En şık sensin babişko
İdeolojik mesajlı okul müsamerelerinde, dünyadan bihaber sabilerin muhafazakar bir toplumsal cinsiyet kalıbına ite kaka sokuldukları sahneye tesettür-türbanlı çıkmaları giderek yaygınlaşıyor. Sosyal medyada dolaşan fotoğraflardan anlaşıldığına göre örtünme yaş eşiği emzikli kız bebelere kadar indi. Cinsiyet rollerinin keskin bariyerlerle ayrıldığı, kurgulanmış bir yetişkin yaşamına çocuklar şimdiden hazırlanıyor.Gelecekteki hayatları için müsamere sahnelerinde alıştırma yaptırılan bebelerin aile, okul, imam, mahalle halkı vb. tarafından el birliğiyle tamamlanmaya çalışılan eğitimlerinin temel amacı ruhsal şekillenmelerinin sağlanması olduğu kadar bedensel bir terbiyeden de geçmeleri. Vaazında “Adam yorgun argın eve gidiyor, çocuk hoş geldin babi/babişko diye sesleniyor. Babaya saygı kalmadı; ayağını uzatmış televizyon seyrediyor” diyen çırpınan imam ve benzerleri, çocuk yontan tornaları her köşe başına koydular.
Ne var ki, bu kapsamlı ruh ve beden eğitimi süreci televizyon ve internet, çarşı pazar ve alışveriş merkezlerinden gelen malların cisimleri ve hayaletiyle sürekli bir taciz halinde. Daha emziklerini atmadan tornadan geçirilmeye çalışılan minikler rengarenk, biçim biçim metaların da çekim alanındalar. Bu malların hayaleti, tornanın attığı can kıymıklarının yerini aynı hızda doldurmaya aday. Bu çocuklar biraz büyüdüklerinde, bir kısmı, asgari ücret tutarındaki tabletlerinden elbise sipariş eden, en şık olabilmek için yanıp tutuşan ortalama kapitalizm insanına dönüşecekler. Son zamanlarda bir alışveriş sitesinin ekranda dönen reklamlarında güleç genç kızlar “Çeşit yok diye sitem ederdim çarşıdan her döndüğümde…/ Giymem artık hep aynı şeyi…/ Hop hop gelsin tuniğin gelsin, en şık sensin…” sözlerini içeren şarkılar söylüyorlar.
Tesettür firmalarının özel defilelerinden internetten tunik, türban sipariş sitelerinin reklamlarına kadar geldik. Anaokulu çocuklarıyla ebeveyni bu reklamları evlerinde televizyonlardan izliyor; hep aynı şeyi giymemek gerektiğini öğreniyor, tevekküle ayarlı zihinlerinin bir yerine şıklık birinciliği hasretini kaydediyorlar. Kapitalizm subliminal mesajını tesettürlü bedene cazibe vadederek yayıyor.
Ölümlü bedenden tevekkül ve takva için vazgeçmeyi telkin eden bir dini terbiye sürecinin siyasi iktidarın “dava”sı için kendini fedaya kadar genişletilebildiği bir bağlamın, bedeni kılık kıyafet çeşitliliğiyle ihya etme dürtüsü ile normalde bir çelişkisinin olması gerekir. Ama olmuyor. Başörtüsünün rengi, onu bağlama biçimi, evdeki mobilyaların markası, tuniğinin modeli hakkında “hep o meşhur panikleri” yaşayan muhafazakar tüketim insanının ruhunda ve bedeninde gerçekleşen neoliberal sentez bu çelişkiyi silikleştiriyor. Kapitalizm son tahlilde tekstil malzemesinden uzun ya da kısa etek üretmekten yüksünmez. Kültür seyisleri içinse babaya “babişko” demeyecek genç kızın türbanı esas, rengi ayrıntıdır. Başka türlüsü de olamaz.
Devlet televizyonunda ses yarışmaları tadındaki bir mizansen ve fon eşliğinde icra edilen Kur’an okuma yarışmasında araya giren “En şık sensin” reklam spotu
Calvin’i ihya edebilir. Ama rekabetin, ümmet edebiyatını boşa çıkaran bir bireyciliğin, “hop hop bana gelsinciliğin”; kutsal ile sıradan arasındaki sınırı ti’ye alarak koordinatları önceden hazır bir popüler kültürde bir araya gelebilmesi sadece protestan bir kader değildir. Kapitalizmden anlamaz emzikli bebelerin de bir şakasıdır.
Bu şaka mevzuunda balık baştan kokmuş. Hac farizasının haram parayla yapılıp yapılamayacağını soranlara ‘Hac geçerli olur’ diye yanıt veren Din İşleri Yüksek Kurulu, paranın dininin ve imanının sorulmayacağını tevil yollu ikrar ettikten sonra bize eyvallah demek düşer.
Şimdi insanın içinden “Gölgesini satamadığı ağacı satan” fırsatçıların, rantiye birikim rejiminin, yağmacılığın koruyucusu bir siyaset tarzının kendine benzer faydacı, fırsatçı bir kültür inşa ettiğini yazmak filan gelmiyor.
Onun yerine bir reklam spotu koyalım şuraya: Gelsin, hayat bildiği gibi gelsin…
Evrensel'i Takip Et