Kurgu istihbaratla gelen tutuklama
Türkiye’de iddianamelerin ve tutuklama gerekçelerine dair karar yazılarının kalitesinin epey bir zamandır akıl sınırlarını fazlasıyla zorladığı biliniyor.
Sadece iki hatırlatma. Bursa 8. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve aralarında HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Avukatı Levent Pişkin’in de bulunduğu 12 sanıklı davanın iddianamesinde yer alan polis fezlekesinde, “Terör finansmanı filan üfleriz gazi abi tabiri ile...” ifadeleri yer almıştı.
Delillerin ‘üfleme’ yoluyla oluşturulduğunun açık itirafı olan bu ifadeye dikkat çeken avukatların bu iddianamenin reddedilmesi talepleri, kabul edilmedi.
KHK ile kapatılan Hayatın Sesi televizyonunun 3 yöneticisi hakkında açılan davanın iddianamesinde, söz konusu kanalda 11/09/2015 tarihinde saat 19.00’da başlayan ana haber bülteninde yer alan ve dava konusu yapılan habere ilişkin şöyle deniliyordu: “Irak’ta Şii milisler tarafından kaçırılan 18 Türk işçinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin bir haberin yayınlandığı Türk işçileri ve arkalarında maskeli ve silahlı bir şekilde ayakta duran örgüt elemanlarını içeren görüntülere yer vermek suretiyle söz konusu DEAŞ terör örgütünün korkutucu özelliklerini yansıttığı ve yayıncı kuruluş tarafından dolaylı olarak örgütün amacına hizmet eder şekilde haber sunumu yapılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapıldığı kanaatine varıldığı..”
Hayatın Sesi televizyonunun avukatlarının, suçlamada hem ‘Şii milislerce kaçırılan işçiler’ denildiği hem de aynı örgüt için bir Sünni örgüt olan ‘DAEŞ’ ifadesinin kullanıldığına dikkat çekerek, bu deli saçması iddianamenin reddedilmesi yönündeki talepleri de kabul edilmedi.
Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Taner Kılıç’ın tutuklanması sürecinde ise, gerçeği yansıtmadığı açık olan suçlamalar bile tutuklama için delil sayıldı.
Kılıç’ın tutuklanmasına ilişkin karar yazısında şöyle deniliyor: “Zaman gazetesi genel yayın yönetmeninin kız kardeşinin eşi olup...”
Bu cümleyi okuyanlar çok doğal olarak, Taner Kılıç’ın Zaman’ın Son Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici ya da Bir Önceki Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın kız kardeşi ile evli olduğunu düşüneceklerdir.
Bunu, Uluslararası Af Örgütü yöneticilerine ve Taner Kılıç’ı yakından tanıyanlara sordum ve doğru olmadığını öğrendim. Doğrusu şu. Taner Kılıç, 2015 yılının kasım ayının sonuna kadar Zaman gazetesinin genel yayın yönetmen yardımcılığı görevini yürüten Mehmet Kamış’ın kız kardeşi ile evli.
Peki böylesi bir akrabalık ilişkisi bir insanı “FETÖ/PDY terör örgütü üyesi” yapar mı?
Akrabalık açısından bir kıyaslama imkanı olsun diye bir örnek daha vereyim. İktidara yakın gazetecilerden Abdülkadir Selvi ile iktidarı çizdiği karikatürlerle düzenli olarak eleştiren bizim gazetenin çizeri Sefer Selvi kuzenler. Bu iki Selvi arasında başka bir bağ daha olabileceğini kanıtlayanlara kitap hediye edeceğim. Tiyatro ya da sinema bileti de olur.
Buna ek olarak, Taner Kılıç’ın tutuklanmasından sonra iktidara yakın gazetelerde şöyle bir haber de çıktı: “Örgütün şifreli haberleşme sistemi ByLock’u da kullanmakla suçlanan Taner Kılıç’ın, FETÖ/PDY’den aranan firari Emre Uslu ve Önder Aytaç gibi şüphelilerle mail ile yazıştığı, o yazışmalar sonrasında kamuoyuna yönelik, FETÖ operasyonlarını eleştiren açıklamalarda bulunduğu ortaya çıktı.”
Uluslararası Af Örgütü de bu habere ilişkin şu açıklamayı yaptı: “10 Haziran 2017 tarihinde çeşitli basın yayın organlarında çıkan ve kaynağı DHA olarak gösterilen, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın Fethullah Gülen Hareketi mensubu olduğu öne sürülen kişilerle mail ile yazıştığının iddia edildiği haber gerçeği yansıtmamaktadır. Dört gün süren gözaltı sürecinde böyle bir iddia hiçbir şekilde dile getirilmemiştir. Ayrıca Taner Kılıç’la ilgili ileri sürülen ve tutuklanmasına gerekçe gösterilen diğer iddialar da hiçbir şekilde somut ve inandırıcı değildir, tutuklamaya gerekçe yapılamaz.”
Af Örgütü, Taner Kılıç’ın Bylock’u telefonuna indirmiş olduğu veya kullandığı suçlamalarını da reddettiğini hatırlattı.
Gazeteci Kadri Gürsel’in de Cumhuriyet gazetesine gönderdiği mektubuyla, hakkındaki ByLock iddialarını tek tek çürüttüğünü hatırlatalım.
Kılıç ile ilgili başka bir delil de yok. Ama o şimdi içeride.
Peki, Uluslararası Af Örgütü, iktidarı rahatsız ettiği bilinen, önemli konularda etkili raporlar hazırlamış olmasaydı, böyle bir tutuklama gündeme gelir miydi? Hiç sanmıyorum.
Çok açık ki, iyi kotarılamamış, kurgusal nitelikteki bir istihbarat raporuna dayandığını tahmin etmenin zor olmadığı bu tutuklama, Uluslararası Af Örgütüne yönelik bir ‘kırmızı çizgi’ hatırlatmasıdır.
Evrensel'i Takip Et