22 yıldır özgür ruh
Fotoğraf: Envato
Evrensel bugün 22 yaşını tamamladı ve 23’ünden gün aldı.
7 Haziran 1995 tarihli ilk sayımızın ‘İşte Türkiye gerçeği’ başlığını taşıyan manşetinde, kendisini bir kez daha saygıyla andığım İsmail Gülgeç’in, ‘Entelektüel Ayı’sı koltuğuna kurulmuş ve elindeki piposunu tüttürürken, ‘Çok mutluyum be! Bizi hayvanlar yönetiyor’ diyordu. İlk davamız o karikatür nedeniyle açıldı.
8 Ocak 1996 günü, arkadaşımız Metin Göktepe, görevi başındayken polislerce gözaltına alınıp, alçakça dövülerek katledildi.
Adana Muhabiri Arkadaşımız Hasan İşler’i, 2004 yerel seçimlerinde Demokratik Güç Birliğinin Adana mitingi için yapılan konvoyu takip ederken seçim otobüsünde DİHA Muhabiri Volkan Eryiğit ile birlikte geçirdikleri kazada kaybettik.
Üç kez kapatıldık. Hakkımızda sayısız dava açıldı. Hâlâ da açılıyor.
Son olarak dün gazetemizin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Çağrı Sarı ile Eski İmtiyaz Sahibi Arif Koşar’a 301’den yargılandıkları davada 5 ay hapis cezası verildi. Ceza ertelendi. Ve bu siyasal iklimde daha fazlası da bizi şaşırtmaz.
Türkiye gibi, gerçekleri yazmakta ısrar edenler için bu ve benzerlerinin yaşandığı bir ülkede belki bir çoğunun aklına Evrensel deyince önce baskılar geliyor.
Ancak, bu bize dair gerçeğin sadece bir boyutunun ifadesi olabilir. Daha derinden, daha bütünlüklü anlamak için sözleri Murat Ertel’e ait olan Baba Zula’nın efsane şarkısı “Özgür ruh” fikir verici olabilir:
“Dört duvar arası kapanmaz ki
Sendeki özgür ruh
Ölünce parçalanmaz ki
Bendeki özgür ruh
Sevişe sevişe azalmaz ki
Tendeki özgür ruh
Kopyalayarak çoğalmaz ki
Gendeki özgür ruh”
Peki bu özgür ruhun bir sınırı yok mu? Bunu soranlara da, Bülent Ortaçgil’in, “Bu su hiç durmaz” şarkısını öneriyorum.
Yani bu özgür ruh, ne dört duvar arasıyla, ne öldürmekle yok edilebilir. Onlarca Metin Göktepe olarak devam ederiz. Ediyoruz. Edeceğiz!
Ve bu su hiç durmaz. Her türlü engele rağmen akar, yolunu bulur.
Evrensel, neoliberal politikaların medya düzenini de yeniden yapılandırarak emeğe dair her şeyi aşama aşama tasfiye ettiği bir zamanda, bu gidişe dur demek için yayın hayatına başladı.
Buradaki emek vurgusunu, insanlığın ihtiyaç duyduğu değerleri üreten işçinin yeniden kapitalizmin vahşi dönemlerindeki gibi ilkel çalışma ve yaşama koşullarına mahkum edilmesi sürecine karşı, işçinin sesi olmaya ek olarak, kültür, çevre ve genel olarak doğa, bilim ve gündelik hayatın tüm biçimleri içinde sömürü düzenine karşı insanın özgürleşmesine ve kurtuluşuna katkı sunmaya çalışmak biçiminde anlamak gerekiyor.
Ve Evrensel, işçilerin mektuplarıyla kendilerini günlük olarak doğrudan ifade edebildikleri tek gazetedir. Yani öznenin, kendisini nesneleşmeden en saf haliyle ifade edebildiği bir gazete.
Tüm bunlar nedeniyle Evrensel’in haberciliği, gazeteciliğin bugüne kadarki mesleki birikimini temsil etmek üzere 5N1K ile Marx’ın Feuerbach Üzerine yazdığı on bir kısa felsefi notun en sonuncusu olan “Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir” tezinin toplamıdır.
Dünya halklarının kendilerini özgürce gerçekleştirebilmek için verdikleri barış mücadelesi bu yayıncılığın içinde önemli bir yer tutuyor. Bugünün Türkiyesi’nde ‘Barış için Akademisyenler’, onlarca yıldır akan kan dursun diye işlerinden, ekmeklerinden olmayı göze alarak tarihi bir duruş gösterdiler. Barış metnine imza atan akademisyenler içinde Evrensel’in ihraç edilmiş ve ihraç edilme tehdidi altında bulunan yazarları var. Onlarla gurur duyuyoruz. Bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden, barış gelmeden, diğer temel sorunların çözülebileceğini kimse beklemesin.
Kadınların her türlü ayrımcılığa, sömürüye, siyasal, ekonomik, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete karşı mücadelesi Evrensel’in yayımcılığındaki önceliklerindendir.
Biz insanlar ölmesin diye habercilik yaparız. Ama maalesef bu ülke, tam da bu nedenle çoğu zaman yüreğimiz ağzımızda habercilik yapmak durumunda kaldığımız bir ülke. Üç aydır, bu duygularla takip ettiğimiz haberlerden birisi, ihraç edilmiş olan Akademisyen Nuriye Gülmen ve Öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevleri. Talepleri kabul edilsin.
Buradan bir selam da, 22 yıldır Evrensel’in kadın, gençlik ve pazar ekleri ile web sitesini hazırlayan arkadaşlara... Evrensel’in çaycısına, aşçısına, matbaacısına, okuruna, dağıtımcısına!
Bir köşe yazısında Evrensel’e emek vermiş olan sayısız ismi anmanın imkanı yok. Belki hepsini temsil etmek üzere, yeri geldiğinde Evrensel’in bir muhabiri gibi davranan ve ömrünün önemli bir bölümünü bir öğretmen sıcaklığı ile bizimle geçiren Sennur (Sezer) Ablamızı saygıyla analım.
Evrensel, yayın hayatı boyunca hatalarından öğrenen bir gazete oldu. Günlük bir gazetenin doğru bir yayıncılık yapmak istiyorsa, hatalarından öğrenmek ve sonuçlar çıkarmaktan imtina etmemesi bir ön koşuldur.
Bugün, düne göre epey küçük bir ofiste gazete çıkarıyor ve Hayatın Sesi Televizyonunun bir OHAL kararnamesiyle kapatılmasından sonra bu küçük ofisin küçük bir köşesinde kurulu stüdyomuzdan Evrensel web tv yayını yaparak televizyonculuk bayrağını da dik tutmaya çalışıyoruz. Yakında Evrensel’i daha da güçlendirmeyi amaçlayan bir kampanya ile karşınızda olacağız.
Ve şu bilinsin ki, gerektiğinde son Evrenselci, evindeki bilgisayardan bu gazeteyi çıkarır ve televizyon yayınını da yapar.
Çünkü;
“Dört duvar arası kapanmaz ki
Sendeki özgür ruh
Ölünce parçalanmaz ki
Bendeki özgür ruh.”
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00