Kuruluş ve kurtuluş: Abdal, Pir Sultan, adalet, dokunuş…
Fotoğraf: Envato
Oflayıp puflayıp duruyorum. Hem de ne oflar. Hani şu elim Banaz Türküsü “Sivas Ellerinde Sazım Çalınır” var ya, o bile, daha hafif kalır. Üzüntü, çaresizlik, hınç-öfke, düşmanlık karışımı, ne varsa total olarak sürece eşlik eden elinizde olmayan birikim, yoğunlaşma, sıkışma anları bunlar. Çok sıkışınca patlar mı bilemiyorum ama Pir Sultan Abdal, sıkışınca sazın tellerine vurur, döker acı duygularını:
“Sivas ellerinde sazım çalınır/ Çamlı beller bölük bölük bölünür/ Dosttan ayrılmışım bağrım delinir/ Katip arzuhalim şaha böyle yaz// Münafığın her dediği oluyor/ Gül benzimiz sararıp da soluyor/ Gidi Mervan şad olup da gülüyor/ Katip arzuhalim şaha böyle yaz // Pir Sultan Abdal’ım ey Hızır Paşa/ Gör ki neler gelir sağ olan başa/ Hasret koydun bizi kavim kardaşa/ Katip arzuhalim şaha böyle yaz”
Mitolojiye kadar geri gider erdem sorunu. Erdem nedir? Halk diliyle söylersek “iyi, kamil insan” kimdir, bu işin esprisi, ruhu nedir, nerededir?
Demokrasinin, adaletin, özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin esprisi, ruhu var mı, varsa tözü-özü nedir?
Pir Sultan Abdal’ın “Hızır paşa” hikayesi, pirin himmet edip sarayda yükselmesine cevaz verdiği Hızır Paşanın, haram lokmaya piri itiraz edince onu zindana attırdığı, affı için şahlıktan vazgeçmesini önerdiği ama Pirin söylediği her kıtada şahtan söz ettiği, Hızır Paşanın da onu astırdığı hikayesidir. Hikayenin daha bilinen kısmı ise Kanuni Sultan Süleyman (Osmanlı) ile İran Şahlığı arasındaki çatışmalarda Pir Sultan Abdal’ın Safevi Şahlığından yana tavır aldığı, halkı bu yönde teşvik ettiği, bu yüzden casuslukla suçlanıp Hızır Paşa tarafından Sivas’ta asıldığıdır.
İki tarafın da birbirini suçlaması “siyasi iktidar” meselesidir, yani iktidar insanı bozuyor, kirletiyor. Elbette biri daha suçlu, vicdani vebal altındadır, o da Hızır Paşadır. Sonuçta Pir Sultan Hızır Paşayı değil, Hızır Paşa Abdal’ı asmıştır, astırmıştır.
Pir Sultan Abdal’ın önemli sözlerinden birinin şu şekilde olduğu söylenir: ‘‘Şeriat göğe çekildi / Alem zulm ile yıkıldı.’’ Yani yasaya adalete uyulmaz oldu, devlet de bu yüzden yıkıldı.
Bir Şah-Sultan-Hızır Paşa vakası ile daha karşı karşıyayız. İktidar mücadelesi en üst perdeden biçimi de ilkeyi de yok sayan bir perdeden oynanıyor.
Saz çalıp türkü çığıran HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hapislerde yatıyor.
Berberoğlu vakıasında mesaj Aydın Doğan’a ve Kılıçdaroğlu’ya bulunuyor. Suçlama casusluk. Dış güçlerden kasıt İran şahlığı değil de Batılı Ülkeler, ABD sayılıyor. İktidardaki de Kanuni Sultan Süleyman değil de Recep Tayyip Erdoğan’dır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yu, onun şah mı, sultan mı, Pir Sultan mı olduğunu bilemem ama Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Enis Berberoğlu, Cumhuriyet yazarları… Pir Sultan Abdal pozisyonunda bulunuyor. Hızır Paşa da her halde bugünkü polis ve adalet teşkilatı, savcısı yargıcı, hükümet avukatları sayılırdı. Sultan ise mevcut yönetim, iktidar.
Sonuçta iktidarla mücadele de iktidar mücadelesi mi, iktidarı aşma mücadelesi mi?
Pir Sultan Abdal hikâyesindeki, Pirin himmet vermek istememesi, bak seni iktidar kirletir demesi, işin tözünü-özünü-erdemini ele veriyor.
Hikâyenin diyalektik tarafına, iktidar mücadelesi değil de iktidarları aşıp insanı ve doğayı, kurdu kuşu canlıyı kurtarma arayışına, KURTULUŞÇULUĞA gelirsek, bu saf ve güzel bir mücadeledir.
İnsanlık mücadelesi ÖZGÜRLÜK mücadelesidir, ne DOĞAN’ın ne de ERDOĞAN’ın iktidar mücadelesi değildir, DOĞA için, İNSAN için, TOPLUM için mücadeledir. İnsan için tekrarlarsak, en büyük erdem ÖZGÜRLÜK’tür, özgürlük de GERKÇEKLİK-HAKİKAT ARAYIŞI olmadan olmaz.
Bu ÖZGÜRLÜK ve HAKİKATİN YANINDA OLMA erdemlerinin pratiğe geçen hali ADALET-EŞİT SAYGINLIKTIR, adaletin sağlanması ise CESARETE (mücadeleye) bağlı bulunmaktadır.
Bir dostum uyarıyor, “Dokunmadan olmaz” diyor. Adalet-eşitlik ve cesaretin pratiği DOKUNUŞ’tur; iktidarlara, propagandacılara, yalancılara, hırsızlara, rüşvetçilere, sömürgecilere karşı ÖZGÜRLÜKLERDEN, HAKTAN-HAKİKATTEN (bilgiden, emekten-çalışandan, dürüstten) yana olduğumuz gün uygarlık yolunda bir eşik daha geçmiş olacağız.
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44