir iftar yemeği verdi.
İftar yemeğinde bir de konuşma yapan Başbakan Yıldırım, grev, lokavt yasaklarının alanlarını da daralttıklarını iddia etti.
Başbakan bunları söylerken altı bin dolayındaki cam işçisi; grevleri, “Milli güvenliği bozucu mahiyette bulunduğu” gerekçesiyle Hükümet tarafından yasaklandığı için direnişteydi. Dahası AKP’nin 15 yıllık iktidarı boyunca; Cam, metal, maden, petrokimya (lastik) iş kollarında 14 grev AKP Hükümetleri tarafından yasaklanmıştı.
Dün gazetemizde bunların ayrıntılarını okuduk.
Ama son yıllarda işçiler, grevlerin yasaklanmasına karşı, bir yol bulmuşlardır.
Bu yılın başında Birleşik Metal üyesi işçilerinin açtığı, grev yasağına uymama yoluna şimdi de cam işçileri girmiş bulunmaktadır.
BAŞBAKAN SENDİKACILARIN AKLIYLA ALAY ETTİ
Başbakan elbette bütün bu gelişmeleri bilmektedir. Dahası cam işçilerinin grevini yasaklayan Hükümet kararının altında kendi imzası vardır.
Daha vahimi de var:
-Hükümet, kıdem tazminatını fona bağlamak üzere hazırlıklarını tamamlamış, Çalışma Bakanlığının hazırladığı taslak Hükümetin sıcak gündemine alınmıştır.
-Yine aynı AKP Hükümeti, kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırarak, kamudaki tüm çalışanları taşeron statüsünde çalışmaya zorlayacak yeni bir personel kanunu için de son hazırlıklarını yapmaktadır.
AKP Hükümeti, bir yandan grev yasaklamada şampiyonluk; öte yandan da işçilerin ve kamu emekçilerinin en eski ve en temel kazanımlarına saldıran bir emek düşmanlığı çizgisinde ısrar ederken, işçi ve kamu emekçilerinin sendikalarının başkanları Çankaya Köşkü’nde Başbakanın davetlisi olarak, üstelik de patronlarla birlikte, uslu uslu iftar yemeği yemişlerdir. Ve Başbakan sendikacıların akıllarıyla alay edercesine, “Biz grev yasağının alanını daralttık” diyen konuşmasını dinletmiştir.
HÜKÜMET-PATRON-SENDİKACI EL ELE!
Başbakanın iftar masasında oluşan tablo şudur: Emek mücadelesine, emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik ağır saldırılar karşısında bile bir araya gelip bir mücadele stratejisi arayışına girmeyen sendikacılar, işçilerin ve emekçilerin kazanımlarına yönelik saldırının zirveye çıktığı bir dönemde bu saldırıların komutanı olan Başbakanın “iftar yemeği” masasında, patronlarla birlikte “Hükümet-patron-sendikacı el ele!” tablosu oluşturmuşlardır.
Grevleri yasaklanmış cam işçilerinin ve en temel haklarının kaldırılması için Hükümetin son hazırlıklarını yaptığının az çok farkında olan her işçi, her kamu emekçisi bu tabloyu ve sendikacıların emekçi haklarını savunmak için oluşturamadıkları birliği Başbakanın sofrasında sağlamalarını sorgulayacaklardır.
“İftarın kutsallığı”, “Daveti icabet etmenin nezaket gereği olması” gibi mazeretler bu sorgulamayı haksız ve yersiz yapmaz, tersine ne kadar haklı olduğunu gösterir. Çünkü sendika başkanlarını işçiler, ‘Kutsal değerleri sınıf düşmanı politika erbabıyla kutlasınlar’, ‘Nezaket gösterileri yapsınlar’ diye seçmemişlerdir. Tersine işçiler sendikacıları, böyle günleri bile sınıfın, ‘Emekçilerin çıkarları için kullansınlar’, ‘Nezaketi de nezaket kurallarını çiğnemeyi de mücadelenin bir aracı olarak değerlendirsinler’ diye sendikalarının başına getirmişlerdir.
MÜCADELE İÇİNDEKİ İŞÇİLER SORGULAYACAK
Örneğin sendika başkanları; “Hükümetin emekçilerin haklarına yönelik saldırıları sıralayarak, böyle bir dönemde ve böyle emek düşmanı politikaların sahibi olan Başbakanla ve patronlarla iftar masasında bulunmayı kabul edemeyiz; içimize sindiremeyiz!” diyen bir ortak tutum alabilmiş olsalardı; bu elbette ki Hükümetin izlediği emek düşmanı politikalara karşı ortak bir tepki olurken, sendikacılık adına da yakışan bir tutum olurdu. Ama ne var ki sendikalar, sendikal bürokrasinin bir unsuru olmanın gereğini yapmışlar; bu daveti emekçilerin hakları için bir protestoya dönüştürmek yerine, yeldir yepelek Başbakanın iftar masasına koşmayı, patronlarla aynı masaya oturmayı tercih etmişlerdir.
Bu yüzden de sendika başkanlarının tutumunu işçiler ve kamu emekçileri sorgulayacaktır.
Onun içindir ki, sendikaların sayın başkanları “İftarımızı afiyetle yaptık, Başbakana yanaklarımızı öptürdük” diyerek rehavete kapılmamalıdır.
Çünkü; Türkiye’nin işçileri ve kamu emekçileri sendikacıların hangi jestlerinin hangi anlama geldiğini artık bilmektedirler. (Elbette Hükümet ve patronlar da bilmektedir) Yani işçiler ve emekçiler sendikacıların Hükümet ve patronlarla yedikleri yemeği burunlarından getirecek bir emek mücadelesi deneyimini edinmişlerdir.
2017’de bunun için çok fırsat olacağı da şimdiden belli olmuştur. Çünkü emek mücadelesi çetin bir döneme girmiştir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47