Yeni YÖK: Ana sınıfları, eğitim fakültelerinden daha özerk
Fotoğraf: Envato
Yıllardır üniversitelere bakınca lise ayarında yüksekokullar diye yakınırdık. Bugün okul olmaktan da çıkıyoruz, fakülte ve üniversite bileşenlerine herhangi bir kimlik veya kişilik tanınmadığı gibi haftalık ders çizelgesine kadar YÖK’ten belirlenmeye çalışılıyor.
12 Eylül YÖK’ü Otoriter ve Bürokratikti
12 Eylül otoriter bir rejimdi, bire bir ilgili kurumun yerine geçmeden dışarıdan zorlardı, üst otoriteye uymayan “çıkıntılı” kısımları törpüle havasında idi.
1997 sonrası Gürüz işi biraz totaliterliğe dönüştürmeye başlamıştı ancak onunkisi pozitivist ve piyasacı bir totaliterlik sınırındaydı, Gürüz “bilimi eğitimi ancak ABD’de devşirilmiş ben ve arkadaşlarımla ABD’ye bağlı TÜSİAD ekibi çok iyi bilir, diğerleri bizim düzenlemelerimize uyarsa Batı bilimini yakalayacağız, çatlak sesleri de temizleyeceğiz” havasında idi. Anadolu’yu harita üzerinde bile görmüyordu, tam bir oryantalist zihniyette idi, Doğuya-Anadolu’ya ODTÜ’den-ABD’den dizayn vermeye çalışıyordu. ABD aşığı yüksek komuta düzeyi ile de iç içeydiler. Henüz 1 Mart badiresi de yaşanmamıştı.
Yeni YÖK, Hem Kişi Değil Hem Totaliter: Fakültelere Haftalık Ders Çizelgesi Gönderiyor
Kendi hayatını, ne yapacağını, nasıl yapacağını kendisi belirleyemeyen varlık kişi değildir.
Eski YÖK ile ilgili en önemli eleştiri üniversitelerin “özerkliklerinin/özgürlüklerinin” çok sınırlı olmasıydı. Yani üniversitelerin kadrosunu, öğrencisini, bölümünü, programını belirlemesine YÖK müdahil oluyordu, üstten istediği zaman kontrol ediyordu ama program veya personeli de doğrudan kendisi belirlemiyordu.
Gürüz sonrası merkezi müdahaleler arttı. YÖK tam bir OTORİTE gibiydi.
Şimdi durum çok daha farklı bir evreye geçmiş bulunuyor. Artık hem ortada yeni YÖK’ün BİR GÜCÜ KİMLİĞİ KİŞİLİĞİ YOK, hem de TOTALİTER bir daireye dönüşmüş. YÖK’ün kendi tüzel kişiliğini tümden yok sayması bir yandan YOKLUĞUNU, basit bir MEMUR pozisyonuna düştüğünü gösteriyor. Ama diğer yandan da yetkileriyle TOTALİTER bir üst merci gibi hareket ediyor.
Şu günlerde harıl harıl Eğitim Fakültelerinin tüm programları “illa da merkezden programlanacak”, “tek tipleştirilecek” noktasındayız, eğitim fakültelerinin tüm programları için haftalık ders programları merkezden düzenleniyor.
Edep, Edebiyat, Adalet Yok, Geriye Kalan Ne?
Yunus Emre’nin sözleri “tasavvuf” anlayışının bilimi ikincil sayan anlayışına dayanıyor: “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep/ Dediler ilim geride, illa edep illa edep”.
Bu sözlerde çok önemli bir anlayış yatıyor ve F. S. Ülgener’e göre Osmanlı’nın geri kalması ve çökmesinde tarikat ve tasavvufun, yaratıcılığı ve özgürlüğü öldüren tasavvuf ve edep anlayışının merkezi bir rolü bulunuyor.
Bununla birlikte Anadolu tasavvufunda, Mevlana’da, Yunus’da yine de önemli bir hayat anlayışı var. Biraz da Hint-Asya kültüründen damıtılmış çilecilik, stoacı bir yan var, etik-ahlaki bir tavır var. Hakkı olmayanı istememek, başkasının hakkına saygı göstermek var.
Artık edep de yok, mevki makam var. Milli Eğitim üst makamlarına taşınan, YÖK’e, TÜBİTAK’a, TÜBA’ya yaldızlı makamlara taşınan imamlar, tarikatçılar, cemaatçiler “benim burada ne işim var” demiyor. “Edep yahu” diye hatırlatan ilahiyatçı da kalmadı gibi.
Hak İhlalleri Kurumu YÖK, Hakikat (Bilim) Kurumu Olamaz
Hakka saygı göstermemek hakkı tanımamaktır, basitçe haksızlıktır.
YÖK, üniversitelere her gün yeni bir haksızlık yapıyor. Hatta onları kendi işlerini tayin edecek yeterlilikte görmüyor, kişi-kişilik saymıyor, kurumsal özerklik ve akademik özgürlük tanımıyor.
Özgürlük yoksa kişi olmanın da hakikatin de bilimin de koşulu ortadan kalkar. “Ben başkalarınca yönetilen biriyim” ne anlama geliyor acaba?
Ana Sınıfları (Çocuk Yuvaları) Üniversitelerden Daha Özerk
Bazen en basit ve sade olanı en hakiki olanı denir de ben o kanaatte değilim. Yine de çocuk bahçeleri ve ana sınıfları Eğitim Fakültelerinden daha özerk gibime geliyor.
Artık Yunus’taki edep de yok. Mustafa Ceceli’in “İlle De Aşk” şarkısından birkaç lakırtı: “İlle de aşk ille ille ille/ Yani nay ni nay ni nay nay / Hani nay ni nay ni nay nay”
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15