16 Haziran 2017 00:15

Afrika'ya Merkel planı tutar mı?

Afrika'ya Merkel planı tutar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dönem başkanı olarak 7-8 Temmuz’da Hamburg’da G 20 Zirvesi’ne evsahipliği yapmaya hazırlanan Almanya Başbakanı Angela Merkel, bir süredir gerçekleştirdiği temaslar ve ziyaretlerde dünya diplomasisinde önemli bir aktör olduğunu göstermenin çabası içerisinde.

Dünyanın en zengin 20 ülkesi nezdinde yaptığı ziyaretlerde istediğini tam alamayan Merkel, şimdi dünyanın en yoksul ülkeleri üzerinden zirveye damgasını vurmaya hazırlanıyor. Bu nedenle “Afrika sorunu”nu G 20’nin ana gündemi yapma niyetinde. Bu temelde hafta başında Berlin’e çağırdığı Afrika ülkeleriyle G 20-Afrika Zirvesi düzenledi. Diktatörlükle yönetilen Mısır’dan en yoksul ülke Nijer’e kadar çok sayıda ülkenin katıldığı zirvede yapılan konuşmalara, ardından yapılan değerlendirmelere baktığımıza, Almanya’nın da Afrika’nın yeniden paylaşımından eksik kalmak istemediğini açık olarak gösteriyor.

Yoksul ülkelerin zengin, kral başkanları, Almanya’nın para musluğunu görünce pek de heyecanlanmış görünüyor. Zirveye katılan Afrika’nın en yoksul ülkesi Nijer’in Devlet Başkanı Mahamadu İssufu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin Batı Avrupa’ya uyguladığı Marshall Planı’nın bir benzerinin Afrika’da hayata geçirilmesi çağrısında bulundu. Diğer liderler de Afrika’nın makus talihini ancak dışarıdan gelecek yardımlarla yenebileceğini ileri sürdüler. Hem de son yarım yüzyılda 1 trilyon dolar yardımın işe yaramadığını bildikleri halde...

Avrupa’nın en zengin ülkesi olarak Almanya’nın “komşu kıta”da olanlara seyirci kalması elbette beklenemez. Zira Çin’in yoksul kıtanın yeraltı kaynaklarını sömürmesi, pazarını ele geçirmesi yıldan yıla pekişiyor. Hem kıtadaki zenginliklerin paylaşılması hem de  kıtadan Akdeniz üzerinden Avrupa’ya yaşanan göçün durdurulmasında Almanya’nın büyük bir çıkarı var.

Alman basının Marshall Plan’ına göndermede bulunarak “Merkel-Planı” diye tanımladığı Almanya’nın yeni Afrika politikası, ülkelere kalkınma yardımından çok belirlenen “reform kriterleri”ni yerine getirenlere daha fazla özel şirketler üzerinden yatırımın teşvik edilmesini içeriyor.
Süddeutsche Zeitung’dan Michael Mauchmüller’in yazdığına göre, yeni dönemde Almanya’nın Afrika politikası, “Reformları yapan, işverenlere yaşam alanı açan ülkeler, maddi yardımlar ve özel firmaların yatırımlarıyla gerektiği gibi ödüllendirilecek. Alman firmaları rizikolu durumlarda devlet tarafından desteklenecek” şeklinde olacak (13.06.2017).

Federal Kalkınma Bakanı Gerd Müller, Alman firmaların yapacağı yatırımları teşvik etmek için 300 milyon avronun ayrıldığını açıkladı. Bununla da kalmadı, Afrika’ya bugüne kadar “kalkınma yardımı” adı altında izlenen politikada değişikliğe gideceklerini söyledi. Federal Maliye Bakanı Wolfgang Scheauble’nin hazırladığı “compact with Africa” (Afrika Anlaşması) da yatırım yapan Alman firmalarının desteklenmesi yönünde.

Özetle; Almanya, Afrika kıtasında ekonomik gücünü kullanarak ülkeleri kendisine bağımlı hale getirmek için “Merkel-Planı” konusunda görüş birliği içinde. Bu planın hayata geçirilmesinde ülkelerin diktatörlükle yönetilip yönetilmeyeceği, insan hak ve özgürlüklerinin ayaklar altına alınıp alınmaması da hiç önemli değil.

Frankfurter Rundschau gazetesi için bir makale yazan Sol Parti Meclis Grubu Kalkınma Politikası Sözcüsü Niema Movassat iki önemli noktaya dikkat çekiyor. Birincisi “dayanışmacı kalkınma yardımı” açık olarak özelleştiriliyor. Bugüne kadar zengin ülkelerin “kalkınma” adı altında alt yapının geliştirilmesi için yaptığı maddi yardımlar ve hibeler artık Alman özel şirketleri aracılığıyla yatırım şeklinde gerçekleştirilecek.

İkincisi de Alman firmalarının yatırımlarının zarar görmemesi için ülkelere, hükümetlerin denetiminde olmayan “Özel Arabulucu Mahkemeler”in kurulması dayatılıyor. Yani, Alman firmalarının iş yaptığı ülkelerde karşılaştığı sorunlar normal mahkemeler yerine bu özel mahkemelerde ele alınacak. Bir nevi ülkedeki siyasi gelişmelerden bağımsız “paralel yargı”. Benzer bir durumu ABD, Transatlantik Yatırım Anlaşması (TTIP) çerçevesinde Avrupa’ya dayatmıştı.

Emperyalist devletler arasında paylaşım kavgasının giderek şiddetlendiği günümüzde, sömürgecilerin iliğine kadar sömürdüğü Afrika da bundan nasibini alıyor. Bugüne kadar olanlar Afrika halklarının yaşadığı açlık ve sefaletin sömürgecilerin umurunda olmadığını gösteriyor. Bütün çabaları kıtanın yeraltı kaynaklarını sömürerek yoksul kalmasını sağlamak olmuştur. Ve gelinen aşamada bu yoksulluk artık tahammül edilebilecek durumda olmadığı için kıtanın yoksulları zengin Avrupa’ya doğru canlarını ortaya koyarak “umuda yolculuğa” devam ediyorlar.

Bu nedenle Merkel-Plan’ı da yoksul kara Afrika’nın kaderini değiştirmeyecektir. Çare sömürgeciliğe karşı ayakları kendi üzerinde durmakta, kendi yer altı kaynaklarını işletip, halkın refah düzeyini artırmakta. Böylece Afrika halkları yoksulluk, savaş ve çatışmanın yazgıları olmadığını görecekler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa